Aşara" Sonbahar Yağmurları"

575 88 168
                                    

Bir yoldayım şimdi, iki tarafı da kara kış

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bir yoldayım şimdi, iki tarafı da kara kış.
İçim yangın, ruhum yorgun bir firari.
Ayak uçlarım batan cam taneleri
Nefes aldıkça ciğerime batan ölü bir kalp
Etrafım ayaz, yüreğim ateşten çemberin esiri
Gözlerim kanın ta kendisi
Ayak uçlarımın vuslatı çıkmaz sokaklar.

İşte şimdi ruhum ayazdaydı, ayazın soğuğuyla bir yangının çemberindeydi. Ellerim dizlerime sarılı ateşin dansını seyrediyordum, ateşin yaktığıyısa sol tarafımdaki boşluk, kalbimdi. Sesim soluğum çıkmadan yanmıştım. Tek bir bildiğim var ise o da başıma binbir elem vurdu, ruhum kanımdan çekildi, sarardım, soldum ama dudaklarımı birbirine bastırıp sukütla dost oldum, Rahman'a sığınıp bir sonbahar yağmurunun yangınlarımı dinidirmesini bekledim. Bildim ki bu cihan bomboş bir diyardan ibaretti, adına dünya denen yer küre; ne mutluluklar, ne gülüşler, ne heyecanları toprağa gömüyordu, tek hakikat vardı, kalpte açması gereken tek çiçek vardı .

O da O'nun(c.c.) varlığıydı.

Gerisi durmadan kanayan bir kurşun yarasıydı.

Gerisi özenle büyüttüğün menekşelerin ruhunu da ardına alıp solmasıydı.

Şimdi o solan menekşelerimle göz gözeyim. Düşünüyorum, düşünce fırtınasının esiri olmuşum. Aynı şu an gibi defalarca düşünmüş öyle olmama ihtimalini düşlemiştim. Düşlediğim yerden uçurumlara itilince tekrar gerçeğe dönmüştüm.

O gün görüşmemiş, arabaya binmeden bahçede fotoğraf çekilirken yan yana gelmiştik, gözlerim onun gözlerinin durağına uğrayamıyor, kaçtıkça kaçıyordu. Zaten devamında eve vardığımızda Muhammed Enis'e abisinin yaralandığı haberi gelmiş koşa koşa Çorum'a gitmişti. Evet tam o gün düğünümüze görevinden dolayı gelemeyen Kerem abi yaralanmıştı. Hastaneden Muhammed Enis'i aramışlardı, ben o bu haberi alırken lavobadaydım, daha doğrusu oraya sığınmış, kaçmıştım. Dışarı çıktığımda endişe tüm azalarına sinmiş bir sağa sola gidiyordu, elindeki sırt çantasıyla beni bekliyordu. Endişeyle ne olduğunu sorduğumda durumu açıklamıştı. Üzüldüğümü dile getirirken yanıma adımladı, gözleri gözlerime çok uğramadan beni Allah'a emanet ettiğini dile getirdi, gözlerimi onun gibi kaçırırken sen de dedim, çok dua edeceğimi dile getirdim, başını salladı, seni babangile bırakayım dediğinde ev de kalmak istediğimi dile getirdim, peki dedi, hızlı hareketlerle ceketini alıp gitti, ardından bakarken ruhumdan firar eden endişe hissi ile başbaşa kaldım. Kerem abi için çok korkmuş, hemen abdestimi tazeleyip şifası için sureler okumuştum. Gülce o gece yanımda kaldı, o da derbederdi. Sevim teyze, Ali amca hepsi Çorum'a gitmişti, dualarımız kabul olmuştu, ciddi bir durum yoktu, yarası hayati bir durumda değildi. Bense tekrardan kaybetme korkusuyla yüzyüze gelmiştim, endişem dinince yadıma o evlendiğimiz gün geliyordu, aklımdan hiç çıkmıyordu. Solmuştum, kuruyan dallarımla onun evinde, onun nefes alıp verdiği meskendeydim.

CÜDÂ | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin