40- KAPI

55.6K 5.5K 3.7K
                                    

Sıcak su vücudumdan akıp giderken temiz, bakımlı banyonun tadını çıkarıyordum.

Askeriyenin banyoları ne kadar temiz olsa da temiz görünmüyordu, uzun süredir sadece duşumu alıp çıkayım derdindeydim çünkü rahat edemiyordum. Oysa duşta oyalanmayı, düşünmeyi çok severdim.

Ömer işimiz var diyerek beni göreve çağırmış, evine getirmişti yine. Geçen sefer yabancı bir eve ilk defa girdiğim için ürkek duruyordum ama şimdi ilişkimiz ilerledikçe artık sevgilimin evi olarak görebiliyordum burayı.

Saçımı son kez durulayıp biraz daha suyun altında kaldım ve suyu kapatıp duşakabini açtım, Ömer'in verdiği temiz havluyu alıp saçımı ve vücudumu kurulayıp belime sardım. Lavabonun önüne gidip hafifçe buğulanmış aynayı sildim.

Kısa saçlarım ıslandığı için daha kuru duruyordu, yanaklarım sıcaktan dolayı kızarmıştı. Bir şey incelerken dudaklarımın aralık durduğunu ise askeriyede fark etmiştim, herkes bundan bahsediyordu. Şaşkınca ya da ilgiyle izlediğim şeylere bakarken çok tepki veriyordum.

Dudaklarımı birbirine bastırıp banyo dolabını açtım, diş fırçası bir taneydi, güzel. Birkaç tane siyah beyaz renkte deodorant vardı, birini alıp kokusuna baktım, sert kokuyordu. Yüzümü buruşturup yerine koydum, beyaz olanı aldım ve koltukaltıma uzun uzun sıktım.

Onu yerine koyarken başka kullanacağım bir şey var mı diye bakındım, kişisel eşyalar olduğu için dolabı kapattım. İçerisi bunaltırken kapıyı açıp kuru koridora çıktım.

"Ömer, ben çıktım gelme odana!" diye bağırdım odasına geçerken.

"Tamam." bıkkın bir şekilde söylendi. Omuz silktim, sevgilim olsa bile bir erkeğin götümü sikmek amaçlı bakması hoşuma gitmiyordu.

Keşke seks yapmaya ihtiyaç duymasaydık ikimiz. Ama göz göze gelince bile hareketleniyordum.

İçeri girip benim için çıkardığı baksırı giydim ve atleti üzerime geçirdim. Sadece pantolonu ve yeşil tişörtümü giyip künyemi taktım, kalın ceketi kenara bıraktım.

Gitmeden önce odadaki dört parfümden en kullanılmamış olanı sıktım, kendi kokusunu benden almasın diye. Islak saçımla odadan çıkıp mutfağa ilerledim. Belini bükmüş, fırındaki yemeğe bakıyordu.

"Bitti mi?"

"Birazdan hazırlayacağım." dedi Ömer göz ucuyla bana bakıp. Gözleri yüzümde gezindi, dudakları kıvrıldı.

Yirmi sekiz olmuştu, dört yıl içinde. Ama hâlâ sesli gülmemişti.

"Yıkanınca, yüzüne su değince çok tatlı görünüyorsun." dediğinde yanına ilerleyip kalçamı tezgaha yasladım.

"Bence sen beni sevdiğin için her halim hoşuna gidiyor." geçen gün annesi gelmeden önce söylediği şey hakkında konuşmamıştık.

"Doğru, olabilir." dedi fırını kapatıp, kapağını açık bıraktı ve aşırı güzel koku içeri yayıldı. "Mesela Akif senin çok çirkin olduğunu söylerdi hep."

"Önce kendisine baksın, keko." dedim göz devirip, çirkin olmadığımı biliyordum. O da kıskanıyordu.

"Arkadaşım hakkında böyle konuşma." gerçek bir uyarı değil gibiydi, öylesine söylemişti.

"O arkadaşın olabilir, ben de senin sevgilinim." tek kaşımı kaldırdım. Allah'ım ülkücünün sevgilisi olmuştum resmen.

Üniversite birinci sınıfa giden o kumral solcu Erdal yüzüme tükürmüştü.

Ömer cevap vermedi, aldırmadı daha doğrusu. Uzanıp dudağımdan öyle öptü ki kafam karıştı, hem kokumu içine çekti hem de sıkı sıkı bastırdı. Öperken bile farklı hissettiriyordu.

"Masaya geç." kalçama şaplak attı ve tabakların olduğu kapağı açtı.

"Götüme vurma artık." dedim masaya geçerken.

"Senin götün yok ki."

Sandalyeye oturduğum an kaşlarım çatıldı. Ne demek yok, bildiğin kadınlarınkinden bile güzel çıkık, beyaz bir kalçam vardı.

"O ne demek?"

"Görmeden inanmam, biliyorsun."

Niyeti belli olunca he he der gibi bakıp salatayı önüme çektim.

"Göremeyeceksin maalesef."

"Tabii." dedi, inanmıyordu. Ben de inanmıyordum zaten, elbette görürdü ama dokunamazdı.

Onunla atışırken fırındaki yemeği tabaklara doldurdu ve masaya bıraktı. Lezzetli bir yemek olmuştu ve yerken konuşmak bile içimden gelmemişti. Ağzımı bile o siliyordu bazen.

Yemekleri yedikten sonra elimi yıkamaya gittim, açık kapıdan içeri elinde bir paketle geldi. Açılmamış bir diş fırçasıydı.

"Artık kalıcı olduğun için burada da eşyaların olsun." paketi açıp diş fırçasını kutuya koydu.

"Seni yerim." dedim uzanıp boynundan öpüp.

O dışarı çıktığında dişimi fırçaladım, benden hemen sonra o girip elini yüzünü yıkamıştı. Salona geçip koltuğa yerleştim ve bir sigara yaktım, gitmemize ne kadar vardı bilmiyordum ama sürekli burada oturmak istiyordum.

Ömer gelip yanıma oturdu ve paketinden bir dal çıkarıp sigarasını yaktı.

"Bir saate gidiyoruz." diye uyardı koltuğa yaslanırken.

"Emredersiniz komutanım." dalga amaçlı konuşunca tepki vermedi.

Sigaranın ortalarına gelmiştik ki kapı çaldı, o an salonun içine bomba gibi düşen ses göz göze gelmemizi sağladı.

"Hassiktir..." dedim küllüğe sigaramı bastırırken.

"Sakin ol." dedi ama kendisi de tedirgin olmuştu. Sigarasını bastırıp ayağa kalktı, kapıya ilerledi.

Hemen arkasından gittim, birkaç adım ötemde mercekten bakıp biraz telaşla yerinden kıpırdandı. Bu halinden rahatsız olup tüm paniği kenara bırakıp üç adımda yanına gittim.

"Kim?" dedim, cevap vermeyip önüne döndü. Çenesi kasılmış, anlamlandıramadığım bir ifadeyle bakıyordu.

Kaşlarım çatıldı, kolumla onu hafifçe itip mercekten baktım.

Aslı, kapının önünde duruyordu.

"Allah Allah, evde değil mi acaba?" dışarıdaki kızın mırıldandığını duydum.

Ardından çantasını açtı, bir anahtar çıkardı ve kilide soktu. O an kızı ve yakalanmayı umursamadan Ömer'e döndüm.

İfadesizce duruyordu.

***

Eğer bu akşam bölüm gelmezse uzunca bir süre gelmez demiştim, yazdım bölümü.

Şöyle bir durum var, wattpadden soğumak üzereyim çünkü hiçbir şey eskisi gibi değil. Zaten hiçbir şey eskisi gibi kalmaz eyvallah ama son zamanlarda iyice bozuldu.

Önceden zevkle yazıyordum ama şimdi garip bir hal aldı, ulan kavga edecek yazar bile kalmadı işler kesat...

Son zamanlarda şöyle düşünüyorum, hem buraya hiçbir maddi kazanç gözetmeksizin yazıyorum hem de hakaret yiyorum. Yani abi anlamıyorum ben ne yapsam akıl sağlığı bozuk biri gibi görünüyorum. E böyle olunca da diyorum ki ulan hem zamanımı harcayıp bölüm yazıyorum hem de laf yiyorum. Bunun yerine girmem daha iyi... Yani tek problem bu da değil elbette ama etkenlerden biri.

Sonra bxb aleminin garip bir hal aldığını gördüm, etiketlere girince anında geri çıkıyorsunuz çünkü o kadar garip şeyler yazılmaya başlanmış ki düşünün ben bile bu ne amk diyorum. Üvey dedem falan, garip...

Giden yazarları daha iyi anlamaya başladım, adamlar burada elbette yazmak istemezler. Her boka duyar kasan, toksik bir kitleyle beleşine kim uğraşır?

Ama tabi aralarında iyi okuyucularda var elbette.

Neyse, gidecek gibiydim yani komple gidip hesap silmelik durum yoktu ama daha bölüm atıp kitap yayınlamazdım. Öyle bir şans daha vereyim dedim bu dönemim her zaman oluyor sonra geçiyor. Neyse, öptüm sizi❤️

BELA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin