0.3

441 54 26
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

____________________

Donup kalmıştım onu gördüğümde. Dün gece bana baktığında gördüğüm ifadesine benzer bir ifade oluşmuştu yüzünde. Tekrardan.

İş işten geçmişti artık. Ben usulca Lisa'nın yanına oturduğumda 'Bana bakıyor mu?' diye merak ederek kafamı ona çevirdiğimde gördüğüm şey ile telefonumu çıkarttım.

Lisa'ya bir şey desem çok dikkat çekerdi. En iyisi mesaj atmaktı.

'Dün gece gördüğüm adam burada. Şu siyah saçlı hepsinin ortasında oturan. Ondan kurtulmam lazım beni tanıyor. Ben bir şekilde tüyerim buradan. Sonra da eve geçerim. Dikkat et sende.'

Lisa'nın telefonu elindeydi. Titremiş olacak ki bana döndü. Bakışlarımla hafifçe telefonu işaret ettiğimde 'anladım' dercesine gözünü kırptı.

Çantamı alıp ayağa kalktığımda son kez göz ucuyla ona baktım. Lanet olsun o da ayaklanmıştı. Adımlarımı hızlandırıp evin çıkış kapısına yöneldim. Merdivenleri hızla inip evden uzaklaştığımda arkamdan geldiğini varsayarak bir sokağa saptım. Buraları bilmiyordum ama hala tarafsız bölgede olduğuma göre daha güvende oluyordum mantıken.

Hava karanlıktı. Saptığım sokakların ne kadar tekin olduğu da tartışılırdı.

Telefonuma gelen bildirim sesi ile Lisa'dan gelen mesaja baktım.

:'Kahretsin Jen. Bahsettiğin kişi Kuzey'in lideri. Sakın tarafsız bölgeden çıkma. Yoksa bitersin.'

Kaç tane ara sokağa saptım bilmiyorum. Kaybolmak umurumda değildi. Bu adamdan kurtulmalıydım.

Kafamı çevirip arkama döndüğümde onu görmememle şaşkınca iyice etrafı kolaçan ettim. Yoktu. Atlatmış mıydım onu?

Hızlı tempoda yürümekten kesilen nefesimi düzeltmeye çalıştım ilk başta. Eğilerek elimi karnımın üzerine koyup hızla nefes alıp vermeye başladım.

Diğer insanlara göre daha hızlı yoruluyordum. Daha hızlı nefesim kesiliyordu.

Doğrulduğumda birden hızlıca kolumdan çekilmemle sırtımı duvara çarparken buldum. Acıyla yüzümü buruşturduğumda gözlerimi araladım. Karşımda duruyordu. Tüm siniri ile. Birazda alayla bakıyordu.

"Gerçekten beni atlattığını düşünecek kadar saf mısın?" dedi bu soruyu ciddi ciddi sorarak. Ah işte! Böyle düşünmüştüm salak gibi.

"Seni tanımıyorum." dedim sakince. Belki de sakin kalmam en doğrusuydu.

"Hah! Beni tanımıyorsun öyle mi?" Alayla konuştuğunda kafamı gayet normal bir şeymiş gibi salladım.

"Bu şehirde yaşayan herkes tanır beni." Kendinden emindi. Hem de çok.

"Yeni taşındım buraya." dedim aynı soğukkanlı ses tonumla. Normalden fazla sakindim. Bu da garibine gidiyordu.

"Benim olana dokunacak kadar..." dedi elini boğazıma götürerek. Zaten dibinde olduğum duvara bir adım daha yaklaştım. Geri gidecek yerim kalmamıştı.

Tepemizdeki sarı sokak lambası karanlığı hafifçe aydınlatıyordu. Yüzünü biraz daha net görüyordum.

"...Aptal birinin olacağını düşünmüyordum zaten." Ben konuşmayınca devam etti. Ben sadece korkuyordum şu anda. Belki de uzun zaman sonra ilk defa.

"Ama sen beni tanımadığını söylüyorsun. İnanmalı mıyım küçük hanım?"

"Gerçekten seni tanımıyorum." dedim ona doğruyu söylediğimi kanıtlamak istercesine. Boğazımı sıkmaya başladığında ilk başta ayaklarım değmedi yere. Nefesim kesilirken sadece çırpınıyordum.

