/Defne

33 1 0
                                    

"Defne Hanım, günaydın. Kahvaltınız hazır."

Defne, kollarını yatağın iki yanına açıp gerindi. Ağzını kocaman açarak esnedi. Göz kapaklarını açtığında annesinin eve yeni aldığı hizmetliyi gördü. Derin bir iç çekti, "Günaydın Birgül abla. Kardeşlerim uyandı mı?" dedi.

"Evet, uyandılar kahvaltılarını yapıyorlar" dedi Birgül.

"Tamam, geliyorum hemen"

Çift kişilik, pelüş yastıklarla dolu yatağından yuvarlanarak kalktı. Telefonundaki çalma listesini açtı. Lauv "Modern Loneliness" şarkısı çalmaya başladı. İpekten yapılmış pembe pijamalarını okul forması ile değiştirdi. Sarı dalgalı saçlarını düzleştirdi, yanaklarına biraz allık dudaklarına da pembe ruj sürdü. Odasında yalnızca yüz aynası vardı. Kendi kendine bakıp gülümsedi. Yeşil gözleri parladı, en ufak bir ağız hareketinde ortaya çıkan gamzeleri ona göz kırptı.

Yüzünün çok güzel göründüğüne emindi ama bedeni hakkında en ufak fikri yoktu. Boy aynasını odasına sokmuyordu artık çünkü ayna her seferinde onun saldırısı ile var olma sebebini sonlandırıyordu.

Yanaklarının bittiği yerde bu yağ yığınını devam ettiren gıdısı, boynunu gövdesinin hemen üzerinde görünmez kılıyor, göğüsleri iki katlı göbeğinin üzerinde üçüncü kat yağ yığınını oluşturuyordu. Kolları kısa kollu formanın içinden zorla çıkıyordu. İri baldırları, pantolonunun dikişlerini zorluyordu. En büyük beden aldığı okul forması göbeğinin üzerinde kıvrılıp zorla iliklenmiş pantolonun düğmesini ortaya çıkarıyordu. Yere yaklaştıkça incelen bacakları zarif ayak bileğiyle tezatlık oluşturuyordu. Bu görünüşünü son üç yılda değiştirmeye çalıştıysa da başaramamıştı. Tam da bu yüzden boy aynasını her yıl paramparça etmişti.

Şimdi ise ne diyet yapıyordu ne de zayıflamaya çalışıyordu. Tek istediği arkadaşları ve sevgilisiyle güzel vakit geçirip her genç kız gibi bir hayat yaşamaktı. Sevgilisinin ona hediye ettiği kolyeyi taktı. Bugün okul çıkışı konferans salonunda buluşacaklardı o yüzden büyük heyecan ve mutluluk vardı içinde.

Çantasını kapıp koşarak gitti yemek masasına. "Günaydın!" dedi coşkuyla.

"Günaydın abla" dedi ikiz kardeşleri. İkisinin de gözleri ellerindeki tabletin ekranlarındaydı.

"Bırakın şu tabletleri bir yüzüme bakın!" diye çıkıştı kardeşlerine Defne. İkisi de tabletlerini kapatıp kenara koydu, ablalarına bakıyor kızın bir şey demesini bekliyorlardı.

"Annem nerede?" diye sordu Defne

İki kardeşi de bilmiyordu, omuz silktiler. Defne sandalyesine oturdu. Bir an sessizlik olmuştu, ikizler tuhaf tuhaf bakıyorlardı çevrelerine. Defne kardeşlerine baktı kardeşleri Defne'ye... Kimse bir şey demiyordu. Çocukların gözü tabletlerine kaydı. Defne derin bir iç çekip kardeşlerine paha biçilemez eşyalarını geri verdi, "Dünya bu aletlerden daha büyük biliyorsunuz değil mi?" diye sordu. İkizler ablalarını duymazdan geldi.

"Günaydın tatlım"

"Günaydın anne"

Annesi, kahvaltısını önüne koydu, "Bugün çok mutlu görünüyorsun hayırdır?" diye sordu.

"Bilmem sanki bugün çok güzel bir gün öyle hissediyorum" dedi Defne.

Annesi, kızının yanaklarını okşadı. "Fizik hocanız bugün ayrılıyor" dedi.

"Benim fizik hocam değil aslında daha önce hiç dersime girmedi..." diyerek annesini düzeltmek istedi Defne.

"Neden?" diye sordu anne.

Defne'nin kaşları çatıldı "Eşit ağırlık okuyorum ben anne!" dedi.

Kadının eli alnına gitti "Ah doğru fizik dersi almıyorsun. Olsun sonuçta sizin okulun hocası senin de hocan sayılır. Baban ona iş verecek sanırım..."

Defne'nin kafası karışmıştı, "Neden? Müdür yardımcısı babam sayesinde onu memurluktan aldırmayı başarmadı mı? Neden şimdi bir de iş veriyor babam?"

"Biraz düşündük, adam evinden, işinden oldu. Çocuğunun işsiz, güçsüz, sefil bir babaya sahip olması doğru değil. En azından yaşamak için bu adama bir neden vermek lazım. Yeteri kadar yaptığından pişman zaten. Hem müdür yardımcınız rica etti kadını kıramazdık." dedi annesi, kızının alnından öptü.

"Bugün ikizleri ben okula bırakacağım sen Hikmet abinle git" dedi.

"Tamam" dedi Defne. Onun için hazırlanan avokado salatasını yiyordu. Son günlerde gizliden gizliye diyet yemekleri yediriliyormuş gibi hissediyordu ama umursamadı. Zaten bugün çok mutluydu hiçbir şey moralini bozamazdı.

Kahvaltısını bitirmeden çantasını alıp çıktı evden bir an önce okula gitmek istiyordu ev çok sıkıcıydı. Kapının önünde bekleyen şoförü, Hikmet abiye selam verip bindi arabaya.

Okula doğru giderken "Defne Hanım bakın, gökkuşağı çıkmış" dedi Hikmet abi.

Defne, bir anlığına telefonunu çıkarıp çekmek istedi bu manzarayı sonra vaz geçti. Sevgilisinin dedikleri geldi aklına. Anı yaşamak yerine sürekli telefonu ile fotoğraf çekmeye çalışan insanların yaşamaktan bihaber olduğunu söylerdi. Bu yüzden ne zaman buluşsalar fotoğraf çekilmezlerdi. Onun yerine anı yaşar birbirlerinin varlığından keyif alırlardı.

Gökkuşağı görüş açısından çıkana kadar keyifle izledi. Birkaç saniye sürmüş olsa da kendini huzurlu hissetti.

Bugünün çok güzel bir gün olacağına emindi. İlk kez o değil sevgilisi kendisi onunla buluşmak istediğini söylemişti. Ne diyecekti acaba? Uzun zamandır baş başa kalamamışlardı. Belki çok özlediğinden buluşmak istemişti. Geçen yıl yaptıkları gibi konferans salonunun kulisindeki soyunma odasında buluşacaklardı. Düşündükçe kalbi çarpıyor, kanatlanıp uçacakmış gibi hissediyordu.

SAHNE [G×G] [B×B]Where stories live. Discover now