121- AŞKINI, SEVGİNİ SORGULADIM

En başından başla
                                    

"Seni seviyorum."

Bunu duyduğum an, tüm sakinlik yeminimi bozup kafamı kaldırdım ve dişlerimi sıkıp yakınımda duran yüzüne sert bir tokat geçirdim. Yumruk yumruğa kavgalarımız son bulmuştu, onu dövmek için vurmuyordum. Aşağılık olduğunu ispatlamak için vuruyordum.

Ömer kafasını yana çevirdi, çenesi kasıldı. Öylece durduğunda sinirle yakasından tuttum sıkı sıkı.

"Madem beni aldatacaktın niye buraya getirdin?" sesim öyle öfkeli çıkıyordu ki ben bile garipsedim, aslında tamamıyla üzüntü ve hayal kırıklığıyla dolu bir tondu bu.

"Bir aydır hayatımızda olan birine bir şeyler hissedecek kadar bile sevmiyorsan niye bu kadar çileyi çektirdin bana?" dedim yakasını bir anda bırakıp. "Madem sevgin bu kadar küçüktü, neden oyunlar oynadın seni bırakmayayım diye? Niye hayatımı sikip attın?"

Ömer kafasını olumsuz anlamda salladı, telaşlanmış gibiydi.

"Erdal yemin ederim ona karşı hiçbir şey hissetmedim." dedi yeşil gözlerini iri iri açıp. "Kalbimde senden başka kimse yok."

Güldüm, sinirli bir gülüştü.

"Orospu çocuğu," diye bağırdım birden. "Mesajlarını gördüm, hepsini tek tek okudum. Numarasını benden gizlice alıp ona mesaj bile atmışsın."

"Erdal," dedi bana bir doğru bir adım atıp, geri gittim. Aldırmadı. "Sadece seni sormak için ona yazdım, bu yüzden mesaj attım."

"Niye ben senden çok mu uzaktaydım? Yanındaydım ulan yanında, beni neden ona sorasın?"

"Kötüydün, sadece benim yanımda olmadığın zamanlar da durumun öyle mi diye yanında olan tek kişiye sormak istedim." dedi gözlerimin içine içine bakıp. "Bak... yemin ederim seni aldatmadım."

"Ömer..." dedim dişlerimin arasından. "Ona davranışlarını gördüm, sen en yakın arkadaşın Akif'e bile o kadar iyi davranmayan birisin. Bu çocuğa bir ayda, benim beş yılda görmediğim sevgiyi göstermişsin."

Sinirle konuşmayı dilerdim ama tümüyle acı dolu bir halde konuşuyordum.

"Allah belamı versin ki," dedi çırpınır gibi, söylediği her kelimeyi bastırıyordu. "Sadece kardeşim gibi gördüm onu, farklı bir duygu hissettiysem namerdim."

Gözleri dolu dolu olmuştu, telaşa kapılmıştı sanki benim halimi görünce.

"Ömer, bana artık yalan söyleme." dedim tükenmiş bir halde.

"Yalan söylemiyorum Sarı, yemin ederim sana, bak her şeyim üzerine yemin ederim, onu sadece kardeşim olarak gördüm. Sahip çıkmak istedim."

"Lan sana ne?" diye bağırdım. "Sen kimsin ona sahip çıkıyorsun? Sana ne?"

"Anlattın, kimsesiz dedin üzüldüm. Sen de onu kardeşin gibi gördüğün için-"

"Kardeşim gibi gördüğüm için onunla konuşayım nasıl olsa bu mal Erdal anlamaz, sürekli onunla bir arada olurum. Hem gözüm doysun, hem gönlüm dedin dimi?" gülerek söylediğim şey onda şok etkisi yarattı.

"Yapma Erdal."

"Lan neyi yapmayayım? Sen yaptığını yapmışsın zaten."

"Bir şey yapmadım," diye bağırdı, sinirli değildi ama delirmiş gibiydi. "Kardeşim gibi gördüm, onunla olduğum süre içinde eğer ondan etkilendiysem gençliğimin hayrını görmeyeyim."

