2.2

438 46 285
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar bebekler..

_________________

"Alnın kanıyor Jennie. Lanet olsun. Hastaneye gidiyoruz yürü."

Son gördüklerimden sonra gözüm bir şey görmüyordu. Kulaklarım işitmiyordu. Olanları algılayamıyordum. Nasıl ya? Nasıl yapabilirdi bunu?

"Jennie beni duyuyor musun.."

Kolumdan tutarak sarstı beni. Tepki veremiyordum. Şok olmuştum? Ya da olayın etkisi. Hayır. Onu gördüğüm için böyleydi. Canımı yakan alnımda saplanan cam parçası değildi. Onun bunu yapacak kadar gözünün dönmesiydi. Bana ilk defa zarar verişi miydi? Değildi. Niye şaşırıyordum ki?

"Jongin hastaneye gitmemize gerek yok. Daha önemli şeyler var şu anda." Diyerek telefonumdan alnıma baktım. Tuttuğum cam parçasını çekerek çıkarttığımda alnım daha fazla kanamaya başladı.

Kan tüm yüzüme akarken umursamadan hızla kafeden çıkmak için yürümeye başladım. Bunun hesabını soracaktım.

"Jennie nereye?" diyerek arkamdan gelen Jongin'i durdurdum.

"Lütfen. Müsade et. İyiyim ben. Seni arayacağım."

Arabama binip gazı köklediğimde çoktan anayola çıkmıştım bile. Bana bunu nasıl yapabilirdi Jiyong? Jongin'le görüştüğüm için mi sinirliydi bana? Yoksa sabah olanlar mıydı? Sabah olanları saymıyordum. Mesele Jongin'di. Ya da onunla buluşmamdı.

Bu kadar gözü nasıl dönebilmişti? Beni hiçe saymıştı. Yaralanmam umurunda bile değildi. Sadece yapmak istemişti. Zarar vermek istemişti ve vermişti. Daha bir kaç gün öncesinde beni öpen biriydi o. Nasıl bu hale gelebilmişti.

Gözümde biriktirdiğim ama asla akmasına müasade etmediğim yaşları sildim. Kanın yanağımın kenarından akmaya devam ettiğinin farkındaydım. 

Evin önüne gelir gelmez arabamı rastgele bir yerde durdurup indim. Eve girip kapıyı çaldığımda bir kaç saniyenin ardından kapı açıldı. Açan kişiyi görmüyordu gözlerim. Onu ittirerek içeri girdiğimde etrafıma bakındım delice.

"Siktir. Jen ne oldu?"

"NEREDE O!" Diye bağırdığımda geriye çekildi Chaerin.

"Kim nerede?"

"J-Jiyong odasındaydı." dedi Seungri. O sırada merdivenlerden elleri cebinde sanki hiç bir şey olmamış gibi ıslık çalarak inene baktım.

Gülerek kafamı salladım. 

"Sen nasıl bir psikopatsın? Hangi türsün? Kafamda cam patlatmak ne Jiyong. Kendinde misin?" diyerek bağırdığımda sesimle herkesi aşağıya toplamıştım bile.

O ise daha da sinirlenmeme neden olacak şekilde sakince konuşmaya başladı.

"Baş düşmanımla yemek yiyordun Jennie... Seni ekipten atmadığım için şükür etmen gerek-" 

"Öyle mi? Demek şükür ha? Şükürünü al bir yerlerine sok. Ben gidiyorum buradan. Sana bir saniye daha tahammül edesim yok."

"Git o zaman. Ne duruyorsun?" Bu cümle ile damarıma basmıştı işte. Sert adımlarla odama girip arkamdan kapıyı sertçe kapattım. 

Dolabın üzerinden büyük valizleri çıkartarak tüm kıyafetlerimi söküp alırcasına valizlere doldurmaya başladım. Özensiz ama hızlıydı. Çok kısa bir sürede kıyafetlerimi ve diğer eşyalarımı topladığımda odada beni durdurmaya çalışan Lisa ile mücadele etmeye başlamıştım.

