-İlk Aşk, İlk Öpücük-

Start from the beginning
                                    

Arkadaşlığımız seneler içerisinde adını koyamadığımız garip bir duyguya dönüşmüştü. Bunun ikimiz de farkındaydık. Havalar ısındığı için servisle gitmiyor her sabah ve akşam birlikte yürüyerek okula gidip geliyorduk.

Artık aynı lojmanda oturuyor olmamızın bunda büyük payı vardı. Yine bir gün okuldan çıkıp eve gittik. Babam aynı saatte işten geldi. Yüzünde garip bir hüzün vardı. Sessizlik içinde yemeğini yedikten sonra kahvesini içti.

Arada bir annemle birbirlerine bakıp gözlerini kaçırıyorlardı. Anladım. Tayini çıkmıştı. Yine şehir değiştirmek zorundaydık. Bu defaki çok zor gelmişti. Gözlerim dolu dolu olduğunda konuşmadım. İkisi de en az benim kadar üzgündü.

Ertesi sabah uyanmak bana eziyet gibi geldi. Oğuz'dan ayrılacak olmak içimdeki üzüntüyü daha da artırmıştı. Okul formamı giyip saçlarımı topladım. Bütün gece boyunca ağlamış olmak iştahımı kapatmıştı ancak diğer insanlar gibi üzgün ya da sinir olduğumda yemek yememek, öğün atlamak gibi bir lüksüm yoktu. Artık kan şekerimi kendim ölçüyor, insülin iğnemi kimseden yardım almadan yapabiliyordum.

Evden çıktıktan sonra isteksizce merdivenleri indim. Oğuz bahçede beni bekliyordu. Neredeyse ayaklarımı sürüyerek yanına gittim. Sırtıma taktığım çanta olduğu yerde daha da ağırlamış gibiydi. Beni görür görmez bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı.

"Neden üzgünsün?"

Başımı kaldırıp buğulanmış gözlerimi görmesine izin verdim. Güçlükle yutkunurken konuşamadım.

"Leyla?"

Aslında anlamıştı. Sesindeki acı, her şeyi anladığını belli ediyordu.

"Gidecek misiniz?"

Başımı önüme eğerken sadece sallamakla yetindim.

"Nereye?"

Bu kez omuzlarımı silktim. "Bilmiyorum." derken gözümden bir damla yaş akıp gitti. Kollarını vücuduma sarıp sıkıca sarıldı. Bana ilk defa sarılıyordu. Kalbim patlayacak gibiydi. Bu kez heyecandan değil acıdan...

Ellerimi ellerinin arasına aldı. "Bir gün birbirimizi tekrar bulacağız. O gün geldiğinde..."

Onun sessizliğini değerlendirip sözlerini tamamladım. "Kaldığımız yerden devam edeceğiz."

Gülümseyip yanağıma bir öpücük bıraktı. "Söz mü?"

Artık gözyaşlarımı serbest bırakmıştım. "Söz."

Kasım 2006

Sabah, akşam, okuldayken, yemek yerken hatta uyurken bile Oğuz bir an olsun aklımdan çıkmadı. İçimdeki tek inanç onu bir gün tekrar bulacağımdı. Bundan bir gün bile şüphe duymadım.

Her gece uyumadan önce onu tekrar gördüğümde ne yapacağımı, nasıl davranacağımı hayal edip durdum. İnternetten iletişim kurmak yeni yeni keşfediliyordu. Aklıma ismini aratmak geldi. Heyecanla arama çubuğuna Oğuz Sancar yazıp arattım.

Elbette şimdiki gibi sosyal medya kullanımı aktif olmadığından Oğuz ya da Sancar kelimesiyle ilgili farklı sonuçlar çıktı karşıma. Ancak bağlantılardan biri okul sitesine aitti.

Okulu birincilikle bitirdiği yazıyordu. O muydu? Belki de başka bir Oğuz Sancar'dı. Mezuniyet senesi tutuyordu ancak yine de emin olamadım. Ödül törenindeki fotoğraflar paylaşılmıştı. Hızla açıp inceledim.

Fotoğrafta onu tanımam uzun sürmemişti. Bulmuştum onu! Okul, dereceyle mezun olan öğrencisinin kazandığı liseyi de gururla paylaşmıştı.

Belki Bir Gün || Berna AslıhanWhere stories live. Discover now