"Seninle konuşup bu konuyu daha fazla iğrenç hale getirmeyi istemiyorum. Midemi bulandırıyorsun." ettiği yeminler benim için hiçbir şey ifade etmiyordu.

"Erdal-"

"Kimliğimi ver, gideceğim."

"Gidemezsin." dedi korkuyla, kafasını iki yana sallayıp yanıma geldi ve ne olduğunu bile anlamadan avuç içlerini yanağıma koyup, dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Sıkıca öpüp geri çekildi. "İzin vermem."

Onu itip yüzümü buruşturup elimin tersiyle öptüğü yeri sildim, o buna aldırmadı bile hâlâ gidemezsin diye sayıklıyordu.

"Bana inan nolur." dediğinde onu bir daha itip, sinirle yanından geçip salona yürüdüm. Kimliğim bile önemli değildi artık.

Holmes'ın tasmasını kenardan alıp ona ilerlerken Ömer peşimden geliyordu.

"Seni çok seviyorum Erdal." dedi tükenmiş bir sesle. "Senden başkasına bakmadım, nolur."

Bir şey demeden Holmes'ın tasmasını takıp, ardından etrafıma bakındım. Başka alacağım bir şey yoktu, zaten artık umrumda bile değildi.

Kapıya doğru ilerlerken kolumdan tuttu yeniden, ağlıyordu.

"Solcu, Allah için bana inan. Gitme, ben sensiz yapamam. Nolur."

"Bundan sonra Melih'le rahatça, kimseye gizlemeye ihtiyaç bile duymadan konuşabilirsin." dedim iğrenç bir şeye bakıyormuş gibi yüzüne bakarken.

"Senden gizledim çünkü ona sorduğumu bilme, her yerde seni izliyormuşum özgürlüğünü elinden almışım gibi hissetme diye yaptım, kardeşin gibi gördüğün için ona yazdım Erdal. Yemin ederim benden hoşlandığını söylediğin anda konuşmayı kestim."

Yalvarır gibi gözlerimin içine baktı, inanmamı istiyordu ama inanmıyordum.

"Bu yüzden mi onun aradığını gizledin, kapıyı çekip çıktın?" acıyla kalbim sıkıştı.

"Yardıma ihtiyacı vardı, hiçbir şey hissetmeden sadece kardeş dediğimiz adam için endişelendim. Sana söyleyemedim, yanlış anlayacağını biliyordum." dedi yeniden.

"Ve sana dur dediğim halde kapıyı çekip gittin?"

"Sinirlendim Erdal, onca gün bana Melih'i sevdirmek için uğraştırdıktan sonra tam sana ve bana güzel bir kardeş kazandırdığını fark ettiğim an onunla konuşma dediğin için sinirlendim. Sinirliydim, bunun için."

Kafamı salladım, ağzımı bile açmadan kapıya ilerledim.

"Erdal, böyle kırgın gitme nolur. Senden başka kimseyi sevmediğimi bil, nolur." onu dördüncü defa bu kadar çaresiz görüyordum.

Kapıyı açtım, kapıda duvara yaslanmış kafası eğik Akif'e kısa bir bakış atıp dışarı çıktım Holmes ile.

"Erdal..." dedi Ömer yeniden.

"Yanlış yapıyorsun." dedi Akif ikimizin aksine daha sakin bir sesle.

"Arkadaşını tut, peşimden gelmesin. Yoksa öldürürüm." öldürmezdim.

Ona ters bir bakış atıp asansöre bindim, Ömer'in ikimizin konuşmasını bile duyduğunda emin değildim. Akif çenesi kasılırken arkadaşını tuttu ve bana gelmesini engelledi.

Binadan çıkana kadar ağladığımı bile fark etmedim, dışarı çıktığım an boşta kalan elimin tersiyle yanağımdaki yaşları silip vücudumu dikleştirdim ve ifadesiz bir şekilde nereye gideceğimi bilemeyerek yürüdüm.

Gideceğim yeri bilmiyordum ama Ömer'e bir daha asla gelmeyeceğimi biliyordum.

**

Son 4

Final bugün gelir herhalde...

BELA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin