94- BİR SİVASLI UĞRUNA

36.5K 4.2K 4.5K
                                    

Bölüm şarkısı: Ağam da şimdi gelir- İbrahim Tatlıses

Akif'in modelinin ona uygun olmadığını düşündüm, medyadaki tip gibi düşünebilirsiniz.

Tam aklımdakini bulana kadar.

Ömer sırf ben mutlu olayım diye belki de ömrü boyunca yapmadığı aktiviteleri şimdi yapıyor, kamp yapmak için gidilen ağaçları bol olan güzel bir yere götürüyordu. Tabi biz yemeğimizi restorantda yiyecektik ama gezilecek ve görülecek yerleri boldu.

Tek sorun benim hiç keyfimin olmaması çünkü dün gece gördüğüm şeylerden sonra vicdanım hiç rahat değildi.

Sivaslı ve Akif flört ediyordu.

Hayır, yanlış söyledim. Evli ve çocuklu olan Sivaslı, ülkücü olup iki parmağımı kıran Akif ile oynaşıyordu.

Düne kadar sadece Akif'e sinirliyken şimdi ikisine de ters ters bakmaya çalışıyordum ama geri zekalı Sivaslıyı öylesine seviyordum ki lanet olsun ona kıyamıyordum.

Erzincalı ve Sivaslıyla beraber Ömer'in arabasında arka koltukta otururken, Ankaralıyı öne atmıştım. Sürekli Ömer'e yakın olduğum için artık dikkat çekmekten korkuyordum bu yüzden benden bir yaş büyük olan adamın önde oturmasını daha mantıklı buldum.

Bir de Sivaslı onun arabasında gitmesi diye zorla yanıma tıkmıştım. Akif şimdi arkada tek başına geliyordu, hepimizin bu arabaya tıkılmasını da daha lüks diye geçiştirdim ama Ömer'in gözünden kaçmadı.

"Komutanım zamanında ben sizin şoförlüğünüzü yapıyordum." dedi Ankaralı koltukta rahatça oturamazken. Buna rağmen laf sokmayı da ihmal etmiyordu.

"Hayat işte, değil mi Ankaralı?" diye sordu Ömer sinirlenmeye yakın bir sesle, gözlerini saniyelik olarak yoldan çekip yola çıktığımızdan beri boş boş konuşan adama dikip.

Arkada hepimiz güldük, Ankaralı buz kesti.

O sırada Sivaslının telefonuna bir mesaj geldi, zaten arabaya bindiğinden beri arada telefona bakıp bir şeyler yazıyordu. Normalde kimseyle mesajlaşmaz, direkt arardı.

Az önceki diyalogdan dolayı gülerek telefonun ekranını açtı, göstermemeye çalışıyordu ama bu kez okumuştum. Akiftendi mesaj.

Yemekten sonra yanıma gelir misin? Gezeriz biraz uzaklaşıp.

Sivaslı yüzündeki ifade değişmeden hızla klavyeye dokundu.

Olur.

Ekranı kapattığı an bakışlarımı önüme diktim, dümdüz ifademi bozmamaya çalıştım. Şerefsizler bir de kendilerine plan yapıyorlar, ben buna izin verir miyim?

Ortalama yarım saat sonra mekana geldik, acayip güzel bir yere benziyordu. Arabadan ilk Sivaslı, ardından onun kapısından ben indim.

Ömer arabadan iner inmez siyah gömleğini düzeltti, silahı yine belindeydi. Uzaktan komutandan çok mafyaya benzediğine emindim. İlk başta geldiği yere bakındı, daha sonra önden yürümem için çenesinin ucuyla yön verdi.

Kafamı salladım, önden önden yürürken göz ucuyla baktığımda Sivaslının Akif'in arabadan inmesini beklediğini gördüm. Daha doğrusu yavaş yavaş yürüyüp omzunun üstünden ona bakıyordu. Akif arabadan çıktı seri bir hamleyle, ardından telefonu ve sigara paketini bir elinde tutarken büyük adımlarla onun yanına vardı.

