-26-

72.4K 2.2K 173
                                    

***

Karşımda soru dolu gözlerle cevabımı bekleyen İrem'e anında dönüş yapamamıştım. Bir taraftan babamla olan kavgamız gözümün önüne gelirken onu bir daha hayal kırklığına uğratmak istemiyordum kesinlikle. Diğer tarafta ise engel olamadığım hislerim bir el gibi yakama yapışmıştı. Hata yapmak istemiyordum, babamı karşıma almayı hiç istemiyordum. Fakat onu yarı yolda bırakmış gibi de hissetmekten kaçamıyordum. Hata olduğunu bilsem de kafamı aşağı yukarı salladım. İrem'in solgun yüzü anında canlanırken dolu gözleriyle bana kocaman bir tebessüm yollamıştı.

İkimiz de arabaya geçtiğimizde aradan geçen kısacık zaman bile asır gibi gelmişti bana. Sürekli susmayan, yaptığı tezlerle karşısındaki kişinin morarmasını sağlayan İrem, sessizlik yemini etmiş gibiydi. Gözlerini yoldan ayırmıyordu, öyle ki bir ara dalıp gitmesinden korkmuştum.

"Ailesi ne durumda?"

Ceren'in ailesinden bahsettiğimin farkındaydı. Düşüncelerinden sıyrılmış gibi derin bir nefes aldı. "Perişan haldeler. Annesi antidepresan kullanıyor, babasından zaten zar zor haber alınıyor. Ama en kötüsü de küçük kardeşi Bora. Çocuk ablasının geri geleceğini söyleyip duruyor sürekli." Durumu ruhsuz bir şekilde özetleyen İrem beni daha çok endişelendirmeye başlamıştı.

"Siz ne durumdasınız peki?"

O an bakışlarını bana çevirince içimde bir şeyler kopmuştu. Yüzünde beliren alaycı ifadenin anlamını çözememiştim ne yazık ki. "En yakınını kaybetmiş birisi olarak ne hisler yaşadığımı az çok tahmin edebilirsin." Yüzümü çevirecek fırsat bile bulamamıştım. Öyle ki beş sene önce yaşadığım şeyler bir anlığına gözümün önünden geçip gitmişti. Kafamı koltuğun başlığına yaslayarak yolu izledim sessizce.

O da annesini kaybetmişti; hem de daha erken. Şimdi de en yakın arkadaşını... "Anneni kaybetmene üzüldüm. O yarım kalmışlığı bir daha tamamlayamıyorsun ne yazık ki." Bir süre söylediklerime yorum yapmamıştı. "Senin yine onu tanıma fırsatın olmuş. Bense birkaç anıdan başka hiçbir şeye sahip değilim." Söylediği şeyler boğazımın düğümlenmesine sebep olmuştu. İkimizin de yarası aynı gibi duruyordu ama çok farklıydı.

"Haklısın, ama bir yandan da annemin günü günden gözlerimin önünde erimesine tanıklık ettim. Güzel anılar gibi kötü anılarım da mevcut. Hem de fazlasıyla."

Kaşları çatık bir şekilde beni dinledikten sonra kısa süreliğine göz göze geldik. Hiçbir şey dememişti konuşmamın üstüne. Evlerine geldiğimizde geriye yaslanarak gözlerini sıkıca kapattı.

"Abim evde, belki konuşmanızın bir yararı olur diye umuyorum. Olmazsa da yapacak bir şey yok, zamana bırakacağız."

İrem'in ne kadar yorgun olduğunu görebiliyordum. Kendisinin tutması gereken bir yası varken abisinin yükünü de sırtlanmaya çalışıyordu. Abisiyse o yükü kendisine saklamakta kararlıydı. Arabadan inerek eve doğru adımlarken içimde baş kaldıran hisleri kontrol altına almaya çalışıyordum. Ona nasıl yardımcı olacağımı bile bilmiyordum üstelik.

Evin kapısı açılınca içeriden çıkan Ahmet'le göz göze geldik. Kafasıyla selam verdiğinde aynı şekilde karşılık vermiştim. İçeri girebilmem için evin kapısını hafif aralık bırakmıştı. Yanından geçtiğimde alçak ses tonuyla "üst katta, koridorun sonundaki odada," diyerek geçip gitti. Dediği gibi eve girdikten sonra kapıyı arkamdan kapatarak üst kata çıktım. Dizlerim titriyordu elimde olmadan.

Babamın bana bulunduğu uyarıları hiçe sayarak yine onun yanına gelmiştim. Amacım belki yardımımın dokunması yönündeydi ama kimi kandırıyordum ki? Onu görmek için bütün yasakları çiğneyebilirdim gözümü kırpmadan. Ahmet'in tarif ettiği odanın önünde durduğumda bir anlığına duraksamıştım. Çünkü Mert'in tepkilerinin ne kadar dengesiz olduğunu çok iyi bir şekilde deneyimlemiştim.

Örümcek Ağı |1Where stories live. Discover now