4) İslâmiyet'i yanlış anladılar

23 3 7
                                    

Dördüncü Son Husus: Kendilerine sunulan İslâm dinini kısıtlayıcı emir ve yasaklardan oluşan kurallar yığını zannına kapıldılar!

Bir kitap hakkında eleştiri yapacak kimsenin önce o kitabın sayfalarının içinde gezinerek güzelce okuyup kavraması gerektir. İslamiyet gibi bir dini eleştirecek kimsenin de din dairesi dışında olup da eleştiri yapması usulüne aykırı kalır. Müslüman doğup da dinden kopukluklar yaşayarak gayrimüslim olan kimselerin ise eleştiri yapacakları İslamiyet'in eleştiri unsuru fiilini yahut fikrini hayata adapte etmesi lâzım ki eleştiri için bir söz sahibi olabilsin.



Fakat bizdeki sıkıntılar çok olmakla beraber İslamiyet'in bu kadar önyargı içerisinde surlarla uzaklaştırılmasında bir etken olaraktan dinin değil de dini yaşayan insanların kusurlarını odaklanarak bir şeyleri ispatlama gayreti içerisine girildiğini gözlemlemekteyim. İnsanoğlu hatalıdır ve Müslüman yahut gayrimüslim olsun elbette ki yanlışları mevcuttur. Bir formülün hatası yanlış yapanlar gösterilerek delillendirilemez. Eğer illâ böyle bir amaç ve gaye içerisinde iseler ben onlara direkt başvurulacak yeri göstereyim; Kur'an ve sünnet! Fakat dediğim gibi ilk başta denileni tatbik etmek gerek.



Bu hususa muhtasar bir açıklık getirdikten sonra İslamiyet'i yaşayan kimselerin kusurlarını bir tarafa alınca o zaman inkâr yolundaki kişiler akıl ve nefis yolundan ötürü yaşamaya karşı çıkmazlar buluyorlar. Kendilerini bu dinin kısıtlayıcı, baskı altına alacak ve sürekli Cehennem ile tehdit eden zoraki bir seçenek olarak görüyorlar. Fakat bu algı yönetiminden kaynaklı krizler olup kendilerine sürekli bu hususta ayetlerin, hadislerin, fıkıh hükümlerinin sıralanması ve gerekçelerinin izahsız bırakılması sebepli olduğunu düşünüyorum. Ki Kur'an-ı Kerim'i tefsiri ile beraber okusalar, hadis-i şerifleri daha iyi anlamak için şerhlere başvursalar, fıkhi hükümleri kitaplarından dayanaklarını ve gerekçelerini okusalar hiçbir itiraz ve şüphe kalmayacağına eminim.



Bunları dedikten sonra "Fakat" ile başlayan bir cümle kurmak zorundayım. İslâm'a önyargılar yığını ile duvar örerek, Batı felsefesinin gözlüğünü takınarak, başkalarının dayanaksız dikte ettiği zihin bulandırıcı fikirler ile bakış açımızdaki çerçevenin buğusu silinmeden tam mânâsı ile anlaşılmaz. Hatta zihniyet bulandığı için yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilir.



Bizler nefislerimize uyar olduk ve nefislerimizin korktuğundan biz de korkar olduk. Bundan ötürü İslâm yanlış tanıtıldı ve nefislerimiz de kendi kârlarına işler göremediği için bu dairenin içine uğramak istemez oldu. Fakat Kur'an-ı Kerim bizlere nasıl tanıyordu bu dini? Buyuruyor ki; "De ki; "Şüphesiz Rabb'im beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakk'a yönelen İbrahim'in dinine iletti."(EN'ÂM/161) Bir başka ayette ise İslâm'ın güven dini olduğundan(Bakara/208) da bahsediyordu.



Fakat bizler nedense bunu görmekte zorlanıyoruz. Halbuki önceden varılan yüzümüze kapanan tüm kapılar ve yanlış yollar tecrübesi ile hakikati uzay kadar uzakta da olsa bir yıldız gibi görebilmeliydik. Burada da görememeden ötürü kusuru yine kendimize bulmamız gerektiği fikrindeyim. Hatalarımız var, kabullenmeyişlerimiz mevcut, içimizde boşaltılmayı bekleyen itiraflar genzimize kadar dolmuş. O hâlde bir yol dönemecinde olduğumuzu, yahut geri dönmemiz gerektiğini, hatamızı kabullenmenin daha nice hatalara set çektiğini bildiğimizi amel etmeliyiz. Nefsimizin gayrimeşru en fazla 1-2 saatlik zevkleri yerine sonsuz ahiret hayatının meşru lezzetlerine kârlı bir pazarlığa girişmeliyiz.



Tabuların can çekiştiği, herkesin bir model sunduğu bu zamanda özü alıp benimsemeli, rengimizi ALLAH'ın(C.C) boyalarıyla boyanarak bulmalı, İslâm'ı mantık ve vicdan hesabı ile değerlendirmeliyiz. İşte bunu bütün problemleri çözecek bir denklem olarak görmekteyim.

İnanmamak İçin Sunulan 99 Sebepحيث تعيش القصص. اكتشف الآن