Seb'a Âşera-" Bir Ceviz Ağacı"

920 69 157
                                    

"Önce çiçek açsın ama yüzün

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


"Önce çiçek açsın ama yüzün."

Ne dediğini anlayamazken konuştum.

"Nasıl?"

Yaklaştı, yaklaştı, yüzüyle aramızda bir milim vardı, nefes alıp veremezken, dudaklarını alnıma getirdi. Bir buse kondurdu. Kondurduğu yer menekşe bahçelerine dönüştü. Tekrar başını eski yerine koydu.

"İşte şimdi çiçeklendi alnın."

Çiçeklenen yalnızca alnım değil, ruhum da Muhammed Enis.
Ruhum da.

Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken ellerim uyuştu, sanki göğüs kafesimin ardında büyük bir operasyon vardı. Öyle bir hale bürünmüştüm ki kendim de değildim, nefes alıp veremiyordum, oysa konuşmaya devam etti.

"Tüm masal aslında anlattığın gibiydi ama bir husus hariç." Busesini kondurduktan sonra hızla göğe çevirmişti gözlerini. Bu adımı atan o olmasına rağmen utandığı öyle aşikardı ki. Ruhum küçük bir kız çocuğuna dönüşmüş, elbisesinin pileli eteklerini savura savura dönüyordu sanki etrafımızda. Onun da yanakları kırmızıydı.

Muhammed Enis gözlerini gökten ayırdı, bana çevirdi, busesiyle dünyam dönmüşken ona alık alık bakmıyor olmayı umdum. Gözlerinden yansıyan yüzüme göre öyle bakmıyordum.

"Hani menekşeye hapsolan kız var ya, sonra onu ansızın bulan çoban. Değiştirelim biz bu hikayeyi, çoban olsun yine hikayemizde ama çobanın köyde kapı komşusu olan bir kız daha olsun. Gönülleri birbirleri için çarpsın."

Son cümlesini gözlerimiz birbirindeyken anlattı, yanardağlarım çiçekler püskürttü. Hafif tebessümle anlatışı, o çiçekleri ordan oraya savurdu.

"Bu hikayede ne çobanın ne de kızın kalbinde elem yokmuş, ikisi de mutlu mesut yaşarlarmış, sonra gel zaman git zaman sevdaları büyümüş, büyüdükçe çoğalmış ve çoban artık kızı istemeye gitmek istemiş, bu yüzden de çiçek toplamaya, uçsuz bucaksız bahçelere yola çıkmış. Bir yandan da huzurla şiirler fısıldarmış."

Biraz bekledi, düşünerek anlattığı belliydi. Bense o sırada onun dilinden ve zihninden dökülen kelimeleri kalbime sindirmekle meşguldüm.

"Sonra bir menekşe bahçesine denk gelmiş, en göze çarpan, en güzel olanı koparmış ve çiçek demetinin içerisine özenle eklemiş, sonra gece olmuş, saatler geçmiş, oğlan ile kız sözlenmişler. Sonra günler geçmiş, haftalar geçmiş ve evlenmişler. Düğünleri sade ama kalplerine sinen güzel mi güzel bir düğün olmuş. Evleneli bir ayı geçmişken, bir gece kendi evlerinin damına çıkmışlar ve minderlerine uzanmışlar. Tam orada çoban ardından bir taç çıkarmış ve hanımına özenle takmış. O taç o en güzel olan menekşedenmiş. Öyle mutlu olmuş ki hanımı. Güzel sözler fısıldamışlar birbirlerine. Kızın huzurla bakan gözlerini izleyerek uykuya dalmış çoban ve iki cihan da süren bir mutlulukla yaşamışlar."

CÜDÂ | TamamlandıWhere stories live. Discover now