Kolunu tutarak ellerini çekmeye çalıştım ama nafile. Hiç etki etmemişti.

Ellerini çektiğinde duvardan kendimi kaydırarak yere oturdum. Ben nefesimi düzene sokmaya çalışırken o ise bana yukarıdan bakıyordu. Herkese bakmaya alıştığı gibi.

"Ben G-Dragon. Bundan sonra ismimi duyman sana bu anı hatırlatsın. Ölmekten kurtulmanın tek sebebi sana birazcık inanmış olmam. Bir daha işime karışırsan, kendi ölüm fermanını imzalamış olursun."

Gittiğinde elimi boğazıma götürüp yutkundum. Az önce yaşadığım korkunun haddi hesabı yoktu. Bu insanlara bulaşmamalıydım evet doğru ama beni ölmekle tehdit etmişti açık açık. 'Bir dahakine ölürsün' demişti.

Az önce olanları hatırlayınca aklıma babam geldi. Anneme vurduğu zaman onu durdurmaya çalıştığımda boğazımı sıkıp beni nefessiz bırakana kadar elini çekmeyişi geldi aklıma.

Dolu gözlerimdeki yaşları daha fazla tutamayıp serbest bıraktığımda kafamı geriye vererek duvara yasladım. Boynumun acısından daha çok canımı yakan şeydi eski anılar. Bazen fiziksel acılar bile yetersiz kalıyordu.

Yerimde doğrularak ayağa kalktım. Elbisemi düzeltip, dağılmış saçlarımı arkaya attım. Lisa'nın da orada bulunmaması gerekiyordu. O gece o da benimleydi.

"Lisa neredesin?" diye sordum telefonu açtığında.

"Çıktım ve her yerde seni arıyorum Jen. Şu lanet telefonuna bir bak. Aklım çıktı."

"Tamam ben cadde gibi bir yere çıkıyorum konumu atarım."

Sesimi çok fazla zorlamak istemiyordum. Konuşurken boğazım acıyordu.

Geldiğim yönün tersine sokaktan çıkarken gözümdeki yaşı sildim. Ona karşı hiç bir şey yapamamıştım.

"Sözde dövüşmeyi biliyorsun Jennie... Hiç bir bok yapamadın karşısında." dedim kendi kendime. Sonunda caddeye çıktığımda Lisa'ya bulunduğum yerin konumunu attım.

Saniyeler içinde Lisa buraya geldiğinde sessizce arabanın kapısını açıp oturdum. Lisa boğazımı görünce ağızından bir çığlık koptu.

"J-Jen bu ne..." Gözleri dolmuştu.

"Konuşmak istemiyorum Lisa. Beni evime bırakır mısın?" dediğimde anlayışla kafasını salladı. Yol boyunca radyoda çalan slow ritimli devam eden kısık sesli şarkılar haricinde ikimizden de ses çıkmadı.

Sinirliydim. Hem de kendime. Onun karşısında bu kadar kolay duruma düşmek içimi acıtıyordu. Engel bile olamamıştım.

Sitenin girişine geldiğimizde Lisa arabayı durdurdu. Gözleri dolu dolu bana bakarken ona ufacık bir gülümseme atabilmek için zorladım kendimi. Başarabildiğimi düşündüğümde bana sıkıca sarıldı.

"Yarın konuşuruz olur mu?" diyerek arabadan indim. Bloğa girip asansöre yöneldiğimde aynadan kendime baktım.

Boynumdaki el izleri kızarıktan daha çok mor gibiydi. Tıpkı anneme benziyordum şu anda. Babamla kavga ettikten sonra ki anneme..

3 ya da 4 yaşında olsam bile anılar bir bir aklıma gelince sinirle evin kapısını açıp içeri girdim.

"Onlar öldü." dedim nefes vererek.

"Onlar sen 3 yaşındayken öldü. Yoklar."

*

Bugün 2 bölüm attım. 2 tane daha atabilirim belki:) Bir sonraki bölümü yazmaya geçiyorum asklarım. İyi okumalar.


THE LEADER ⡇Jendragon ✅Where stories live. Discover now