BÖLÜM44:"SENİ TANIMAK"

473 19 4
                                    

Dışarıda sicim gibi yağan yağmurun sesi dışında arabanın içindeki sessizlik içimi kemiriyordu. Durmaksızın çalışan silecekler ve yola pür dikkat odaklanmış Kerem. Kerem... Hayatımın en güzel ve en acılı anlarını yaşatan adam. Onu düşününce hala hızlanan kalbim ve ondan fersah fersah uzak durmam gerektiğini haykıran beynim. İstemsizce dudaklarımı ısırdım. Başımı ona doğru çevirmek istemediğimden göz ucuyla onu inceledim. İki eli de sıkıca direksiyona tutunmuştu. Bazı anlarda ona koşa koşa atılmak isterken -tıpkı az önce bu yağmurda peşinden dışarıya koşmam gibi- bazı anlarda benden uzak dur diye çığlık atarak kaçmak istiyordum. Gözlerimi  kapatıp derince bir nefes aldım. İçerideki yoğun nane ve sigara karışımı koku yine zihnimde onun canlanmasına sebep oldu. Onun kokusu. Kırk sene bu kokuyu almasam yine de unutmayacağımı bir kez daha fark ettim. Artık hareket etmediğimizin farkına vardığımda gözlerim hızla açıldı. Elleri hala sıkıca direksiyondayken kafasını çevirmiş bana bakıyordu. Kafamı ona çeviremedim. Dışarıya baktığımda hala bir yere gelmemiştik. Bomboş yolun ortasında öylece duruyorduk ve o hala bana bakıyordu. Usulca kafamı ona çevirdim. Saçları hala ıslak ve dağınık gözüküyordu. Benim ki de öyle.

"Neden durduk?" diye mırıldandım. Bu karanlıkta bile yeşil gözlerinin keskin bakışlarını her yerimde hissediyordum. Bir şey söylemek için dudakları açılırken vazgeçti. Önüne döndü ve hızla gaza bastı. Koltuğuma daha çok yaslandım.

"Böyle gitmeyelim, tehlikeli." tekrar konuştum. Bir şeyler söylemesini istiyordum. Sessizlik içimi huzursuz ediyordu. Güvensiz geliyordu. Böyle hissetmem de onun da payı olduğunu biliyordum. Yanımda olmasını ne kadar sevsem de ilk günkü gibi her şeyin toz pembe olduğunu kim söyleyebilirdi ki?

Dudaklarının iki yana kıvrıldığını hissettim. "Tehlikeyi sevdiğini biliyorsun ama değil mi?" böyle söylese de muhtemelen tedirgin olmamı istediğinden yavaşladı.

"Evet, seviyor-dum. Eskiden." sonunda sesim kısıldı. Ne tepki vereceğini kestiremedim, ama bir şey söylemedi. Tekrar hızlanmadı ya da sinirlenmedi. Bir elini vites boşluğundaki kutuya attı ve  bir tane naneli sakızı ağzına götürdü. Sakızı sadece sağ çenesinde çiğniyor ağzında çevirmiyordu. Kasılıp gevşeyen çenesi profilini çok güzel gösteriyordu.  Bir tane de ben almak için elimi attığımda "O sonuncuydu." bana bakmıyordu. "Ağzındakini ver o zaman." diyerek ardından hemen pişman olduğum bir cümle kurdum. Aferin! Biraz daha küçük düşür kendini, yetmezmiş gibi.

Tekrar durduk. Başını koltuğuna yasladı elini ağzına götürdü ve sakızı çıkardı. İki parmağında tutarken kafasını kaldırmadan benden tarafa döndü ve yavaşça elini bana uzattı. Garipsemiş gözükmüyordu ama yüzünde herhangi bir ifade de yoktu. Yavaşça uzandım ve sakızı dudaklarımla aldım. Çiğnemeye başladım. Eli bir kaç saniye havada kaldı ve sonra hızla dizine koydu.

"Geldik." Bir şey demeden sessizce indim. Soğuk anında yüzümü yalarken yağmur çoktan  yavaşlamıştı.

 Soğuk anında yüzümü yalarken yağmur çoktan  yavaşlamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Benim Ol +18 ZeykerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin