-9-

86.7K 3.2K 87
                                    

***

Medya: Melek Ergeç

***

Kulağımı dolduran kavga sesinin ardından gözlerimi aralayarak etrafıma baktım. Sesler tanıdıktı fakat uyku sersemi olduğum için kim olduklarını çözememiştim ilk başlarda. "Madem seviyorsunuz birbirinizi çıkın karşıma adam gibi söyleyin. Bu olay olmasa sonsuza kadar susacaktınız demek ki." Mert her ne kadar sakin kalmaya çalışsa da bir noktada başarısız oluyordu. Arabada olduğumu fark edince duruma açıklık getirmeleri için onlara seslenecektim ama zamanlama kötü olduğu için kavganın bitmesini tercih etmiştim.

"Abi ikimiz de seni tanıyacak kadar zaman geçirdik seninle. Senin sorunların her zaman bizden önemli olduğu için uğraşmamak için beni babamın yanına postalayacaktın yine." İrem abisinin tersine avazının çıktığı kadar bağırıyordu. Çok anlamsız bir durumun ortasında olduğum için çözmek için de uğraşmamıştım bu durumu.

Boğazım her yutkunduğumda bana eziyet ettiği yetmiyormuş gibi başım çatlayacak derecede ağrıyordu. Üstelik bu ikisi delirmiş gibi birbirine girmişti. "İrem sabrımı zorluyorsun abicim. Bu eve geldiğimde senin ne mal olduğunu bildiğim için sakın adamlarımdan birine göz koyma diye uyarmıştım hatırlarsan." Olay çığırından çıkmış beş sezonluk entrika dolu dizi haline gelmişti.

"Abi gören de her hafta senin ruhsuz adamlarına aşık oluyorum sanacak ya. İlk kez senin çevrenden birine farklı hisler besledim ben. Çünkü Ahmet ne sana benziyor ne de etrafındaki sosyopatlara."

Tamam, bu kadarı yeterli. Boğazımı temizlemeye çalışır gibi ses çıkararak ikisinin de dikkatini üzerime çekmeyi başardım. İrem anında oturduğu ön koltuktan arkaya dönerek beni kontrol etti.

"Yavrum kusura bakma şu duvara derdimi anlatayım derken seni unuttum. Nasılsın? Seni uyandıramayınca çareyi bizim eve götürmekte gördük." İrem'in uzattığı elini sıkınca ateşimin ne denli yüksek olduğunu o an anlamıştım. Çünkü kızın elini az kalsın yakacaktım.

"Senin neyine, almış kızı evinde saklıyorsun? Ne yapmaya çalıştın şimdi anlatsana!" Ön koltuktan beni aşağılarcasına konuşan Mert'e gününü göstermek için önce yerimden hafifçe doğruldum. İrem "Abi!" diye bağırsa da aynı aşağılayıcı bakışları dikiz aynasından bana doğru dikmeye devam etti.

"Kız kardeşinin bir ilişkisi olduğunu öğrenen abi çareyi şiddette görüyorsa eğer ağzımı yorup da ona bir şey söyleme gereği duymam bile."

İğneli konuşmam üzerine arabaya sakinlik çökünce bombanın yanlış ipini kestiğim kanaatine gelmiştim. Onun arabasında onun evine doğru giderken bu kadar özgüvenli ve hakaret dolu konuşmam iyiye doğru gitmediğimin göstericisiydi. Yine de pişman değildim az bile söylemiştim.

"Özgüvenini beğendim ama aramızdaki mesafe azalınca işlevselliğin de yitip gidiyor." İrem kahkahasını bastıramadığı için ne kadar eğlendiğini belli etmişti. Benimse utanç ateşim hastalığımın ateşini bastırmıştı. Tam da ona yakışır bir hakaret edecektim ki yaklaştığımız ev bütün düşüncelerimi dağıtmıştı. Siyah parmaklıklı kapılar iki yana açılınca arabayla evin bahçesine girdik.

Kısa süre önce bu evde olsam da sanki uzun zamandır uğramamış gibi hissetmiştim nedense. Geçen sefer farkında varmadığım birkaç detay daha vardı. Evin çevresini pembe güller sarmıştı ve çok güzel hava katıyordu. Bildiğin zengin evi işte!

Araba durunca üçümüz de içinden çıktık. Ayağımda ayakkabı olmadığı için çıplak ayaklarım soğuk çimlerle buluşunca bütün vücudum ürpermişti. "Melek niye indin arabadan ayağında ayakkabı yok! Abi zahmet olacak ama yardım etsen bi zahmet?!" Mert ve ben kocaman olmuş gözlerimizle İrem'e bakakaldık.

Örümcek Ağı |1Where stories live. Discover now