[53]

651 74 52
                                    

"Orospu çocuğu." diyerek Sinan'ın ağzının ortasına yumruğunu çakan Ateş ile bunları düşünen tek kişi olmadığımı fark ettim.

Sinan, Ateş'in yumruğuyla gerilese de düşmedi. "Ne oluyor lan?" dedi dudağını tutarak.

"Bir de bilmezden geliyor." Ateş öfkeyle Sinan'ın üzerine atlayacakken bileğinden tutup ona engel oldum. Sinirine hakim olması gerekiyordu şuan.

Ateş bileğini elimden kurtarıp Sinan'ın yakalarına yapıştı ve esmer bedeni duvara yapıştırdı. "Neden yaptın lan bunu?"

"Neyden bahsettiğin hakkında bir fikrim yok." diye tısladı Ateş'in elinden kurtulmak için çırpınırken.

"Bunlardan bahsediyorum," Ateş cebine sıkıştırdığı fotoğraflarımızı Sinan'ın yüzüne fırlattı. Bunu yaparken yakalarına sardığı ellerini çekmişti. Sinan yere düşen fotoğraflarımıza kaşlarını çatarak baktı.

"Ben... ben bir şey yapmadım."

Ateş saçlarını koparmak istercesine çekiştirip Sinan'a döndü. "Bu mesele burada kapanmadı. Görülecek bir hesabımız var." dedi işaret parmağını tehditkar bir tavırla sallarken. Eğilip fotoğrafları yerden aldı ve ilerlemeye başladı spor salonuna doğru.

Kavgayı gören geldiği için etrafımız kalabalık olmaya başlamıştı. Ateş bundan rahatsız olmuştu sanırım. İnsanlar burunlarını her şeye sokuyorlardı nedense.

Ateş basketbol sahasına gittiğinde ben de peşinden ilerledim. Üzerindekileri değiştirme ihtiyacı duymaksızın kendini sahaya attı ve boş bir basketbol topunu kaptı. İçindeki öfkeyi oyuna atarak dindirmek istediğini biliyordum. Hatta ben de aynı sebeple kendimi sahaya attım.

Ateş elindeki topu sektirerek bana yaklaşmaya başladı. Elindeki topa atak yaptığımda, topu diğer eline geçirip sektirmeye devam etmişti hızla.

Potayla aramızda fazlaca mesafe vardı şuan. Buradan basket atmasına imkan olmadığı için gözlerimi dikkatle topa diktim. Topu sürüp ilermeye çalışacaktı ve ben o sırada topu kapacaktım.

Ne yazık ki işler hesapladığım gibi gitmemişti. Ateş topu bacak arkamdan sektirip ileriye doğru koşmaya başladı. Beklemediğim hareketle hızla peşine takılsam da basket atmayı başarmıştı.

Topu kapıp elimde sektirmeye başladım. Sağ elimle üç kere sektirdikten sonra topu sol elime geçiriyordum ve orada da iki kere sektirip tekrar sağa yolluyordum. Ateş'in dikkatli biri olduğunu biliyordum. Sağ elimle sol elim arasında mekik dokuyan gözleri anladığını kanıtlıyordu bana.

Anlaması için yem atmıştım zaten. Sağda üç kere sektirdiğim için oradan almanın daha rahat olduğunu düşünüp oraya hamle yapacaktı ama ben bu sefer sağda üç kez değil, iki kez sektirecektim.

Bu sefer beklediğim gibi gitti. Ateş sağ elime atak yaptığı gibi topu vaktinden önce sol elime gönderdim ve topu sektirerek ileri doğru koşmaya başladım. Potaya gönderdiğim her topla gerginliğimin azaldığını hissediyordum.

Geçen bir veya iki saatte Ateş'le karşılıklı basketbol oynamaya devam etmiştik. Daha fazlasına katlanamayacağımın bilinciyle kendimi yere bıraktım. Isınma hareketi yapmadığımız için bacaklarım ağrımaya başlamıştı.

Ateş de topu bırakıp yanıma oturduğunda nefeslerimi düzene sokmayı bekledim. "Duş alalım." Ateş'in önerisiyle kafamı hızla onaylarcasına salladım.

Soyunma odasındaki küçük banyo bölümüne ilerleyip kısa bir duş aldık ikimiz de. Ben çıktığımda Ateş daha çıkmamıştı. Hızlıca dolabımdaki yedek kıyafetleri üzerime geçirdim. Gri eşofman ve beyaz tişört vardı dolapta. Ayakkabımı giyerken Ateş duş bölümünden çıktı. Kıyafetlerini yanına alıp orada giyinmiş olmalıydı. Üzerinde benimki gibi gri bir eşofman ve siyah, kısa kollu bir tişört vardı. Sol elininin baş ve işaret parmağında da gümüş yüzükleri vardı. Zaten oldukça zarif gözüken parmakları yüzüğün de etkisiyle daha çekici bir hâl alıyordu.

Pamuk Prens | bxbNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