3.6

382 41 174
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın:)

________________

"Ee ne diyorsun?" diyerek beni şoktan çıkardı adeta. Kulaklarım duymuyordu ya da duyularım çalışmıyordu ama kesinlikle iyi değildim.

"Senin ciddi olup olmadığını algılamaya çalışıyorum.."

"Ciddiyim ben. Evlenmek istiyorum seninle. Sende istersen evlen benimle. Evlenelim yani." Bir çocuğa anlatır gibi anlattığında gözlerimi devirdim. Sanki ben anlamamıştım.

"Evleniriz evleniriz de, ben bunu saymıyorum. Hatta bu an iç yaşanmamış gibi sildim kafadan." İşaret parmağımla kafama dokundum.

"Ha sen güzel bir teklif bekliyorsun.." Kafamı sallayarak onu onayladığımda gözlerini kıstı. Şu anda kafasında plan yaptığına adım gibi emindim. Masaya bıraktığım kadehi alıp içinde az kalmış içkiyi bitirip ayağa kalktım.

Telefonumu alıp gelen bildirimlere baktım. Jiyong'ta bir yandan içiyordu. Anca içiyor zaten..

"Gidelim mi? Çok yorgunum zaten dinlenmiş olurum." diye seslendiğimde onaylayıcı mırıltılar çıkardı. Eşyalarımı alıp yanına döndüğümde o da ayaklanmıştı. "İyi içtin yine. Gerçekten ileride başına bela olacak hastalık olarak." 

"Olsun. O zamanda yanımda sen olursun. Bana bakarsın." dediğinde kahkaha attım. Onun yaşlı hali bir an belirmişti kafamda. Beraber asansöre bindik. Hiç kimsecikler yoktu koskoca şirkette.

"Gerçekten burayı yönetmek mi istiyorsun? Bu kocaman binanın, diğer binaların, işlerin hepsinin sahibi sensin aslında. Bunu bile bile işlerin başına geçiyorsun.. Değişik olay."

"Bence güzel bir şey. Zaten ben aslında buraya yaşamak için gelmemiştim. Bir iki ay bilemedin 3 aylık tatilimdi. Düşünüyorum da ne ara 8 ay oldu..."

"Gerçekten oldu o kadar."

Asansörden inip dışarıya çıktığımızda kapıdaki güvenliklere selam verdim. Sonuçta onlar koruyordu burayı. Geceleri uyumuyorlardı. Sırf burası için.

"Arabam şurada hemen.." diyerek arka kısmı gösterdiğinde oraya yürümeye başlamıştık ki arkamdan seslenilince durdum.

"Jae?" dedim şaşkınlıkla. Elinde bir çiçek vardı. Jiyong'u görünce ona şaşkın şaşkın bakmaya başladı.

"Seni götürmeye geldim ben." diye konuştu sonunda.

"Nereye?"

"Aile yemeği... Babaannen, annem, babam, sen ve ben." dediğinde kaşlarımı çattım. Babaannem bana böyle bir şeyden hiç bahsetmemişti ki.

Afallamış suratımı görünce "Seni aramış olması lazımdı." dedi babaannemi kastederek. O esnada babaannemden gelen aramayı açarak ona döndüm.

"Efendim?"

"Ya kızım kusura bakma ben sana demeyi unutmuşum. Jaebum gelmiştir herhalde. Akşam güzel bir yemek yiyeceğiz. Biz yoldayız şimdi sen de şirketten Jaebum'la gelirsin."

"Ah..Şimdi anladım. Peki babaanne. Görüşürüz." telefonu kapattıktan sonra oturmuştu her şey kafamda.

"Bana söylemeyi unutmuş." dedim Jaebum'a. Malum gitmem gerekiyordu ama Jiyong'u bırakmak istemiyordum. Aklıma gelen en iyi bahaneyle konuştum.

THE LEADER ⡇Jendragon ✅Where stories live. Discover now