-11-

81K 2.9K 137
                                    

Medya: Melek Ergeç

No Doubt- Don't speak

***

Anahtarlar elimde kitaplığa doğru adımlıyordum ki son anda kendimi durdurdum. Ben ne yapıyordum? En başından sahip olduğum düşüncelerle birlikte yaptığım davranışlar gibi bu da tamamen yanlıştı. Onu neden bu kadar merak ediyordum ki? Sanırım cevaplamaya korktuğum bu sorunun beni yanlış yerlere sürükleyeceğinden emindim. Normalde en sağlıklı olan ilişkiler karşındaki kişinin iç dünyasını tanımayla başlar. Fakat ben işin bu tarafında değildim. Onun dış görünüşünden hoşlanmıştım ve iç dünyasına dair hiçbir bilgim yoktu. Şu an elimde tuttuğum anahtar da bu bilgilere ulaşmaya çalışmamın bir kanıtıydı.

Kafamı iki yana sallayarak çekmeceyi açtığım gibi anahtarı içine fırlattım ve hızla odadan çıktım. Koridorda odama doğru adımlarken dış kapının açılmasıyla kaşlarımı çatarak kimin geldiğini görmek için duraksamıştım. Mert'i görmemle birlikte vücudumdaki kan akışı da artmaya başladı. Hayır, hayır yanlış bir şey yapmadın sen. Yapmak üzereyken vazgeçtin sadece. Mert ceplerini karıştırarak bir şeyler arıyor gibiydi. Muhtemelen unuttuğunu almak için geri dönmüştü. Önüme dönerek hızlı adımlarla İrem'in odasına girdim.

Kapıyı kapattığım an sırtımı kapıya yaslayarak olayın şokundan çıkmaya çalışıyordum. Yüzündeki maskeyi soymaya çalışan İrem, bakışlarını aynadaki yansımasından çekerek bana yöneltti. "Üç harfliler mi kovaladı, ne bu halin?" Yutkundum. Yapmak üzere olduğum utanç verici hareketimi abin şüpheli hareketlerimden anlayacak diye ödüm koptu sadece. Bir sorun yok – diyemiyordum. "Yok, yok bir şey İrem. Halsizleştim de bir anda. Uyusam iyi olacak." Gözlerimi yerden ayırmadan yatağa doğru adımlarken İrem'in soğuk bakışlarını üzerimde hissediyordum.

"Kafanda bir şeyler dönüyor ama yakında kokusu çıkar." Komodinin üstünde duran sürahiden bardağa su doldurarak onu içmekle meşgul gözükmeye başladım cevap vermemek için. Sanki bataklıkta adımlıyordum ve attığım her adımda bir tık daha derinlere gömülüyor gibiydim. "Uğraşma benimle İrem, boşu boşuna kuruntu yapıyorsun. Benden dedikodu malzemesi çıkmaz." Örtüyü kaldırarak yatağa girdiğimde İrem de imalı bakışlarını bana dikti tekrardan. "Ummadık taş baş yararmış Melek'cim. Kaç yıllık sosyetik hayatımda öğrendiğim tek şey budur." Dudaklarını öne uzatarak ufak bir öpücük attığında yüzümü buruşturdum. Bu kızın bakım yapmaktan ve entrika kovalamaktan başka işi yok muydu? Tek eğlencesi olan sevgilisi elinden alınınca sağa sola saldırmaya başlamış anlaşılan.

"İyi geceler İrem." Dedim çok fazla uzatmadan. Sağa dönerek gözlerimi kapattığımda İrem'in de bana iyi geceler dediğini duymuştum. Bir an önce sabah olup bu evden kaçmayı diledim uykuya dalmadan önce. Birini sevmenin tam olarak ne demek olduğunu bilmiyordum ve yaptığım yanlış şeylerin korkunç sonuçlarıyla karşılaşmaktan korkuyordum. Belki de Mert saklı kalmasının daha iyi olacağını bildiği için bu kadar bilinmez bir adama dönmüştü, kim bilir? Kendi kardeşi bile yapacağı hamleleri tam kestiremezken benim tahmin etmeye çalışmam saçma olurdu. En iyisi yarın olur olmaz bu evden çıkıp gitmekti.

*

Uykuyla gerçeklik arasında gidip gelirken artık kolumdaki elin artırdığı şiddeti de hissedebiliyordum. Birisi uyanmam için kolumdan dürtüyordu nazik olmayan bir şekilde. Gözlerimi açarak yatakta oturur pozisyonuna geçtim hemen beni dürten kişiyi görmek için. Fakat karşılaşacağım kişinin Mert olmasını hiç beklemiyordum. Tam ne olduğunu soracaktım ki gözlerim elinde tuttuğu ahşap kutuya takılınca dün yaşadığım utanç duygusu tekrar eski yerini almıştı. Zihnimin içindeki düşünceler adeta birbirilerine girmiş durumdaydılar. Nasıl anladı bunu yapmak istediğimi? Utanç duygum şaşkınlığıma karışmışken Mert elindeki kutuyu kaba bir şekilde dizlerimin üzerine bıraktı. Bütün dikkatimi kutuya yöneltmiştim bakışlarındaki imayı görmemek adına. "Aç bak," dedi emir verircesine.

Örümcek Ağı |1Where stories live. Discover now