İkisi yavaşça, birbirlerine bakmadan yan yana yürüdüler.

Sıkıntılı bir nefes alıp önüme döndüm, sinirden yanlış tarafa gidecekken Ömer iki omzumdan tutup tersi yöne çevirdi beni bir şey demeden. Artık konuşmadan da anlaşabiliyorduk.

Bizim için ayrılan, kalabalıktan uzak dışarıdaki masaya ilerledik. Ömer masanın ucuna otururken ben de hemen yanına oturdum. Erzincalı karşıma geçerken Ankaralı da diğer baş köşeye geçti.

Sivaslı ve Akif bizden birkaç adım geride gelirken masada sadece benim ve Erzincanlının yanının boş olduğunu görünce iki duraksadılar. Tüh, çiftimiz ayrılmıştı. Ne üzüldüm...

Sivaslı istifini bozmadan benim yanıma geçip oturdu, Akif'te onun karşısına. Allah'ım ikisinin kafasını masaya vurmak istiyordum ama Sivaslının kafasını vurmadan önce masaya elimi koyardım kesin canı acımasın diye.

"Fazla doğal burası, ciğerlerimiz açıldı." dedi Erzincalı geriye yaslanıp etrafına bakınırken.

"Az sigara için." dedi Ömer onu uyarırken, diğer yandan paketinden bir sigara çıkardı.

"Komutanım çok iyi örnek oluyorsunuz." dedi Ankaralı gülerek, Ömer çakmağını ararken ona ters ters baktı.

"Ankaralı sen bugün gözüme bir gevşek göründün, günün sonu şınavla bitmesin." işte Ömer'in dayanabileceği maksimum süre bu kadardı.

Ankaralının yüzündeki gülüş soldu ve oturuşunu dikleştirip boğazını temizledi.

"Yaaa ben sana dün ne dedim, bokunu çıkarma işte." dedi Sivaslı ona bakıp sırıtarak.

"Şınav cezası veremez Ankaralı, korkma. Askeriyede değiliz." dedim bembeyaz olmuş çocuğu yatıştırmak için.

"Solcu, o kadar kesin konuşma." dedi Ömer, ona döndüm.

"Öyle mi?" diye sordum deyişiyle çipil çipil bakarken. İddialı ifadesi kayboldu ve bakışlarını çekti.

Bir şey demediğinde güldüm, o sırada Erzincanlının bize garip garip baktığını gördüm. Gülüşüm hafifçe soldu, ben anlatmadan o anlayacaktı.

Anında bakışlarımı çektim, garip bir ortamdı.

Daha sonra yemekler geldiğinde gülüşerek sohbet etmeye devam ettik, Sivaslının neşesi yerine gelmişti. En çok o gülüp espiri yapıyordu.

Akif bir ara ona uzunca baktı ve ardından bakışlarını çekti. Belki de geldiğinden beri ilk defa o kadar uzun süre bakmıştı.

Birkaç dakika sonra telefonu alıp bir şeyler yazdı, aynı saniye Sivaslıya mesaj geldi. Sivaslı göz ucuyla bakıp telefonu eline aldı, diğer yandan sohbet etmeye devam ediyordu.

Tuza uzanırmış gibi çaktırmadan ona yaklaştım, o sırada ekrana düşen mesajı gördüm.

Öyle gülme, içim gidiyor.

Sivaslı bir şey anlatırken mesajı okuduğunda duraksadı, gözlerini zorla mesajdan alıp çekici bir gülümsemeyle karşısındaki kendisine bakmayıp sigarasını içen Akif'e bakıp cevap yazmadan telefonu kapatıp kenara koydu.

Sohbetine devam etti, hem de daha çok gülerek.

Midem kasıldı, sinirdendi.

Yemeğe sessizce devam ettim.

BELA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin