110- BENZER

28.4K 3.4K 1.1K
                                    

Pazar tatilini en güzel şekilde değerlendirmek için şehir dışında, tek tük lüks mekanların olduğu kasaba gibi bir yere gelmiştik, buraların tatil köyü gibiydi ve oldukça güzel yerleri vardı.

Arabayı sadece bir gecelik ayarladığımız pansiyonun önünde bırakmış, buranın küçük çarşısını dolanıyorduk beraber. İkimiz de güneş gözlüklerini takmış yan yana yürüyorduk.

Bugün onu da kendim gibi giydirmiştim, altında siyah kargo pantolon varken üzerinde ise aynı renk gömlek, gömleğin altında da bir beyaz tişört vardı. Benim üstümde ise sadece renkler olarak farklı, yeşil kargo pantolon, açık yeşilimsi gömlek ve içime de siyah tişört giymiştim. Burası şehire göre oldukça sıcaktı.

"Acıktın mı?" diye sordu kıyafetlerin olduğu pazarın önünden geçerken, sadece iki üç açık yer vardı burda. Büyük pazar yerleri gibi değildi.

"Kahvaltıyı çok yaptım, canım istemiyor." dediğimde kafasını salladı. Yanından geçerken iki tane eşarplı kız ona baktığında o fark etmedi ama ben güneş gözlüğünün ardından onlara öldürücü bakışlarımı yolladım.

"Keşke seni böyle güzel giydirmeseydim, herkes bakıyor." dediğimde kafasını çevirip baktı.

"Noldu? Mafya gibi dolanıyorsun ortalıkta, belinde silah bizi rezil ediyorsun dedin sabah?" dedi dalga geçerek, rezil etmiyordu elbette ama çok göze batıyordu şerefsiz ülkücü.

"Dediğimin arkasındayım." dedim ama arkasında değil, yanında bile değildim. Ahlaksız çok yakışıklı olmuştu.

"Yarın sabah erkenden kalkmamız gerekiyor." diye mırıldandı etrafına göz gezdirirken. İki saatlik yol gidecektik ve sabahın ayazı şimdiden gözümü korkutmuştu.

Onu onaylayan, ağlar gibi bir ses çıkardım. Ardından temas bağımlısı olduğum için insanların azaldığı yerde koluna girdim. Sanki her zaman böyle yürüyormuşuz gibi sesini çıkarmadı.

"Gel bebeğim, şurada bir kahve içelim. Arada bir arkadaşlarla buraya gelirdim, türk kahvesini acayip iyi yapıyorlar." dedi önümüzdeki kafe gibi güzel, küçük ve samimi mekanı gösterip.

"Olur." dedim ona ayak uydurup.

İçeri girmeden kapının önündeki masalardan birine oturduk, birkaç kişi vardı zaten sadece. Genç bir garson gelip siparişi aldığında, ikimiz de gözlükleri çıkarıp yerimize yayıldık.

İkimiz karşı karşıya oturmuşken, sanki yeni yeni flört eden çiftler gibi hissetmiştim kendimi.

"Acaba üniversite zamanında birbirimizden hoşlansaydık nasıl olurduk?" dediğimde önünde duran tek sayfalık menüyü incelerken bakışlarını etrafta dolandırdı, kimsenin bakmadığını anlayınca yeşillerini bana çevirdi.

"Bilmem, muhtemelen kavga ediyor olurduk." dediğinde gözlerimi devirdim.

"Of Ömer, mesela diyorum hani. Biliyorum zaten ağız burun kavga ettiğimizi."

"Hayır, sevgili olsaydık bile kavga ediyor olurduk çünkü ben askeriyeye gitmeyi isteyecektim ve sen o kadar erkeğin içine beni göndermek istemeyip alemin kavgasını edecektin benimle." dedi gülümseyerek, dikkatle dinleyip kafamı salladım.

"Bazen mantıklı düşünüyorsun," ağzına sıçardım, özellikle onu normalinden daha az görecek olmak beni deli ederdi. "Peki sen ne yapardın o kadar kavgadan sonra?"

"Askeriyeden kartpostal atardım." dediğinde kaşlarımı çattım.

"Yani beni çiğneyip asker olmak için giderdin öyle mi?"

BELA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin