Semaniye-"Kardan Ülkeler"

689 91 186
                                    


Ruhum usul usul karanlıklara meyletti

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ruhum usul usul karanlıklara meyletti.
Gelen Muhammed Enis'ten başkası değilken, gökte kara bir bulut belirdi.
Ruhumun kenarındaki kızın uçurtması
elinden kaydı, sislerin arasına karıştı.

Bir avuç tipiyle kalakaldım koskoca çölde..

Uçurtmaları tellere takılmış, yazın içinde ayazı yaşayan bir ruhla kalakaldım onun önünde.

Yaz mevsimini bahara meylettirecek rüzgar yüzümü sıyırırken hissettim. Sadece rüzgarı değil, onun gözlerinin ardındaki soğuk kasvetleri hissettim. Bir elanın ardında duran karanlıkları hisettim. Gördüm, onun içinde en ufak bir mana barındırmayan gözlerinin ardını gördüm. Bakışlarımı onun uzağındaki çalıdan çektim, önüme döndüm.

Bana tuhaf kelimeler söyleyen karşımdaki adam sıkıntıyla göğe doğru nefes bıraktı.
El hareketleriyle bana bir şeyler söylemeye kalışacakken dilimdeki kepengi çıkarıp attım. Muhammed Enis'de gördüğüm soğukluğun benzerini sözlerime yansıttım.

"Hemen gitmek istiyorum. "

Söylediklerini pek tabi anlamıştım. Korkmuştum. Neden böyle oldu diye düşünmeye meyletmeden ondan uzaklaşmak isteyen uzuvlarımı dinledim, sakince arkamı döndüm, dönerken bakışlarım bana o sözleri söyleyen adama değdi.
Onun gözlerinden elime hayal kırıklıkları döküldü. Acı her bir lahza da yüreğini kavururmuş gibi bakan gözleri vardı. Elimden bir şey gelmezdi.

Hızlı adımlarla olduğum yerden uzaklaşmaya başladım. Muhammed Enis'in yanından geçerken dönüp bakamadım. Bakmaya meyleden gözlerimi kirpiklerimi bastırarak durdurdum. İstemedim. Onun için bir anlamı olmayan şu lahzalarda onu görmek istemedim. Göğün kenarına kıvrılır, sayısız kapının ardında oturur, kalbimin acıyan tarafıyla konuşurdum ama ona dönüp bakamazdım. Yanından geçerken elinde hala sarılı olan mendili gördüm. Gözlerimden kalbime sayısız ok saplandı. Avucunu sardığı kısmın arka tarafında eğik bir yazıyla E.. yazılıydı.

Nezaketen alan tarafı görmemiş miydi o işlemeyi? Sessizliğe gömülen kalbimle soğuk adımlarım yarıştı. O sessizliğin içinde bağıran avuçlarım üşüyordu. Ondan uzaklaştıkça acı katran bir tat bıraktı dilimde. Sekiz dokuz adım atmışken Muhammed Enis'in sliüeti önümde belirdi.
Benim önümde adımlamaya başladı. Ne hızlı ne de yavaştı adımları. Bakışlarımı hemen çektim.

Gözlerimi onun ellerine özenle değirmeden toprak yolda aşınan yola diktim. Bir ucu kalabalıklara, bir ucu göle giden yola..
Aynı insanoğlu gibiydi. Aynı yüreklerimiz gibiydi. Her kalbin bir ucunda deniz, bir ucunda kalabalıklar, karanlıklar olurdu. O denizin yamacına kıvrılırdı ruh. Bir bankın üzerine oturur, göğü ve maviyi seyrederdi.
Benimse göğüm de mavim de Muhammed Enis'ti. Kalbimde, ruhumda onun kalbinin köşesine kıvrılmıştı. Kirpik telleri üşüyen avuçlarımın güneşi, elaların ardındaki kilitli kapı, buzdan ülkelerimdi. Hiç erimeyecek olan buzdan ülkeler..

CÜDÂ | TamamlandıWhere stories live. Discover now