90. Allah'ın bazı insanlara hidayet vermediği ve onları yakacağı söyleniyor.
Hidayeti Rabb’imizin verdiği ("Allah, esenlik yurduna çağırır ve dilediğini doğru yola iletir"(YÛNUS/25)) ve geri aldığı ("Allah, kimi dilerse onu şaşırtır."(EN’ÂM/39)) açıktır lâkin Kendisi(C.C), kullarına rahmetiyle muamele etmeyi ilke edindiği(En’âm/12) ve “Rahmeti ise her şeyi kuşattığı”(A’RÂF/156) Kur’an’da geçerken insanoğlunu sırf yakmak için yaratacak da değildir!
Peki biz bu ayetleri nasıl anlayacağız? Şöyle açıklamak gerekir ise;
▪ Kainatta sünnetullah kanunları geçerlidir. Yani Rabb’im yapacağı şeyi oldurmasını hikmetler dairesinde ve perdeler aracılığı ile gösterir. Nasıl ki Rabb’im herkese bir sağlık vermiştir, insan onu uygun yaşam tarzını benimseyerek sağlığını korur yahut fıtri hayattan uzaklaşarak bozar. Hidayet de her insanda başta var olup insan uygun yaşam tarzıyla korur yahut küfür üzerine bir yaşam ile yitirir. Buna bir örnek olaraktan Hz. Peygamber’in(s.a.v), “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.”(Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader 5) hadis-i şerifi gösterilebilir.▪ Hidayet aslında sebepsiz yere uçup giden bir şey değildir, niyetlerimiz ve amellerimiz ile doğrudan bir bağlantı ve bize yüklenen bir mesuliyeti mevcuttur. Rabb’imiz hem bir nimet olaraktan hem de insanların teslimiyeti yahut inkârı üzerine bir imtihan olarak Kur’an-ı Kerim’i indirmiştir ve şöyle buyurmuştur; "İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. (Allah) onunla (ondan ders çıkarıp çıkarmamaları ile) birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır."(BAKARA/26) Yani aldığımız kararlar, fikirler ve yorumlamalar inkâr ve iman çizgisinde önemli yer teşkil etmektedir.
▪ "Allah hakkı görmeleri için kullarına akıl, irade ve duyu organları gibi nimetler vermiş, ayrıca kendisini bilmeleri, emir ve yasaklarını öğrenip uygulamaları için peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Bir kısım insanlar bu ilahi yol göstermelerden yararlanmışlar, bir kısmı ise bunlara kulak asmamış, inkâr yolunu seçmişlerdir. Kendi iradesini kullanarak, iman veya inkâr, doğru yolu tutma ya da sapma, itaat ya da isyan yollarından birini seçen insandır. Allah ise bu tercihin sonucunu yaratarak ortaya çıkarır. Kısaca “Allah’ın saptırması”, sapkınlığı seçen insanın tercih ettiği şıkkı (sapkınlığı) yaratması demektir. Aynı açıklama, “Allah’ın hidayete erdirmesi” ifadeleri için de geçerlidir. Yani hidayete ermeyi, doğru yolu seçmeyi tercih edenlerin bu tercihini Allah yaratır. İnsanın kendi tercihi sonucu olarak sapması veya hidayete ermesi ile Allah’ın bu tercihi yaratarak eyleme dönüştürmesi arasındaki bu ilişki, ayetin sonundaki şu ifadede açıkça görülmektedir: “Allah, onunla (ondan ders çıkarıp çıkarmamaları ile) birçoklarını saptırır, birçoklarını da hidayete erdirir.” Aynı ilişki, “Onlar yoldan sapınca Allah da onların kalplerini saptırdı.” (Saff, 61/5) ve “Allah’ın ayetlerine inanmayanları Allah elbette hidayete erdirmez.” (Nahl, 16/104) ayetlerinde de görülmektedir. Bu açıklama, Kuran’daki bütün “Allah’ın saptırması” ifadeleri için de geçerlidir.”(Diyanet Meali, 2:26 ayetin dipnotu)
Hidayetin ameli ve niyet üzerindeki boyutuna bakacak olur isek hidayeti terk etmenin birkaç örneğine rastlarız Kur’an-ı Kerim’de;
■ "Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler. İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, “Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz” derler. Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir. İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır."(BAKARA/14-16) ayet-i kerimelerinde münafıkane bir tavır ile iman üzerinde dalga geçmek hidayeti terk etmek olarak gösterilmiştir.■ Hidayete erişmeye bir engel ise kalplerin mühürlenmesi hadisesidir lâkin bu da bizden sebepli bir neticedir. Kendine bakmayan insan nasıl hasta olursa kalpteki imana bakılmayınca da mühürlenme gerçekleşmektedir. Kur’an tarifinde ise kalbin mühürlenmesi bizlerin işledikleri çeşitli günahlar neticesinde oluştuğu bildirilmektedir; "Verdikleri sağlam sözü bozmalarından, Allah’ın âyetlerini inkâr etmelerinden, peygamberleri haksız yere öldürmelerinden ve “kalplerimiz muhafazalıdır” demelerinden dolayı (başlarına türlü belâlar verdik. Onların kalpleri muhafazalı değildir), tam aksine inkârları sebebiyle Allah onların kalplerini mühürlemiştir. Artık onlar inanmazlar."(NİSÂ/155)
Hidayetimizde ise kaynağı bilmek önemlidir. Bize hidayeti kendi kendimize veremeyiz. Bir başkasından da hidayet alacak değiliz. ALLAH-u Teâlâ, Hz. Peygamber’e(s.a.v) "Onları doğru yola iletmek senin görevin değildir. Ancak Allah dilediğini doğru yola iletir."(BAKARA/272) buyuraraktan bir peygamberin dâhi bunda kaynak olamayacağı bildirilmiştir. Peki hidayeti nasıl kazanabiliriz diye soracak olursak bunu yine Kur’an’dan bir cevap bulma mümkündür; "Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur.”(ÂL-İ İMRÂN/51) O hâlde bizlere düşen de o doğru yoldan gitmektir.
YOU ARE READING
İnanmamak İçin Sunulan 99 Sebep
SpiritualTüm ateistlerin, deistlerin, agnostik ve daha küfür cephesinde ne kadar inanış varsa herkesin sunduğu sebeplere teker teker izahlar dizisi. OKUYUN, OKUTUN 😊😍🤓