Anlaşamayanlar

21 1 0
                                    

Can ve Batuhan kapısını zar zor açtıkları konferans salonuna girdiler. İkisi de salonun soğukluğuyla titredi.

"Baya serinmiş" diye mırıldandı Batuhan.

Işıkların nereden açıldığını bilmiyorlardı, telefonlarının ışığı ile önlerini aydınlatmaya çalıştılar. Batuhan duvarda bulduğu şalteri gösterdi "Buradan anahtarları kaldırmak lazım" dedi.

E yap o zaman der gibi bakıyordu Can, Batuhan'a.

"Senin boyun daha uzun. Ben yetişemeyebilirim" dedi Batuhan

Can hiç konuşmadan şalterin kapağını açtı, anahtarları kaldırdı. İkisinin de gözleri ani bir refleksle kapandı. Zifiri karanlık bir anda aydınlanmıştı.

Salonun geniş basamaklarından tembel adımlarla indiler. Sahneye en yakın, ön koltuklara çantalarını bıraktılar, sanki ağır işçilik yapmış gibi yorgunlukla bıraktılar kendilerini koltuklara.

"Çok emri vaki oldu hocanın yaptığı. Resmen bizi tehdit etti!" dedi Batuhan ama Can'dan herhangi bir karşılık alamadı. Kendince bu garip çocukla iletişim kurmak istiyordu ama hiçbir girişiminde başarılı olamamıştı. "Ne o öyle nazlı nazlı hareketler bir sorun varsa söyle!" dedi en sonunda.

Can içinde biriken kızgınlığı daha fazla tutmak istemiyordu "Sensin sorun. Ne zaman ağzını açsan insanın sinirlerini bozuyorsun. Ne güzel herkes unutmuştu beni, şimdi herkes yeniden eşcinsel olup olmadığımı konuşuyor. Üstelik eşcinsel değilim!" dedi.

Can'ın ona kızması için hiçbir neden yok diye düşünürken Batuhan, şimdi çocuğun söylediklerini akıl süzgecinden geçirince yanlış anlaşıldığını fark etti "Affedersin, orada kendimi hocaya anlatmaya çalışıyordum. Amacım seni hedef göstermek değildi." dedi.

Can Batuhan'la ilk göz teması kurduğunda çocuğun onu anlamadığını belki de hiçbir zaman anlamayacağını düşündü. Batuhan Can'ı gücendirdiği için üzülmüştü, "Hem bana da ateist ahlaksız, dinsiz kitapsız diyorlar. Üstelik bunların hiçbiri değilim." dedi.

Can gözlerini kıstı oldukça soğuk bir tavırla "Allah'a inanmadığını söylüyorsun ateist değil de ne diyecekler?" diye sordu. Bu gerçek bir soru değildi, yalnızca içinde iğneleme barındırıyordu.

Yine de Batuhan kendini anlatmak istedi "Okuyup araştırdığımı henüz karar vermediğimi söylüyorum. Hiçbir zaman Allah'a inanmıyorum demedim. Hem Allah'a inanıyorum ya da inanmıyorum gibi bir şey söylemek o kadar kolay değil!"

"Araştırmadan okumdan da bilemez mi insan? Bazen hissedersin bu yetmez mi?" diye sordu Can.

Batuhan olabildiğince sakin kalmaya çalışıyordu ama bu kadar saçma argümanlarla ona gelen birinin karşısında sinirlenmemek mümkün değildi onun için "Hissetmek mi? Peki ya hislerinin anlamını bilmiyorsan, o zaman ne olacak? Eşcinsel olmadığını söylüyorsun ama belki heteroseksüel de değilsin. Anladığım kadarıyla yalnızca hissediyorsun. Bana kalırsa sen ne hissettiğini de bilmiyorsundur. Eve gidince bir lgbt artı topluluğu hakkında iyice bilgilen ondan sonra cinsel yönelimin hakkında böyle emin konuş." dedi.

Can, ailesini düşündü. Ailesindeki her bir birey acı çekiyor kendi sorunları ile cebelleşiyordu. Annesinin yaşadığı onca zorluğun yanında bir de oğlunun ne olduğu belli olmayan aile kurmaktan uzak bireylerden biri olduğunu düşünmesini istemiyordu. Bunun ihtimali bile Can'ın midesini bulandırmaya yeterdi. Sanki her şeyi biliyormuş gibi konuşan bu çocuğun hiçbir şey bildiği yoktu "Ne cinselliğim ne de hislerim seni ilgilendirir. Neden bu kadar ilgilisin? Yoksa hazır Allah'a inanmıyorum iyice yoldan çıkayım mı diyorsun? Bir sonraki adımın ne, cinsiyet ayırt etmeksizin önüne gelenle yatmak mı? Ateist olduğun yetmiyormuş gibi şimdi bir de hedonist olup her türlü zevki kendine mübah gören sapkın sürtüklerden mi olacaksın? Ailen aklından geçenleri bilse utancından kahrolur. Baban..."

Batuhan gittikçe ailesine uzanan hakaret dolu bu cümlelere karşı daha fazla sakin kalamazdı, kızgın değildi ama üzgündü "Bakıyorum birden sinirlerin tepene çıktı, lafların hakarete kaymaya başladı. Haklıyım sen de biliyorsun." dedi.

Can, soğuk ve monoton ses tonunu bırakıp gerçek ses tonunu ortaya çıkarmıştı artık "O kadar egoist ve bencilsin ki! Etrafındaki insanları bırak kendinin bile farkında değilsin! Senin için tek önemli olan haklı olmak!" dedi.

Batuhan omuz silkti "Etraftaki insanlar senin aksine benim umurumda değil çünkü! Kendimi anlamaya çalışıyorum! Sen de böyle yapmalısın!" dedi.

Can, Batuhan'ın hislerden yoksun kuru cevaplarına akıl erdiremiyordu "İşte mesele de bu, yaptığın doğru değil! İnsanoğlu yalnız yaşayan bir varlık değil! İnsanlardan nefret etmeme rağmen senin gibi onların varlığını yok sayıp kafama göre yaşamıyorum ben!" dedi.

Batuhan, "Belki de bu yüzden insanlardan nefret ediyorsun. Hem..."

Aylin kucağında üç kitapla konferans salonundan içeriye girdi, Batuhan'ın devam etmesine izin vermedi, "Hey! Ne oluyor? Tartışıyor musunuz siz?" diye sordu, koşarak yanlarına gitti, ikisinin de eline birer kitap tutuşturdu.

SAHNE [G×G] [B×B]Where stories live. Discover now