-Sevdalı Bir Yağmur Gibisin-

2.4K 216 186
                                    

Selamlaaar!
Biz geldik.
Size dolu dolu Leyla, Oğuz'lu
bir bölüm getirdim.
Bölüm şarkımız;
Toygar Işıklı - Sen Yanımdayken
Herkese keyifli okumalar dilerim :)

☘️

Bedenimi saran kolların huzuruyla gözlerimi açtım. Yaşananlar sanki bir rüya gibiydi. Mutlu olmayı öyle çok beklemiştik ki... Tenimde hissettiğim nefesiyle uyanmak paha biçilemez bir duyguydu. Hâlâ inanamasam da artık bitmişti. Onsuz geçirdiğim günler, yalnız uyandığım sabahlar ve kalbimin acısından uyuyamadığım geceler... Hepsi son bulmuştu.

Mutluluğu hak etmek için bunca yılın geçmesi gerekmişti ancak vardığımız noktadan memnundum. Kollarının arasında dönüp gözlerimi, yüzünün her bir noktasında gezdirdim.

Yüz çehresi sert ve kemikliydi. Burnu biçimliydi. Hatta fazlasıyla biçimliydi. Yandan bakıldığı zaman tek bir çıkıntısı dahi yoktu. Kirpikleri uzundu. Öyle ki, gözleri kapalıyken neredeyse gözaltlarına değiyordu. Dudakları, ne olması gerekenden kalın ne de inceydi.

Alnına düşen dağılmış saçlarını okşadım. İleri doğru uzanıp dudaklarını öptüğümde sonunda kıpırdanmaya başlamıştı. Ancak yüzünde, uyandırıldığı için memnuniyetsiz bir ifade yoktu. Aksine gülümsüyordu.

Gözlerini açmadan beni kendine çekip sarıldı. Dudakları saçlarıma değerken kokumu içine çekiyordu.

"Sanırım uzun bir süre boyunca özlemini dindirmeye hiçbir şey yetmeyecek."

Yüzümü, boyun girintisine yaslayıp tıpkı onun gibi derin bir nefes aldım. "Hem de çok uzun bir süre..."

Birkaç dakika boyunca ikimiz de konuşmadık. Sadece birbirimize sarılmaya devam ettik. Zaman dursaydı, öylece kalsaydık. Sonsuza kadar... Olmaz mıydı?

Saniyeler sonra kalp atışlarım hızlanmaya başlayınca sorumun cevabını almıştım. Hayır, heyecandan değildi. Şekerim düşüyordu.

Güçlükle de olsa geri çekildim. "Bir şeyler yemem gerekiyor."

Oğuz durumu hemen fark edince hızla kalktı yataktan.

"Çantan nerede?"

Bilmiyorum, dercesine başımı iki yana salladım. Yataktan kalkmamı beklemeden içeri gittikten sonra çok geçmeden elindeki şeker ölçme aletiyle geri döndü.

"Parmağını uzatır mısın?"

Kalemi kurup bir pamuk çıkarırken ben de parmağımı uzattım. İğnenin acısını normale göre daha fazla hissetmeye başlamıştım. Uzun yıllardır günde birkaç kez bunu yaptığım için derim incelmiş olmalıydı.

Oğuz, kanı stribin üzerine damlatırken pamuğu parmağıma bastırıyordu. Makineden yükselen sesle birlikte ekranı kontrol ettik.

"Çok düşük! Saat kaç?"

Duvardaki saate benimle birlikte bakınca hızla ayağa kalktı. "Bu saate kadar aç kalmaman gerekiyordu."

Benim konuşmama müsaade etmeden tekrar içeri gitti. Onun bu telaşlı hâli beni neredeyse gülümsetecekti. Geri döndüğünde elinde bir bardak su vardı.

"İç hadi."

İleri uzanıp bardağı aldıktan sonra yavaşça içmeye başladım. Kendime gelmem uzun sürmemişti. Oğuz, yanıma oturmuş saçlarımı okşuyordu.

"Gece insülinini vurmadığın için böyle oldu." Gözlerime bariz bir acıyla bakıyordu. "Yani benim yüzümden."

Yanağına dokundum. "Her saniyesine değerdi."

Belki Bir Gün || Berna AslıhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin