Bir Çarşamba Akşamı

31 2 0
                                    

/CAN/

Can evin kapısını açtığında burnuna gelen deterjan kokusuyla irkildi. Evdeki hastalık kokusuna alışmıştı. Bu temizlik kokusu midesini bulandırdı.

Ablası elinde paspasla koridordan uzattı başını "Hoş geldin bebeğim!" diye bağırdı.

Can'ın kaşları çatıldı neredeyse bir hafta olmuştu, ablasının işten çıkıp direk eve gelmesine, evde bu kadar vakit geçirmesine hala alışamamıştı. Ayağının dibine bırakılan terlikleri giydi, "Halılar nerede?" diye sordu.

"Yıkamaya verdim halıları. Üç güne gelir dedi adamlar." Cansu tişörtünün ucu ile yüzündeki terleri sildi.

Can salonda yatan babasına göz attı, annesini sordu, yavaş adımlarla kapısı kapalı odasına doğru yürüdü.

Cansu da bu anı bekliyordu "Can annemle ilgili söylemem gereken bir şey var. Pazartesi söyleyecektim ama biliyorsun baya olaylı bir gündü senin için ben de bugünü bekledim..."

Can bir hışımla çıktı odasından "Ne yaptın odama!"

"Ne yapacağım temizledim" dedi kadın.

"İyi bok yedin! Ne hakla odama girersin?"

"Abartma be kıçım kadar odan var zaten. Yerdeki kıyafetlerini dolabına koydum, mangalarını yere köşeye üst üste dizdim, ojelerin için de bir kutu aldım. Gitarların üstü kırk kat toz olmuştu, babamın bağlaması da orada zavallım..."

"Kimsin sen? Annem bile girmezdi odama! İki gün evde kaldın diye kendini bu evin hanımı mı sandın? Sen altı yıl önce bu evden o adamla çekip gittiğinde neden senin odana taşınmadım, neden bu kıç kadar odada kaldım biliyor musun? Çünkü annem her gün odana girip yastığını kokluyor "Bir gün gelecek" diyordu. Geri döndün de ne oldu? Evi otel gibi kullanmaya devam ettin, bir gün varsın bir gün yoksun. Annemin göz yaşlarını ben sildim, babamın altını ben değiştirdim. Bana hayırlı evlat, iyi abla rollerini oynamaya kalkma sakın! Git kimin koynunda yatıyorsan yat ama birlikte Pokémon izleyip annemin dükkanında, artık kumaşlardan bebek yaptığım ablamın odasında yatma. O yabancı ellerini de uzak tut benden!" Can, durup soluklandı. Uzun zaman sonra ilk defa kendini bu kadar sinirli hissediyordu. Ablası tüm söylediklerini hak etse de Can, bunları söyleyebilecek biri değildi. Kızgınlığının gözlerinin önüne çektiği perde açıldıkça Cansu'nun hüzünlü bakışlarını gördü.

Genç kadın hıçkırarak ağlamamak için yutkundu. Kardeşinin bir an önce kapısını çekip odasına kapanmasını istiyordu. O zaman hıçkıra hıçkıra içinden geldiği gibi ağlayabilirdi. Bu üzüntüsü yalnızca geçmişte aldığı yanlış kararlardan değildi, kardeşinin kendisi hakkında düşündüklerinden de değildi, bugün annesi hakkında öğrendikleri de tüm bunların üstüne gelmişti. Bütün gün kardeşine söylemek için beklemişti ama şimdi kendinde bunu söyleyecek gücü bulamıyordu. Koşarak tuvalete gitti.

Can, ablasının tuvalette kustuğunu duydu. Duymazdan gelip odasına kapanacaktı ama yapamadı. Çok stresli olduğu bir anda ya da çok üzüldüğünde kusardı ablası. Yalnızca kendi söyledikleri buna sebep olmuş olamazdı başka şeyler de olmuş olmalıydı. Yanına gidip uzun saçlarını arkadan tutmak, sırtını sıvazlamak istedi ama ablası izin vermedi.

Cansu, lavaboda ağzını çalkalayıp yüzüne su çarptı, aynada kardeşinin yüzüne dikti gözlerini.

"Ne oldu?" diye sordu Can. Ablası cevap vermeden mutfağa geçti, mutfak masasının altından bir tabure çekip oturdu. Çocuk da her zamanki uyuşuk hareketleri ile ablasını takip etti, ablasının söyleyeceklerini dinlemek için hazırlandı.

SAHNE [G×G] [B×B]Where stories live. Discover now