Yollarında Gök Tanrının yolladığı kutsanmış hayvanlar, oğullara rehberlik etti.

Birine bozkurt kuzeyi,
Birine arslan güneyi,
Birine ayı doğuyu,
Birine de yılan batıyı gösterdi.

Oraları yurt edindiler. Öbür kıtalardaki kardeşlerini de unuttular, annelerini de... Hanelerini kurduktan sonra düşman oldular. Böylece Gök Ana, uğradığı sadakatsizliğin intikamını, kardeşler arasına yabancılık sokarak aldı.

Gök Tanrı, Göğün 7.katındaki tahtından bir daha yere inmedi, kanatlarını yakması için şeytana verdi ve şeytan kanatları yaktı. Melekleri de hizmet etmeleri için Gök Anaya hediye etti.Yüzyıllar içinde milyonlarca çoğalan insanların işlerine Gök Tanrı karışmadı, o sadece izledi.İnsanların küçük işlerine, eğer o insanı sever ve duasını duyarsa Gök Tanrıça bakıyordu.

...


Ramsey

Lordun taht odasında yaptığımız son konuşma hiç iyi geçmemişti.

"O bir Savaşçı baba! Yıllardır hanemizden bir Savaşçı yükselmesini istemez miydin? O, benim çocuğumu, bir Lionell Savaşçısını doğuracak olan kadın. O bir Yakut!"

Bir an gözleri parlasa da hemen yüzünü ekşitti. "Tarihte Savaşçı bir kadın, hiç var olmadı."

"Ben ne kadar bir Gözcüysem, Leslie o kadar Savaşçı baba! Onu, kılıcımla alt edemedim! O pes etti, bunun ne demek olduğunu anlıyor musun?"

Anlamıyor, anlamak istemiyor, kulaklarını ve beynini söylediklerime tıkarken yüzünden, daha önce görmediğim çekinceyle karışık bir yok sayma ifadesi geçiyordu. Benim bildiğim Ramos Lionell hiçbir şeyden çekinmez, şimdi niye?..

Kendim bir Gözcü olmasaydım ben de bu Yakut efsanelerine inanmazdım, hala da inanmakta zorluk çekiyordum. Yakutlar, insanlığın ilk yürüdüğü kara olan Hantes'te, Gök Tanrımızın dört öz oğlunun soyundan gelen tılsımlı ruhlardı. Yüzyıllar içinde soyları neredeyse tükenmiş, iki elin parmakları sayısı kadar kalmışlardı.

Ben insanlarda gördüğüm veya göremediğim yeteneklerin herkes tarafından benim kadar sezilebildiğini sanıyordum oysa benim dışımdaki insanlar birbirine karşı birer muammaydı. Benim görüş gücüme sahip olanlara Gözcü deniyordu, hem sıradan insanların aslen ne olduğunu hem de Yakutların sahip olduğu yeteneği sezme görüsüne sahiptim. Hiç tanımadığım bir insanın kendisi hakkında yalan söyleyip söylemediğini anlıyor, bazen de ne olacağına karar verememiş gençlerin neye yetenekli olduğunu yüzlerine söylüyordum. Kendi cevherime inanmak yıllarımı aldı. Benim gibi farklı olanları gördükçe, bizim gökteki cennetten aşağı atılmış melekler olduğumuza inanmaya, kendimi üstün görmeye başladım.

Leslie, benim gördüğüm ilk Yakut değildi ama en inanılmazıydı. Gök Tanrı inancımızın Yaradılış Destanına göre, Hantes kıtasını aralarında paylaşan dört oğul, ilk Yakutlardı. Dört Yakut'a, dört farklı yetenek bahşedilmişti. Biri, şimdi en sevilen ve en çok aranıp bulunamayanı, yenilmez olan Savaşçıydı. Diğer üçü, Gözcü, Şifacı ve Nişancıydı.

Babamın dediği gibi tarihte bir kadın Savaşçı hiç görülmemişti. İlk Yakut oğullardan sonra, kadınlarda sadece Şifacılık tılsımı görülmüştü. Diğerleri erkek yetenekleriydi.

Babam ise Leslie' de gördüğümü söylediğim şeyi, kara sevdaya yormuştu, benim bir kadına yenilmem ona göre olanaksızdı. Leslie ile düellomuzda bariz bir üstünlükle kılıç savururken ondaki tılsımı sezdiğim an, bileğimdeki kuvvet kesilmeye başlamıştı. Devam etseydik, imkânsız denen şeyi o gün orda herkes görecekti. Neyse ki onu pes ettiren güç bileğime ait değilse de, adımı duyması olmuştu.  İsterse babama kanıtlamaya hazırdım. Orada Leslie'nin üstüne bir ordu salsa bile o çarpışmadan bir şekilde sağ çıkacaktı. Leslie, bir savaş meydanında ölmemekle mühürlüydü. Tılsımı, orada gerekirse doğal afete sebep olup üstüne gidenlerin hepsinin, ben de dahil, canını alır ve Savaşçıyı oradan sağ çıkarırdı. Gördüğüm ilk Savaşçı o olsa da onlar hakkındaki efsaneleri çok duymuştum: Görüm bana muhtemel senaryoları izletiyordu.

KILIÇ MAKAMI - TamamlandıWhere stories live. Discover now