[41]

1.3K 113 64
                                    

Medya Ateş ve kasları🤤

"Görüyorsun işte! Sana değer vermiyor."

Sinan'ın sesiyle yere indirdiğim gözlerim onu buldu. Zaten kafam darmadağınken bu tavırları bana hiç yardımcı olmuyordu.

"Sus."

"Neden? Gerçekleri duymak ağrına mı gidiyor?" Sinirli bir soluk çektim içime ve susmasını diledim içimden ama susmadı: "Seni düşündüğüm için söylüyorum. O mantıklı düşünemiyor."

Kaşlarım alayla havaya kalktı. Ağzımdan tutamadığım bir kıkırtı firar etti. Nihayet kendimi dizginlediğimde şaşkınca bana bakan Sinan'ın koyu kahvelerine diktim mavilerimi.

"Sen kimsin de beni düşünüyorsun? Hayatımda hiçbir yer edindiğin yok, tamam mı? Sadece benden uzak dur." dedikten sonra kalktım banktan.

"Git, git. Seni sikine bile takmayan sevgilinin kollarına atla. Sana da bu yakışırdı!"

"Beni ne kadar tanıyorsun da bana neyin yakışıp yakışmayacağına karar verebiliyorsun?"

Ayağa kalkıp karşımda dikildi o da. Boyu benden bir veya iki cm uzundu. O yüzden kafamı fazlaca yukarı kaldırmam gerekmiyordu.

"Emin ol seni o ruh hastası deliden daha iyi tanıyorum." dedikten sonra elini, bacağımın hemen yanında öylece duran, elime sardı. Tuttuğu elimden beni kendine doğru çekip aramızdaki zaten az olan mesafeyi iyice azalttı. Öyle ki kafasını biraz eğse alnı alnımla temas ederdi.

Elimi tuttuğu elinin baş parmağı ile elimi usulca okşayıp boşta olan elini de yanağıma koymak için kaldırdığında kendime gelip geriye gittim birkaç adım. Böylece aramızdaki tüm teması kesmiştim.

"Defol git kendine oynayacak başka birini bul! Bu ucuz numaralarını ben yemem." Damarımda dolaşan sinir ile bağırdığımda sesim boş parkta yankı yapıp tekrar bana döndü. Sıktığım yumruğumu yüzüne indirmek için kaldırsam da buna bile değmeyeceğini fark edip sadece onu iterek önümden çekilmesini sağladım.

Öyle seri adımlarla yürüyordum ki dar sokakta nereye gittiğim hakkında bir fikrim yoktu. Ellerimi iki yanımda yumruk olarak sıkmış tırnaklarımı etime geçiriyordum. Hissettiğim sızı sayesinde aklım sadece oraya odaklanıyordu ve başka şeyler düşünmemi engelliyordu.

Acı, beni dik tutup ağlamamamı sağlayan tek şeydi şuan.

Neden ağlamak istiyordum hiçbir fikrim yoktu ama sadece kaldırıma çöküp hıçkırarak ağlamak istiyordum. Bu isteğimi görmezden geldim.

Sokak lambalarının aydınlattığı daracık yolda etraf bulanıklaşıp, ışıklar sönükleşince anladım gözlerimin dolduğunu. Yumruk yaptığım elimi biraz daha sıkarak tırnağımı etime daha çok gömdüm.

Bulanıklık gittiğinde bile gevşetmedim ellerimi. Aksine daha çok sıktım.

Öyle görmeyen gözle yürüyordum ki tanıdık sokaklara girdiğimi bile fark edemedim. Kısa süre sonra görüş açıma evim girdiğinde bahçe kapısını açıp içeri girdim. Büyükçe bahçeden geçip kapının önüne geldiğimde tırnağımı etime geçirmeyi kesip cebimden anahtarımı çıkardım.

Kapıyı açıp karanlık salona girdiğimde duraksadım biraz. Odamdaki banyoya gitmek için merdivenlere yöneldim. Ellerimi sıkmayı bıraksam da bu sefer de dilimi ısırmaya başlamıştım. Dikkatimi başka yerlere vermeliydim.

Odamın kapısını açıp direkt banyoya ilerledim. Elimi yüzümü yıkamak için geldiğim banyoda musluğun önüne gelince fark ettim tırnaklarımın uçlarındaki kurumuş kanı.

Pamuk Prens | bxbWhere stories live. Discover now