89- MİSAFİRLER

39K 4.3K 3.4K
                                    

"Komutanım şimdi biz yeniden askerlik yapamıyor muyuz?"

Ankaralı eskileri yâd ettikten sonra öyle bir gaza gelmişti ki yeniden askere dönme hevesi gelmişti. Sorduğu soru karşında gülmeden edemedik, Ömer ise tekli koltukta oturmuş bizi izlerken dümdüz baktı suratına.

"Sınavına girip yeterli puanı aldıktan sonra girebilirsin, ki alırsında." diye ciddiyetle yanıtladı Ömer.

"Ama böyle hepimiz dahil." dedi Ankaralı gözleri komutanında, eliyle hepimizi gösterip.

"Aynı yerde olmanız imkansız." Ömer niye bu kadar ciddi yanıtlıyordu ya.

"Salak sen altı ay askerliği zorla yaptın, bir daha tövbe billah gitmezsin gaza gelme." dedim sigaramı içerken.

"O da doğru." dedi Ankaralı.

Sırıtarak baktım, geldiğinden beri çok güldürmüştü beni.

Akşam yemeğinden sonra hepimiz salona geçmiş oturuyorduk, evin içi o kadar kalabalıktı ki bir zaman sonra Ankaralı hariç herkes misafir utangaçlığını kenara bırakmış, kimi balkonda sigara içip geliyor kimi mutfağa gidip çayını dolduruyordu.

Geldiğinden beri Erzincalı yanımdan ayrılmamıştı, ikimiz bir koltukta otururken Diyarbakırlı da yanımıza gelip oturdu.

Sivaslı ve Ankaralı ise diğer koltukta oturuyordu. Sivaslı sırıtarak muhabbet ediyor, herkesi sempatik konuşmasıyla güldürüyordu. Ömer'de dahil, kıskanmasın diye Sivaslının bizi bildiğini söylemiştim. Yani eğer yanlış bir hareketini görse onu dövmek için sebebi olacağından rahattı.

Ömer ise sadece benim mutlu olup olmadığımı izliyordu hemen karşımızda duran tekli koltuğa oturup. Herkes gülerken yeşilleri yüzüme değiyor, güldüğümü görünce rahatlıyordu.

Akif ise diğer tekli koltuğa oturmuş arada bir muhabbete katılıyordu. Şerefsiz benim arkadaşlarım geldiği için ikinci plana atılmıştı, iyi olmuştu.

"Çay olmuştur, gidip bakayım." dedim ayağa kalkıp, zaten herkes kendi arasında sohbet ederken beni pek takmadılar. Böyle daha güzel hissettiriyordu.

Ömer'in yanından geçerken gidene kadar beni süzdü, uzunca bir süre aynı askeriyede olduğu gibi kenarda köşede öpüşebilecektik. Neyse ki yedi ay boyunca beni öpmemeyi deneyimlemişti, şimdiki koymazdı umarım.

Mutfağa geçtim, onlar gelmeden önce gözlerim dolu dolu çıktığım mutfağa gülerek girmiştim resmen. Hayatımda ihtiyacım olan tek şey Erzincanlının bana sarı komutan demesiydi sanırım. Ya da kötü şeyler yaşadığım için bunu bile özlemiştim.

En çok Erzincalıyı özlemiştim ama bunu diğerlerinin bilmesine gerek yoktu. Sivaslıyla zaten her zaman konuşuyorduk, o arkadaştan öte ailem, kardeşim olmuştu.

Çayları tepsiye koyarken, bir an kendimi solcu mekanında gibi hissettim. Tüylerim ürperdi, onları düşünmek istemiyordum. Zaten askeriyeden sonra hayatımın bir döneminde hep birilerini unutmak zorunda kalıyordum. Bu da artık beni yıpratıyordu.

Acaba bende mi bir sorun vardı?

Çayları doldururken yine ortamdan uzaklaşmış kendi kendime düşünüyordum.

"Sarı," Sivaslının sesini duyunca düşüncelerimden ayrıldım. Omzumun üzerinden ona baktığımda elinde bir sigarayla içeri girdi. "Bana biraz açık koy çayı."

"Tamam." 

Sivaslı çakmağı olmadığı için eğilip tüpü açtı ve dudaklarının arasındaki sigarayı yaklaştırıp ocağın ateşinde yaktı. Derin bir nefes çekip kafasını geriye çekti, ocağı kapatırken gözlerini kısıp ardı ardına sertçe içine çekti dumanı.

BELA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin