Terk edilmek

21 1 0
                                    

"Ağlama. Böyle büyük cüssede birinin ağladığını görmek çok tuhaf geliyor. Sanki canını yakmışım gibi. Sanki canını yakabilirmişim gibi. Kolunu bir yana açsan beni duvara çarparsın. İstersen dene. Gerçekten karşılık vermeyeceğim bana vurabilirsin."

Onu terk etmeden önce söyledikleri içinde yankılanıyor o anı tekrar tekrar yaşatıyordu. Sevdiği çocuk kaç defa ağlama demiş olmasına rağmen gözyaşlarını durduramıyordu.

"Seni gerçekten sevdiğimi, sana âşık olduğumu düşünmüş olamazsın. Ne zaman bir yere gitsek yediğimizi içtiğimizi sen ısmarlıyordun. Sevdiğim kızın, Peri'nin sevgilisi vardı o yüzden ona yaklaşamadım. O sırada benden hoşlandığını öğrenince sana çıkma teklifi ettim. Ama hiçbir zaman gerçekten sana karşı ilgi duymadım ve bana kalırsa hiçbir zaman seni gerçekten seven birini bulamayacaksın. Hem şişkosun hem zengin. Bunlardan yalnızca biri bile yeter sonsuza dek bekâr kalmak için. Senin bahtsızlığın, sende ikisi birden var."

Ona en başından beri yalan söylemiş, seviyormuş gibi davranmış olsa da o, bu çocuğu gerçekten seviyordu. Konferans salonunun sahne arkasındaki soyunma odasında yere oturmuş ağlıyordu. Neden böyle olduğunu anlamıyordu. Ne kiloları ne de babasının parası onun suçuydu. 

Şimdi kendinden nefret ediyordu. Ona verilen her şeyin alınıp yalnızca gerçek aşkın verilmesini istiyordu. Sahip olduğu hiçbir şey onu mutlu etmemişti şimdiye kadar. Bundan sonra ne zaman evini, arabasını ve şoförünü görse terk edilmesinin sebebi gelecekti aklına ve ne zaman aynaya baksa... Bu odada sonsuza dek kalsa ve burada yok olsa ne güzel olurdu. Adını mırıldandı kendi kendine "Defne" sesi, boş odada yankılandı, "Bundan daha zavallı olamazsın. Daha fazla düşemezsin" dedi... Gözyaşları yanaklarında henüz kurumuştu ki yeniden nemlendiler. Kendini çok halsiz ve hasta hissetmeye başlamıştı. Burada on metrekarelik sıvası dökülmüş rutubetli odada ölecekmiş gibi hissediyordu.

**

"Ekim!"

Ekim bu sesi tanıyordu. En yakın arkadaşının en yakın arkadaşıydı bu. Ona seslenmesine şaşırarak döndü kıza

"Efendim Ece"

"Aylin, kalem kutusunu sınıfta unutmuş, konferans salonunda şimdi ona götürür müsün?" diye sordu Ece

"Olur" dedi Ekim. 

Kalem kutusunu aldı. Konferans salonunun olduğu, okul binasının yanındaki binaya doğru yürüdü. Salona üç giriş kapısı vardı. İkisi direk salona çıkıyor diğeri ise sahne arkasına çıkıyordu. Arka kapıdan girmek daha kolaydı, kapının açık olduğunu görünce oradan girdi salona. Burada üç oda vardı. Birini depo gibi kullanıyor diğer ikisini ise soyunma odası olarak kullanıyorlardı. Odaların birinden ses geldiğini duydu. Yavaşça yürüdü, odanın kapısından içeri usulca soktu başını. Sınıf arkadaşı Defne'nin yerde iki büklüm oturmuş ağladığını gördü. Daha önce bu kızla hiç düzgün bir diyalog kurmamıştı. Aslında Aylin dışında kimseyle sağlıklı bir diyalog kuramıyordu. Kızı orada bırakıp gidecekti ki kızın ona seslendiğini duydu, geri döndü "İyi misin?" diye sordu. Sonra da kızın yanına gitti, çantasından peçete çıkarıp uzattı.

Defne, peçeteyi alıp gözyaşlarını ve akan burnunu sildi. "Ben çok berbat bir insanım değil mi Ekim?" diye sordu.

