[28]

2.1K 205 108
                                    

Bir sağ elimde tuttuğum kravata bir de de sol elimde tuttuğum papyona baktım. En son kravatta karar kılarak bağlamak için boynuma taktım.

Beyaz gömlek, siyah pantolon ve siyah ceketle klasik bir kombin yapmıştım. Hafif kaslı vücudumda harika durmuştu açıkçası. Kravatımı da takınca çok ateşli gözükmüştüm.

Çalışma odasının önüne kadar gitsem de yokluğumu fark etmeyeceği gerçeğini hatırlayarak geri döndüm. Hatırladığım şeyle hemen sonra yarı yoldan dönerek tekrar çalışma odasının önüne geldim. Arabasını almam lazımdı.

Kapıyı tıklattığımda içeriden cılız bir "Gir." sesi geldi. Hemen kapıyı açıp kafamı içeri doğru soktum. Babam önündeki dosya yığınından kafasını kaldırıp bana baktı. O sırada siyah harelerle karşılaştım. Gözlüğünün arkasından yorgun gözlerle bana bakıyordu. Saçları da dağılmıştı.

"Dışarı çıkıyorum da arabanın anahtarlarını alabilir miyim?"

Babam kafasını sallayarak onaylayıp uykusuzluktan hafif kızaran gözlerini üzerimde gezdirdi. "Çok şık duruyorsun. Ortada bilmem gereken bir kız meselesi mi var?" Babamın yarım ağız sırıtarak söylediği şeylerle olduğum yerde kaldım. Kız mı? O da ne? Yeniyor mu?

"Yok, bir arkadaş sadece." dedim gözlerimi kaçırma istediğimi inatla redderek. Tekrar dosyalarına dönmeden önce masanın üzerindeki anahtarı bana atmıştı. Anahtarı havada yakalayıp hızlıca çıktım odadan.

Evden çıktığımda arabaya bindim hevesle. Radyodan hareketli bir şarkı açıp şarkının ritmine göre ıslık çalarak arabayı sürmeye başladım. İçimde gereksiz bir heyecan vardı.

Ateş'in evinin önüne geldiğimde arabadan indim. Durmadan sırıtıp duruyordum ve kalp ritmim çoktan bozulmuştu. Heyecandan titreyen ellerimle telefonumu çıkartıp Ateş'e geldiğimi bildiren bir mesaj attım. Sohbet bölümden çıkmadan gelecek olan yanıtı bekledim.

Yanıt geleceğine triplex evin bahçe kapısı açıldı ve Ateş çarpık bir gülümseme ile bana doğru ilerlemeye başladı. Triplex olması önemli bir detay çünkü Ateş'in evleri gerçekten çok hoşuma gidiyordu. Bahçede havuz bile vardı ulan!

Telefonumu arka cebime koyup aptal bir gülümsemeyle Ateş'e baktım.

Yanıma geldiğinde garip bir ifadeyle bana bakarken dudaklarını ısırıyordu. Sanırım gülmemeye çalışıyordu.

"Oğlum bu ne halin? İstemeye mi geliyorsun beni?"

Ateş'in gülerek söylediklerinin ardından mavi irislerimi yüzünden çekip onu süzdüm.

Siyah, dizleri yırtık bir pantolon; üzerine de bol, beyaz bir gömlek giymişti. Gömleğin üzerinde kalemle çizilmiş gibi duran siyah insan yüzleri mevcuttu. Gömleğin yukarıdan üç tane düğmesini açıkta bırakarak mükemmel ötesi vücudunu sergilemişti. Ayrıca gömleğin uçlarını da siyah pantolonun içine sokmuştu.

Siktir! Gerçekten fazla ciddi kalmıştım.

"Sanırım restorana gitmeden önce eve dönmemiz gerekecek." dedim dehşetle.

Ateş'in eğlenen kıkırtısı kulaklarıma doldu. Ardından kravatımdan tutarak beni kendine çekti. Ayaklarım hemen ona itaat ederken önünde durmuştum. Hemen karşımda duruyordu ve birbirimize yakındık.

Kravatımı çözüp boynumda bıraktı. Ceketimi üzerimden çıkartıp arabanın arka koltuğuna bıraktı. Tekrar önüme kadar gelip dibime girdiğinde gömleğimin üstten üç düğmesini açmıştı bile. Eli pantolonumun düğmesine gittiğinde elini kavrayarak onu durdurdum.

Pamuk Prens | bxbWhere stories live. Discover now