-30-

71.4K 2.4K 349
                                    

***

Kendi isteğim dışında da olsa bir oyunun içine hapsolmuştum ve ne kadar çabalarsam çabalayayım varmak istediğim yer bir o kadar uzaklaşıyordu. Elimi geri çektiğimde Mert de bir adım gerileme gereği duydu. Olduğumuz yer mesafeyi bozmak için hiç uygun değildi.

"Şimdi benden savaşmamı mı istiyorsun Mert? Evet, bir oyunun içindeyim ama inan bana tek bir hamle yapacak kadar güçlü değilim. Pes ediyorum."

Anında Mert'in yüzünde beliren ifadeden yanlış bir şeyler söylemişim gibi bir hisse kapıldım. Gözlerime kitlenip kalmış gözlerini ayırdıktan sonra etrafı inceledi. Hafızasını kurcalayan bir şey onu rahatsız etmişe benziyordu. Hemen ardından kolumdan tutarak beni aceleci adımlarla kalabalığın içinden sürüklemeye başladığında korkuyla etrafıma bakındım. Kafasından neler geçtiğini bilmiyordum ama az önce gözlerinin önünden geçen anıların ona acı verdiğini anlamak zor olmamıştı.

"Mert nereye sürüklüyorsun beni? Aniden çıkıp gidemem buradan."

Fakat beni takmış gibi durmuyordu. Hızla binadan çıktığımızda beklemeden park yerine ilerlemeye başladı. "Mert!" En sonunda dayanamayıp bağırdığımda duraksayarak elimi bıraktı. Yüzünü döndüğünde karşısında yıkıntıların arasında kalmış bir Melek bulmuştu.

"Üzgünüm ama nereye vardığını bilmediğim yolları gitmekten yoruldum."

"Pek aydınlık olduğu söylenemez ama seni geçmişime götürüyorum." İlk kez gözlerinde soğuk duvarı andıran hislerden başka şeyler yakalayabilmiştim. Kalbimin üzerine çöken ağırlık koşup ona sarılmamı söylüyordu fakat bir taraftan da ona her yaklaştığımda kendi dünyamdan ne kadar uzak düştüğümü hatırlıyordum.

"Geçmişini konuşmaktan nefret ettiğini sanıyordum."

Dudağının kenarı kıvrıldığında vereceği cevabı duymadan tedirgin olmaya başlamıştım bile. Onun gerçekleri hiçbir zaman huzur getirmiyordu çünkü. "Sona yaklaşıyoruz Melek. Yapmam gereken en son buymuş gibi hissediyorum." Dedi sanki kendi söylediklerinin altında eziliyormuş gibi. Onu bu kadar savunmasız yapan şey neydi? 'Son' dediği şey tam olarak ne oluyordu?

Cebinden çıkardığı anahtarla arabanın kilidini açtı. İkimiz de sessizliğe gömülmüştük yol boyu. Benim içime sığmayan hisler 'son' kelimesine bulaşmış derin bir boşluk açıyordu. Geçen her saniye o boşluk biraz daha büyüyordu. Ona veda etmeye hazır değildim. Araba şehir merkezinden uzakta, eski bir evin önünde durmuştu. Mert'e baktığımda gözlerinde korkunun, endişenin, öfkenin bariz yansımalarını görmüştüm. Gözünü evden bir an olsun ayırmadan kapıyı açarak dışarı çıktı.

Onu takip ettiğimde ağır adımlarla evin önüne geldi. Kafasını kaldırarak evi izlerken kafasından neler geçtiğini tahmin bile edemiyordum. Gazetelerde okuduğum şeyler, babamın bana uyarı amaçlı söyledikleri... hepsi zihnimin içinde birbirine girmiş durumdaydılar. Ona yardım etmeyi her ne kadar çok istesem de yetersiz kalacağımı biliyordum. Yaşadıklarına denk düşen acılarım yoktu benim.

Mert nihayetinde cesaretini toplayarak cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı ve içeri girdi. Peşinden ben de girdiğimde karşılaştığım manzarayla kapının eşiğinde takılıp kalmıştım. Havasızlık o kadar fazlaydı ki bir an nefessiz kalacakmış gibi hissetmiştim. Uzun süredir yalnızlığa mahkûm edilmiş bu ev yaşanılan korkunç şeyleri anı gibi kendisinde koruyup saklamıştı. Her şey o kadar taze duruyordu ki sanki saniyeler bile bu evin duvarlarına sinip kalmıştı. Burada unutulması istenmeyen anılar korunuyordu. Çünkü alınacak intikamın tazeliği Mert için hayati önem taşıyordu.

Örümcek Ağı |1حيث تعيش القصص. اكتشف الآن