Ekim, Defne'nin önüne çömeldi, elini kızın omzuna koymayı aklından geçirdiyse de yapamadı "Açıkçası seni pek tanımıyorum çok konuşmuyoruz ama berbat biri olmadığına eminim. Çünkü seni ne zaman görsem etrafındaki insanları mutlu ediyorsun. Hiçbir şey yapmasan bile her konuştuğunda ortaya çıkan gamzelerin beni mutlu ederdi. Bence çok güzel ve iyi birisin" dedi göz teması kurmaktan kaçınıyor etrafa bakınıyordu. Karşısındaki kızın kalın kollarını ona doğru uzattığını göremedi.

Defne kızı kolundan çekip sarıldı. Kızın omzunda ağlamaya devam etti. Ekim tüm bedeninin gerildiğini ve kalp atışının hızlandığını hisseti. Aylin ve anne babası dahil kimseyle böyle bir tensel temasta olmamıştı uzun zamandır. Kollarını Defne'ye dolamalı, o da ona sarılmalıydı ama yapamadı. Öylece dona kaldı. Böyle daha ne kadar durabilirdi bilmiyordu, gözlerini kapatıp bu gergin ana dayanmaya çalıştı.

"Yeter!"

Defne, Aylin'in sesini duyunca Ekim'den ayrıldı. "Burada bizden başka birilerinin olduğunu bilmiyordum" dedi.

"Aylin'in sesi bu. Ona kalem kutusunu verecektim. Gidelim mi?" dedi Ekim.

Birlikte sahneye doğru gittiler. Koltuklar ile sahne arasındaki o ince koridorda dikilmiş birbirlerine oldukça zıt görünen Batuhan ve Can kaşlarını çatmış aralarında soğuk yeller estirirken Aylin ortamı ısıtmaya çalışıyordu.

"Tartışmayı kesin! Benim de yazdığım yazı yüzünden, arkamdan ahlaksız, edepsiz diyorlar! Anneme bu durumu nasıl açıklayacağım bilmiyorum. İnsanların sizin hakkınızda ne düşündüğü önemli değil! Şu anda birbirinizi tanımıyorsunuz o yüzden birbirinize hakaret etmek bu kadar kolay geliyor. Biraz birbirinizi tanımak için zaman verin! Siz birbirinize karşı herkesten biri değilsiniz artık! Önümüzde aylar var. Aylarca bir tiyatro oyunu için çalışacağız. Birbirinizi yalnızca kurduğunuz iki cümleyle yargılamayı bırakın. Bundan sonra ikiniz mühim bir görevdeki ortaklarsınız. Sherlock ile Watson gibi, Zeki Alasya ile Metin Akpınar gibi, Türkan Şoray ile Kadir İnanır gibi!" dedi Aylin.

"Sonuncu benzetmen olmadı pek" dedi Batuhan

"Bence de" dedi Can

"Gördünüz mü!" diye haykırdı Aylin "Şimdiden hemfikir olduğunuz bir şey bulduk!" dedi. Batuhan ile Can'ın sahneye baktığını görünce arkasını döndü. Defne ve Ekim ona el sallıyordu. Aylin koşarak sahneye çıktı. "İyi misin Defne?" diye sordu. Kızın burnu ve gözleri o kadar kızarmıştı ki kim olsa anlardı ağladığını.

"Hiç iyi değilim Aylin" dedi Defne yine ağlayacaktı ama tuttu kendini.

Aylin, Ekim'e baktı "Niye buradasınız?" diye sordu.

"Kalem kutunu unutmuşsun" dedi Ekim heyecanla. Teşekkür ederek aldı kalem kutusunu Aylin.

"Bu soruyu benim sormam lazım. Tiyatro kulübünde olan benim buraya hep geliyorum. Sizin ne işiniz var?" diye sordu Defne.

"Hoca bu yılki kış tiyatro festivalinde Godot'yu Beklerken için başrolü onlara verdi" dedi Aylin, Can ile Batuhan'ı göstererek. Defne, sahneden inip çocuklara baktı. Sonra Aylin'e dönüp sordu "Kim ki bunlar? İlk defa görüyorum. Bizim okuldalar mı cidden?" Aylin Defne'nin bu şaşkın surat ifadesine güldü. "Hayır, dalga geçmiyorum ciddiyim!" dedi Defne, Can ve Batuhan'a yeniden baktı "Birinci sınıf falan mısınız?" diye sordu.

Aylin, Ekim'le birlikte sahneden indi, "Saçmalama Defne üç yıldır bizimle aynı okulda okuyorlar. Tanıştırayım Can Vilademir'i oynayacak, Batuhan da Estragon'u oynayacak. Bu da Defne zaten her yıl en az bir oyunda rol alıyor tanıyorsunuzdur." dedi.

SAHNE [G×G] [B×B]Donde viven las historias. Descúbrelo ahora