Sitteh Aşera - "Bir Gün Baksam Ki Gelmişsin"

672 76 164
                                    

Ağlamaya durmadan devam eden gözlerimle elimi yüzüme kapattım

Oops! Questa immagine non segue le nostre linee guida sui contenuti. Per continuare la pubblicazione, provare a rimuoverlo o caricare un altro.

Ağlamaya durmadan devam eden gözlerimle elimi yüzüme kapattım. Rüyaydı bu. Gerçek değildi. İnanıp yine düşemezdim o uçurumlara. Aniden bir el kavradı ellerimi, avuç içimi tam kendi sol tarafına, kalbine yasladı. Ela gözlerini gözlerime mıhladı ve fısıldadı.

"Burası en büyük şahidim Feyza."

O an anladım, ne bu an, bir rüyaydı ne de hızlı hızlı atan kalbi bir rüyaydı.

Bu an gerçekti.

Gerçek...

Dünyam durdu , yalnızca iki husus yeniden doğdu.

Beyaz ışıklı sokak lambası ve o.

Elimin ardında süratle atan bir kalp vardı.

Elimin ardında bir anahtar vardı.

Elimin ardında bir kitap vardı.

O anahtar açmaya meylediyordu tüm kapılırımı.

O anahtar, içeri girip o sıkı sıkıya kilitli olan, o kitabı açmak istiyordu.

Çoban ile Menekşe'nin masalını anlatan kitabı...

Elim hala elinde, kalbinin üzerindeyken bana doğru bir adım attı. En yakınıma gelmeden ama aynı zaman da yaklaşarakta kulağıma yaklaştı, nahif ses tonuyla fısıldadı.

"Eğer sen de inanıyorsan şahidime, bir kez olsun dinle beni."

Sesi şiirdi.
Ve ben şiir dinlerken gözlerimi kapatırdım.
Yine aynısını yaptım.

Sonra o konuşurken yumulan gözlerimi yavaşça açtım, çehresinin az da olsa yakınlığı, sokak lambasının yüzünün sol tarafını aydınlatması eşliğinde yanıt verdim ona.

"İnanıyorum."

Kelimelerim bir anka kuşu oldu, o masal kitabının yamacına vardı, nahifçe uzattı anahtarı Muhammed Enis'e, o ise tam şu an ki tebessümüyle aldı o anahtarı, açtı o kitabın kapağını.

Muhammed Enis'in pamuktan elleri, elimi kalbinden indirdi, avucumu ellerine hapsetti, el ele durmamızı sağladı ve bahçeye doğru adımlamaya başladı. Onun adımlarını takip ettim. Onun avucunda olan elimin üzerinde yine yeniden ülkeler şahlandı. Ruhum belirdi aniden karşımda "Neler oluyor, avucunda filizlenen bir çiçeği konuşuyor herkes, o kurtaracakmışsın beni bu mahzenden, öyle dediler, doğru mu bu?" Başımı muzipçe sağa sola sallamakla yanıtladım onu.

Bahçenin içine varana dek hiç konuşmadık, sukütla dost olduk. Tam bahçenin ortasına, sedirin yakınına gelince yavaşça döndü bana, avucunu elimden nazikçe ayırdı, onunla temas halindeyken çocuklar gibi koşturan kalbim rahat bir nefes aldı. Gözlerimi ayırdığı ellerimizden ayırdım, ona baktım. Ama bu sefer gözüme ilişen gözleri, hafiften kıvrılan ince dudağı, saçlarına vuran sokak lambasıyla, kalbim yeniden kasıldı. Dudaklarını ıslattı, nereden başlayacağını bilemez bir halde sağa sola bakındı ama sonunda söze girdi.

CÜDÂ | TamamlandıDove le storie prendono vita. Scoprilo ora