"Jennie pişman olacaksın bak sakinleş." dediğinde gözlerimi devirdim.

"Ya anlatamıyorum sanırım. Herif kafamda cam kırıyor. İstenmediğim yerde duracak kadar zavallı değilim ben Lisa." 

Lisa konuşmaya hazırlanırken susturdum onu.

"Şunu taşıyacaksan taşı. Onun haricinde konuşma Lisa. Kalbini kırarım."

Onu odada bırakarak iki valizi aldığım gibi aşağı indim. Lisa'da arkamdan elinde valizle geliyordu.

Jiyong ise bir sandalyeye oturmuş bacak bacak üzerine atmıştı. Onun u-mu-run-da değildim. 

"Bu kapıdan çıktığın an bir daha girişin olmayacak. Kuzeye bile giremezsin. Duydun mu beni?" Dediğinde kafamı sallayarak onu onayladım.

"İnan çok iyi duydum."

"Jennie hayır bak gitme..." Jisoo'nun kolumu tutmasının ardından o yine soğuk ses tonu ile konuştu.

"Onunla gitmek isteyen hemen şimdi çekip gitsin. Kalmak istiyorsanız kapayın şu çenenizi!"

Kapıyı açıp çıktığımda herkesin bana 'yapma' dercesine baktığını hissediyordum. Kimse Jiyong yüzünden sesini çıkartamıyordu. Hepsini özleyecektim. Jiyong hariç.

Evden çıkıp zaten kapıya park ettiğim arabamın bagajına yerleştirdim valizleri. Lisa'nın elinden diğer valizi de alarak arka koltuğa attım. 

Arabaya binmeden önce son kez binaya ve açık kapıdan bana bakanlara bir göz attım. İki aydan fazla olmuştu onlarla kalmaya başlayalı. Özleyecektim hepsini.

Buruk bir gülümsemenin ardından arbama binip uzaklaştım oradan. Son kez geçtiğim sokaklara tekrar bakma gereğinde bile bulunmadım. Hepsinde farklı ve güzel anılarım vardı. Son iki ayımı bırakıyordum. İki ay sanki hiç yaşanmamış gibi.

Bu defteri de kapatıyordum. Bu defterle beraber kapanan RubyJane ismi gibi. Artık Amerika'da ki Jennie Kim olmanın zamanı gelmişti. 

Okulun popüler kızı, partilerin baş konuğu, herkesin imrendiği, zengin, güzel, havalı, erkeklere acımayan, herkese baş kaldıran, kural tanımayan Jennie Kim.

Unutacaktım onu. Her zaman kendime bu günü hatırlatacaktım. İçimde büyüyen nefreti hatırlayacaktım.

RubyJane şu an itibariyle Kuzey yakasından çıkmam ile ölmüştü. Onu kuzeye gömmüştüm. Şu andan itibaren kendime gelebilirdim artık. Asıl ben olabilirdim.  

______________

Huhuuuu Jennie'nin bu olaya tepkisi yumuşak olamazdı. Bu yüzden kızmayın bana. Hem özgür ruhlu hem de dik başlı. Karakteri zaten mıy mıy yapmayacağımı söylemiştim.

 İşte şimdi kitabın ikinci partı başlıyor. RubyJane'i gömdük. Jennie'nin deyimiyle.

 Yorumlarda bazı sorulara denk geliyorum. Kitapla alakalı gelecekte ne olacak tarzı sorular. Şunu unutmayın bazı kaçırdığınız kilit noktalar var. Onlar ilerledikçe günyüzüne çıkacak.

Bir kaç dakika dinlenip yeni bölüme geçiyorum.

Bölüm hakkında düşünceleriniz? Ve gelecekte ne olacak bunun için tahminleriniz?

THE LEADER ⡇Jendragon ✅Where stories live. Discover now