22. BÖLÜM, SAVAŞ MAKAMI

Začít od začátku
                                    

"Sus sen de başlama bücür."

Lionell kalesinin ve şehrin tüm asil gençleri yarım saat sonra batı kapısı tarafındaki sahildeki ateşlerin etrafında toplanmıştı. Kırk kişi kadar vardı kalabalık ve Arryn pek çoğunu o gece ilk kez görüyordu. Kralın ailesine mensup olmayan yüksek rütbeli askerlerin ve bürokratların da çocukları eğlenceye dahildi.

Arryn, Prens Leo'nun sahile yalnız başına gelişini ve kız kardeşini ilk kez orada kucaklayıp kutlayışını göz ucuyla izledi. İki gün önce öldürülmekten kıl payı kurtulan bir adam gibi değil de niye ölmediğine dertlenen bir berduş gibiydi hali. Leo, aile ziyafetine katılmamıştı, karısı da ortalarda yoktu. Doğulu leydiler çok merak ettikleri Minas Prensesi Adriana'yı hala hiç görmemişlerdi. Kadın vardı ama yok gibiydi, sohbetlerde adı bile geçmiyordu, konuşulan varsa yoksa Leo ve bebekti, Adriana sanki kapatıldığı odalarda yaşarken unutulmuş gibiydi.

Leo sıkıntılı bir yüz ifadesiyle kalabalığın biraz uzağında, kumların üstünde bir yere bağdaş kurarak oturdu. Az sonra etrafı sarılana dek birkaç dakika yalnız başına içmeyi umuyordu. Elinde taşıdığı siyah cam şişeyi başına dikip sert şaraptan büyük bir yudum aldı.

Gökçe eyaletinin kurak kumullarındaki asmaların kırmızı ve mürdüm üzümlerinin karışımından üretilen bu şarabı kendi zevki için özel olarak daima odasında bulunduruyordu. İçimi sert, tam gövdeli, koyu kıvamlı ve Hantes'te üretilen şarapların en ağır olanı Leo'nun tek tercihiydi. Evindeyken ondan başka şarap içmezdi. Her gün bir litre ve daha fazla tükettiği bu şarap, kalenin mahzeninde özel bir odada sadece Leo için fıçılar dolusu dinlendirilirdi.

Kendisinden başka pek az kişinin yanında atıştırmalık olmaksızın sek içebileceği bu koyu kıvamlı içkiyle arası, bir bebeğin anne sütüyle olduğu kadar iyiydi. Şişeyi başına ikinci ve üçüncü dikişinde yarılamış ve sağ elini yumruk yapıp açtıktan sonra kan oturmuş parmak boğumlarını incelemeye dalmıştı. Bu derileri açılmış parmaklar iki gün, gece gündüz süren bir işkencenin sorumlusuydu. Kendisini öldürmeye gelen Nişancıyı döve döve sorgulamış, azmettirenin Zed Eretra olduğu çok açık olmasına rağmen daha fazla bilgi için adamı konuşturmak istemişti. Fakat orta yaşlı adam ya dahasını bilmiyordu ya da söylemeden Leo'nun elinde kan ve kemik yığını halinde cansız kalmıştı.

Öte yanda Ken, Lessey'i çekiştiriyordu.

"Abla gelsene Arryn'in yanına gidelim."

Lessey kız arkadaşlarıyla çok derin bir sohbetteydi, "Sen git ben gelirim canım." Diye geçiştirmek istedi.

"Gitmek için bahane bulamıyorum."

"Bahaneye ihtiyacın yok Ken. Hem Arryn sahteliği hemen anlar, git ve sadece nasılsın de."

Lessey arkadaşlarına döndü, Ken surat asarak kalabalıktan çıkıp Leo'nun yanına çöktü. Elinde gezdirdiği boş kadehi abisine uzattı. Leo kendi şişesinden oğlanın kadehine şarap döktü. Ken şarabı başına dikti ve yüzünü kırıştırdı.

"Of çok acı!"

Leo ona gülerek bir elini omzuna attı.

"Naber arslan parçası?"

"Kararsız..."

"Ne için?"

"Abi sence Arryn'in yanına gideyim mi gitmeyeyim mi?"

Leo, oğlanın halini anladı ve biraz düşünür gibi yaptı.

"Yani ağırdan mı satayım yoksa peşinden mi koşayım, diye mi soruyorsun?"

Ken omuz silkti. "Yok, öyle değil... Şey, bilmiyorum."

"Neyi oğlum?"

"Onunla evlenmek isteyip istemediğimi."

KILIÇ MAKAMI - TamamlandıKde žijí příběhy. Začni objevovat