Pazartesi - Öğlen Teneffüsü

22 1 0
                                    

Aylin, kantindeki beyaz yuvarlak masalardan birine oturdu, evden getirdiği salata ve makarnayı çıkardı. Tek başına yemek yemeği hiç sevmezdi iştihanı kapatıyordu. Ne yazık ki bir aydır yalnız yemek yiyordu. Arada yanına gelip selam veren, "Afiyet olsun" diyen arkadaşlarıyla konuşuyordu ama hiçbiri de gelip masasına oturmuyordu.

Ekim, kantinin kalabalığından nefret ettiğini söylüyor sınıftan çıkmayı reddediyordu. Aylin'in içindeki terk edilmişlik hissi ise büyüdükçe büyüyordu. Ece'yi aradı gözleri, sekiz yıldır aynı sırada dirsek çürüttüğü, kardeşim dediği kız artık ondan uzak duruyordu. Çatalını, makarna koyduğu plastik kabın içine daldırdı. Canı hiçbir şey yemek istemiyordu.

**

Can, üç kısa boylu inek arkadaşı ile kantinin kapısından içeri girdi. Önce satranç turnuvalarından bahsediyorlardı sonra bir anda konu animelerdeki en seksi karakterlere geldi.

"Highschool of The Dead izledim dün akşam, Busujima Saeko rüyama girdi" dedi biri

"Ben de bazen Sonsaku Hafuku'yu düşünmekten uyuyamıyorum geceleri. Geçenlerde ellerimi bağlayıp beni kasap deposuna asılmış et gibi tavandan aşağı sarkıttığını hayal ettim. Bacağını omzuma kadar çıkarıp başımı tekmeliyordu." dedi diğeri

"Nasıl bir fantezidir o öyle. Gerçi ben de Ryomou Shimei'nin beni yatak başlığımın demirlerine bağladığını görmüştüm rüyamda. Başımı iki bacağının arasına alıp beni boğuyordu. Uyandığımda yatağım ıslaktı" dedi bir diğeri de

Can, neden bu tiplerle arkadaş olduğunu bilmiyordu. Erkeklerden hoşlandığı dedikodusu tüm okula yayıldığında bir tek onlar yanlarında oturmasına izin vermişlerdi. Anime izlediğini ve manga okuduğunu öğrendiklerinde de Can'la arkadaş olmuşlardı. Can, arkadaşlarının kadınlarla olan mazoşist fantezilerini yargılamıyordu ama onları anlamıyordu da. Elini hırkasının cebine attı parasını sınıfta unutmuştu "Siz gidin ben paramı alıp geleyim" dedi. Kantine geri döndüğünde uzun bir kuyruk vardı önünde. Arkadaşları çoktan yemeklerini alıp bahçedeki banklardan birine oturmuşlardı.

Tiyatro kulübü öğrencilerinden oluşan bir grup öğrencinin kantine girmesi ile ortamda bir curcuna koptu. Yüksek sesle konuşuyor alt sınıflara sataşıyorlardı. Onları gören herkes göz temasından kaçınıyor kendisi ile de dalga geçerler diye ortalıktan toz oluyordu. Tostunu alan hızla önünden kaybolunca bir anda kendini kantin görevlisinin karşısında buldu Can. "Ne istiyorsun?" diye sordu adam.

"Bir kaşarlı tost bir de çikolatalı süt"

"Çilekli alsaydın, pembe sana daha çok gidiyor" Can omzunda hissettiği elin sahibine döndü geniş ağzıyla sırıtıyordu çocuk. Kısa boyuyla başı Can'ın omzuna anca yetişiyordu ama öz güveni çoktan marsa çıkmış kendi kolonisini kurmuştu.

"Vladimir'i oynuyormuşsun" dedi öbür omzuna kolunu koyan, uzun boylu iri yapılı çocuk duygusuz gözlerini Can'a dikti "Ben oynayacaktım Didi'yi yazık oldu, tüm hayallerim suya düştü, kalbim kırıldı" dedi.

"Emre!" turuncu uzun saçlı kız koşarak geldi yanlarına iki de kumral küçük kız vardı peşinde "Tostumu söyledin mi?" diye sordu kız. Kantin görevlisinin uzattığı tostu aldı Emre "Al Peri bu senin" dedi.

Can, az önce sipariş ettiği tostunu ısıran, götünü güzel sanıp hocaların uyarısına rağmen okula gelirken tayt giymekte ısrarcı olan yüzü boyalı saçı permalı Peri'ye...

"Bol kaşarlı yaptırsaydınız biraz da kendi tadına bakardı. Sütü de sen iç belki boyun uzar yoksa bu kız seni de terk eder. Söylemedi deme."

Duydukları ile düşünceleri yarıda kesilen Can endişeyle sesin geldiği yöne baktı. Ne zaman bu sesi duysa sinirleri gerim gerim geriliyordu.

SAHNE [G×G] [B×B]Where stories live. Discover now