Broken roots²¹

En başından başla
                                    

"Seninle burada aynı çatı altında kendimi tutabileceğimi mi sanıyorsun? Seni öldüresim varken hem de..."

Ürküp bankta kenara kaydı.
"Bu kadar tehditkar olma. Aramızdaki bir tartışmaydı, ikimizin de fevri davrandığı bir tartışma. Kabul et, dersin ortasında birbirimize vurmamalıydık. Bu hoş değildi."

"Beni tahrik eden sendin."

"Üzgün olduğumu defalarca dile getirdim. Bana kinlenmen için ortada bir sebep yok."

Ona dikkatle baktım.
"Sana kinlenmem için ortada birçok sebep var."

Bakışlarını kaçırıp sigarasını ağzına tıktı.
Ona yaklaşıp tekrar bana bakması için parmağımı gözlerinin önünde şıklattım.
"Burada senlik bir şey yok. Ben hallediyorum. Eğer buraya gelirsen bu sosyal hizmetten çok katliam olur anladın mı?"

Yüzüme bakıp cevap vermedi. Çoğu zaman susardı. Bu sayede kavga hiçbir zaman körüklenmiyordu.
Ve ben aksine beni sinirlerdirmesini, ona vurmam için bana bir tane daha neden vermesini istiyordum.

"Babacığına söyle buna bir son versin. Yeterince göt göteyiz zaten. Bu şeyin boku çıktı."

Gözlerini hastane duvarlarına çevirirken kaşlarını çattı.
"Ben halimden memnun mu gözüküyorum? Üç aydır huzurevinde bunamış bir adama bakıyorum. Ve adam beni hiç sevmiyor. Geçen gün bilerek üzerime kustu. Kesinlikle kasıtlıydı..."

"Amanın!" diye şakıdım neşeyle. "Ne akıllı bir adam."

"Ama sen tatlı bir kızla çocuklara bakıyorsun. Çocukları severim ve bunamış ters adamlardan bin kat iyidir."

Cümlelerin içinden tatlı kız kısmı bana o kadar battı ki dilimi ısırmam gerekti.

"Buraya gelmeyeceksin," dedim net bir tavırla. "Yarın profesörle konuşacağım. Bu iş daha fazla ileri gitmemeli."

"İyi," dedi beklemeden banktan kalkarken, sigarasını söndürüp ilerideki çöp kovasına doğru attı.
"Konuş, sanki seni dinleyecek."

Ellerini cebine sokup eğilip beni selamladı.
"Sana iyi günler."

Gerçekten babasıda o da çekilmezdi. Onu değil burada, hayatımın hiçbir yerinde görmek istemiyordum. Kesinlikle pisliğin tekiydi.
Ne çocuklarla ne de Rosé'yle onu görmeye tahammül edemezdim.

En kötü ihtimali düşündüm.

Evet... en kötü ihtimal onu öldürüp hapse girerdim.
Bu sayede her şey son bulurdu.

O gittikten sonra gevşeyip geri yaslandım. Ve bir süre daha bankta oturmaya devam ettim. Götüm donmuştu, ama çoktan acının zevke dönüştüğü o kıvama gelmiştim bile.
İçeri girecek gücüm kalmamıştı.

Ayrıca o çocuk arkasında sigara kokusuda bırakmıştı. Lanet olsun, bazen canım öyle içmek istiyordu ki. Özelliklede böyle günlerde.

Uyandığımdan beri hiçbir şey yolunda gitmemişti. En sevdiğim tişörtümü bulamamış, ardından bebek yüzünden uykusuz olan asabi annemle gereksiz bir tartışmaya girmiştim.
Yolda kulaklığımın teki bozulmuştu ve iki kere otobüsü kaçırmıştım.
Her şeyin üst üste gelip gökdelen inşa ettiği bir günün içindeydim.

Ve en önemliside evden Rosé'ye açılmak için çıkıp, yolda defalarca vazgeçtikten sonra tam tekrardan kendimi ikna ettiğim esnada, Rosé'nin ilk görüşte aşkla ilgili bir şeyler saçmalamış olmasıydı.

O kadar trajedikti ki benim için aslında gülesim geliyordu. Böyle tuhaf fikirleri olmayan ben ve nerede garip düşünce varsa onu bulan Rosé. Bu iş nasıl sonuçlanacaktı bilmiyordum.

Conteur fille | JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin