Hamse- "Vurulan Yürekler" 1

674 98 102
                                    

"Meğer fecrin kendisi senmişsin Muhammed Enis.

Karanlıksız kaymayacak olan yıldızım kaydı senin fecrinde."

Yüreğimi sisler kapladı, kendi kendini bulamazken onun avuçlarına rastladı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Yüreğimi sisler kapladı, kendi kendini bulamazken onun avuçlarına rastladı.

Avuçlarına rastladığım, ruhumun yamacından ayrılmadığı nefesti, bahçenin kapısında öylece ayakta bekleyen.

Bu gece soğuk, bu gece buz.

Buza dönüşen havadan ziyade bi'çare yüreğimdi ve gördüğüm yüzdü o yüreği donduran.

Esen yel, kızaran gözlerimle harmanlandı. Onun benim yüreğimde birinin olduğunu bilmesi kalbime tonlarca ağırlık bıraktı. Yüzünde hiçbir emare, hiçbir hayal kırıklığı görmeyen gözlerim, o kalbi kızgın bir yanardağın içine bıraktı. Yandıkça, daha da yandı.

Bana karşı hiçbir his hissetmiyor derken ciddiydim. Bu bir zan değil bu gerçek. Yan taraftan görebiliyordum onları, annemin olayı toparlamaya çalışışını dinlemeye koyuldum. "Oğlum, bu soğukta neden geldin?"

Rüzgarın sesi ve biz fanilerin sessizliği kapladı bahçeyi. Biraz bekledi öyle yanıtladı.

"Bizim gençlerle olan sohbetten dönüyorum, annem dönerken yol üstü bunu Firuze Teyzene ver dedi de ondan geldim. "

Sesi sis, sesi fecr.

Sesin, hem nasıl yolumu kaybetmeme sebep olup hemen ardından fecr vakti gibi belirir.

Sen dipsiz bir kuyu, sen o kuyuyu aydınlatan meşalem.

Yüreğimi, hem nasıl karanlıklara, kuyulara hapsedip ardından meşalesi olursun?

Sen ne'sin Muhammed Enis?

Sis misin? Fecr misin?

Karanlığım mısın? Yoksa bizzat meşalem mi?

İçimdeki hesaplaşma, sessizliğime daha da gömülmeme sebep olurken ayaklarım zorlanıyordu, kaldıramıyordu yorgun ruhumun ağırlığını.

Elindeki poşeti anneme uzattı. Annemse poşeti alırken bir yandan da konuştu.

"Ah oğlum ne zahmet ettin, çok teşekkür ederiz. Ama bu soğukta seni bırakmam, gel bir çayımızı iç, için ısınsın. Hem bak Rümeysa senin de sevdiğin kekten yapmıştı bir dilim ye öyle git. Yemeden bırakmam vallahi. "

Muhammed Enis kaç defa "Teşekkürler, eve gideyim." dese de annem bırakmadı. Ne yapmayı amaçlıyordu annem? İçeride ona göre özel olan misafirler varken neden onu çağırıyor? Annem akıllı bir kadın, bunu yapmasının da bir sebebi vardı ki çağırıyordu. Ama neydi o sebep?

Hala hissetmez miydi, derin kuyularda kaldığımı, tüm kapılarımın çıkmaz bir sokağa çıktığını?

İçim sonbahar şimdi, yüreğimse üşüyen ellerini önünde birleştirmiş oturuyor bir deniz kıyısında. O denizin adı ağlamak, üzerinde gezinen gemiler hıçkırıklarım. Bense bekliyorum o kıyıda. Ağlamayı veyahut umuttan uçurtmaları.

CÜDÂ | TamamlandıWhere stories live. Discover now