Old giant¹²

Beginne am Anfang
                                    

Sejun yattığı yerden kalkıp kafasından kayan beresini düzeltti ve Miya'ya baktı. Onlar düşünmek için duraksarken, yanımda kek kemiren Hara'nın elinden tutup, içeriye dönüşümüzü garantiledim. En küçüklerini kendi tarafıma çekerek, onlarıda içeri sürükleyebilirdim.

Sejun, Miya'yla yaptığı kısa bakışmanın ardından, "Planda Jungkook gelmeden  içeri girmek yok Rosé. Chan'a sormalıyız," dedi.

"Chan'e mi soracaksınız? Bunun tartışmaya açık bir konu olduğunu düşünmüyorum. İçeri giriyoruz."

"Olmaz, olamaz. Bu ihaneti onlara yapamayız."

Ağırlığımı tek ayağıma verip derince soluklandım.
"İhanet derken neyi kastediyorsunuz?"

Jihyo kendini ağlamamak için tutan bir kadın edasıyla, gözlerinin altına dokundu.
"Jungkook'a ve Kaptan Chan'e. Bir söz verdik ve bu örtünün üzerinden kalkamayız Rosé."

"Yapmayın çocuklar, bunu bir oyuna dönüştüremeyiz. Ne zaman geleceğini bilmiyoruz ve hava gerçekten soğuk. Doktorların bizi azarlamasını istemeyiz değil mi?"

Jihyo beni duymadan devam etti.
"Belki de okulu daha bitmedi. Şu an koşarak buraya yetişmeye çalışıyordur belki." Neşeli bir gülümseme sunduğunda diğerleride onu taklit etti.

Sejun heyecanla kıpırdandı.
"Evet, evet kesinlikle onu beklemeliyiz. Bizi burada ağacımızın yanında bulmalı."

Miya, Sejun'a bakarak, "Bayan Jeeun'a arka bahçede olacağımızı Jungkook'a söylemesini söyledin mi?" diye sordu.

"Evet dedim ya, hem de on defa söyledim."

"Hara keklerin hepsini yedin mi?"

Hara, Jungkook için ayırdığımız keklerin olduğu kutuyu isteksizce gösterdi. Yarısı çoktan yenmişti.

Miya bir abla edasıyla onun elindeki kutuyu alıp omzuna dokundu.
"Kutunun yarısını nasıl yedin? Patlayacaksın.."

Sejun beresini çıkarıp örtüye vurdu.
"Ciddi misin Hara? Şimdi yeni bir kutu kek nereden bulacağız?"

"Hâlâ biraz bisküvimiz var, panik yapma Sejun."

Sejun boş kek kutusuna bakarken derin derin nefesler alıyordu.

Kenarda kurdele sepetini sıkıca kavramış Jiyeun, attığı çekingen bakışlarla sessizliğini bozdu.
"Bizi affet Rosé, bugün sözünü dinlemediğimiz için bizi affet."

Sejun'un geçirdiği küçük sinir kriziyle bacağımın arkasına saklanan Hara'nın elini tuttum. Ve örtünün başına eğildim.
"Beni dinlemiyor oluşunuzdan çok, sizin için endişeleniyorum. Ayrıca sizi içeri götüremezsem başım belaya girebilir. Meleği koru yeminimize ne oldu?"

Sejun derin bir nefes aldı.
"Yemini bozmuş sayılmayacağız Rosé, başın belaya girse bile Lord Jungkook seni kurtarır. Her zaman yaptığı gibi..."

Her zaman yaptığı gibi. Hiç olmamış bir insan ve onun beni daima koruduğunu düşünen bir avuç çocuk. Sanırım bu benim ve gözlerimde pembe perdenin bulunduğu zamanların eseriydi.
Hikayeleri uydururken, gerçek ve kurgu arasındaki ince çizgiyi koruyamamış, bizi bu noktaya getirmiştim.

Onların mutlu olduğunu gördükçe hikayedeki lordu gerçek bir insana, beni de kanatsız, aşık meleğe çevirmiştim.
Jungkook bir anda Lord ilan edilince, oyunum bozulmuştu. Şimdi hepsi onun uzun süredir hayatımda olduğunu düşünüyor ve benim için oldukça önemli birisi olduğuna inanıyorlardı.
Çocuklar için telafisi zor olacak bir karmaşa çıkardığımın farkındaydım.

Conteur fille | JungkookWo Geschichten leben. Entdecke jetzt