-12-

72K 2.8K 73
                                    

***

Burnumdan akan sıcak kan ağzımın içinde metalik tat da bırakmıştı aynı zamanda. Aniden düştüğüm için çabuk toparlanamamıştım. Ensemde hissettiğim bir el beni havaya kaldırdığında gözlerimin önünde dönen manzara da sabitlenmeye başladı. Dizlerini yere koyarak oturan İrem korkuyla bana ve Mert'e bakıyordu. Bakışları ikimiz arasında mekik dokusa da ne olduğunu çözememişti. Ensemdeki elin Mert olduğunu anladığımda hızla kendimi geri çektim. Burnumdan damlayan kan üzerime ve halıya damlarken elimle engel olmaya çalıştım bu sefer.

"Melek burnun kanıyor, kıpırdama sakın. Abi hastaneye götürelim çabuk." Hayır, sabahı açar açmaz kendimi hastanede bulmak istemiyordum. "Hastaneye falan gerek yok, iyiyim ben." İrem ayağa kalkmış telaşlı bir şekilde aranıyordu. Burnumun kanını kesmek için bir şeyler bakınıyor olmalıydı. Konumuzun ana karakterini görmeyi reddetsem de karşımda varlığını koruyordu. "Sana sorulmadı zaten." Telefonundan birilerini ararken sinir kat sayım yükselmeye başlamıştı.

"Hastaneye falan gitmiyorum dedim. Evime gideceğim." Odaların birinden çıkan İrem beyaz bez parçasını yüzüme tuttu. "Sen düşünce kafanı falan mı çarptın?" Bezi elinden alarak kendimi ondan uzaklaştırdım. Mert sıkıntılı şekilde eliyle yüzünü sıvazladı. "Ya yukarıda ne yaşandı anlatsanıza! Melek neden ağlayarak gitmeye çalıştı? Siz neden bağrışıyordunuz?" Korkuyla Mert'e baktığımda yaptığım şeyi ona söyleyecek mi diye bekledim. Bakışlarımdan korkumun nedenini anlamış olacak ki meraklı İrem'in sorusunu kendisi yanıtladı.

"Anlaşamadığımız konu çok olunca kavga da eksik olmuyor. Bizi sorguya çekeceğine hastaneye gitmek için ikna et şu deliyi!"

İrem bana bakınca kafamı iki yana salladım. Odasını kurcaladığımı söylemediği için içimden ona teşekkür ettim. Ama yüzüne asla söylemeyecektim. "İyiyim diyorum size. En ufak bir olayda hastaneye gitmek istemiyorum." Her ne kadar beni merak etseler de onlara yük olmuş gibi hissetmek istemiyordum. İtirazlarıma rağmen ikisi de aynı bakışlarla bakmaya devam ediyorlardı. Burnumdan indirdiğim bez parçasının ardından burnumdaki kan akmaya devam edince Mert bana doğru yaklaştı. Anında kendimi geri çektim aradaki mesafeyi korumak adına.

"Yemin olsun bir şeyler olmuş ama siz bana söylemiyorsunuz." İrem çıldırmış gibi aramızda geçen olayı çözmeye çalışıyordu. Mert alt dudağını ısırarak bakışlarını kaçırdı. İçinden sabır dilendiğine o kadar emindim ki. Resmen kaos hüküm sürmekteydi salonun ortasında. Telefonu çaldığında hızla cevaplayarak kulağına götürdü. "Acil buraya geliyorsun, on dakikan var." Telefonu kapattığında İrem kaşlarını çatarak "kiminle konuştun?" diye sordu. Mert ikimizi de şaşırtarak "Ahmet'le" dediğinde İrem az kalsın bayılacaktı. Bayılıp kafasını çarpan bendim. Ona ne oluyorsa artık?!

"Ne? Bu bizi affettiğin anlamına mı geliyor?" Beni tamamen unutmuştu yaşadığı mutluluğun etkisiyle. Abisine sarılmak istedi fakat Mert kollarından tutarak onu kendisinden uzak tutmaya çalışıyordu. "Artık sana tahammül edemiyorum demek oluyor bu İrem. O uğraşsın seninle bu saatten sonra." İrem zıplayarak ellerini birbirine çırpmaya başladı. Bezi burnuma bastırdığımda yaşadığım kazanın iyi bir olaya vesile olduğu için sevinmiştim açıkçası. Galiba bu evde kalan herkes gibi deliriyordum ben de.

"Ben üzerimi değiştireyim," diyerek merdivenlere yöneldi fakat beni unuttuğunu anlaması uzun sürmemişti. Kaygılı yüz ifadesiyle geri döndüğünde "iyim İrem, rahat bırak beni," diye cevapladım tekrardan merdivenlere yönelmesini sağlayarak. İrem'i başımızdan savmak için Ahmet'i aradığını biliyordum. Salonda ikimiz kaldığımız zaman nereye gideceğimi şaşırmıştım. Burada kalamazdım fakat gidemiyordum da. Pijamalarım ve yalın ayaklarımla çok uzaklaşamazdım zaten. Mert ağır adımlarla yanıma geldiğinde bu sefer ondan kaçmamıştım. Boyu benden uzun olduğu için gözlerine bakmak için kafamı kaldırmam gerekiyordu. Ama ben göğsüne odaklanmıştım sadece. Az önce yaptığımız kavganın bağırışları hâlâ kulaklarımda yankılanıyordu.

Örümcek Ağı |1Where stories live. Discover now