-33-

42.3K 1.7K 37
                                    

***

Önüne dikildiğimiz kişilerin bakışları altında ezildiğimi hissetmiştim. Bakışlarımı Mert'e çevirdiğimde orada gördüğüm ifadenin önüne sahte duygularla dolu bir duvar inşa ettiğini fark ettim. Her ne kadar kendinden emin gözükse de önüne çıktığı kişilere beni tanıtmayı istemiyordu.

"Kimseyi saklamıyorum. Ayrıca bu durumdan haberinizin olmadığını düşünecek kadar da aptal değilim."

Mert'in uyarılarla dolu konuşmasının ardından babası elini uzattı mesafeli bir şekilde. "Serhat Yılmaz," dedi bakışlarıyla gözlerimin ardındaki ifadeyi okumak istercesine. Uzattığı eli sıktım gözlerimi kaçırmamaya özen göstererek. "Melek," dedim kısaca kendimi tanıtarak. Mert'in babasının yanında duran orta boylu, yumuşak yüz ifadeli adam kendisini Mert'in amcası olarak tanıtmıştı. Mert ve babasından farklı olarak yüzünde soğukluk kavramı diye bir şey yoktu. "Biz zaten tanışıyoruz," diyen Mert'in halasına içten tebessüm yollamıştım.

"Aşırı samimiyetsiz tanışma töreniniz bittiyse artık benim işi konuşsak?"

Her zamanki patavatsızlığıyla ortamdaki havayı kasıp kavuran İrem'e cevabı abisinin öldürücü bakışları vermişti. "Konuşacağız ama burada değil." Serhat Yılmaz merdivenlere doğru yöneldiğinde İrem ve ben dışındaki herkes onu takip etti. Elimi bırakan Mert'in gerisinde onun sıcaklığına alıştığım fakat şimdi beni üşüten soğuk rüzgâr kalmıştı. Kapısı her zaman kilitli olan odaya girdiklerinde İrem ve ben birbirimize baktık.

"Bıktım şunların 'top secret' davranışlarından ya. Alt tarafı bir düğün konuşacaklar." Kollarını göğsünde birleştirerek yüzünü astı. "Sadece düğün konuşacaklarından emin misin? Yüz ifadelerine bakacak olursak pek de mutlu görünmüyorlar." Kendimi koltuğa attım kafamı arkaya yaslayarak. İrem bu söylediklerim üzerine gülmüştü.

"Sor bakalım ne zaman mutlu göründüler diye."

Salonda volta atmaya başlarken bir taraftan da dudaklarını kemiriyordu. "Ay bu böyle olmayacak. Kalk kız." Elimden tutarak ayağa kaldırdığında yere düşmemek için dengemi korumaya çalıştım. "Nereye çekiştiriyorsun beni?" diye sorduğumda aldığım cevap karşısında geri kaçmaya yeltendim. "Kapıyı dinlemeye." Bir taraftan İrem'e engel olmaya çalışmak istesem bir taraftan da benim hakkımda ne düşündüklerini de merak ediyordum. "İrem!" son kez onu uyarmaya çalıştım fakat elini dudağının üzerine götürerek sessiz olmamı emretti. Duvara yaslanarak içeriden gelen seslere kulak kabarttık ikimiz de.

"Yönetmeye çalıştığın şeylerden memnun kalmamızı mı bekliyorsun bizden?"

Babasının sesiydi. Gözlerimi kapattım Mert'in yüzünü gözlerimin önüne getirerek. "Polise teslim ettiğim dayımın hesabını sormaya mı geldiniz?" sessizlik... Gözlerimin önüne gelen o manzarada Mert, elinde tuttuğu silahı dayısına doğrultuyordu.

"Tabii ki de onun hesabını soracağım senden! Yıllar önce bu işi yarıda bırakma sebebim sendin ne çabuk unuttun?"

Odada yankılanan bağırışla gözlerim ardına kadar açıldı. İrem'le göz göze geldiğimizde verdiği karardan çoktan pişman olduğunu anlamıştım bakışlarındaki ifadeden. Babası konuşmasını sürdürdü. Mert'in sessizliğiyse beni daha çok korkutuyordu.

"Annenin intikamını almak için verdim sana o zamanı. Yıllarca korkak ilan edildim senin yüzünden. Sonuçlarından korkup kaçtığım için bu kan davasını oğluma yıktığımı zannettiler!"

Dayısının konuşması geldi aklıma. "Ölümden korkmuyorum, sadece bunu yapması gereken kişinin baban olması gerektiğini biliyorum. Korkak baban yıllarca benden yüzleşmekten kaçtı anneni de kendisiyle sürükleyerek. Şimdi de intikamının bedelini sana ödetiyor." O da dâhil olmak üzere herkes yanılıyordu. Bu intikamı almak onun seçimiydi.

Örümcek Ağı |1Where stories live. Discover now