29.Bölüm

599 85 14
                                    

YN: Herkese Selam, Okumadım, Kontrol etmedim hatalar olabilir.

*****YILDIZA BASMAYA VE YORUM YAPMAYA LÜTFEN ÜŞENMEYİN! (2081 kelime!) 

Keyifli Okumalar. 


*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-



Chanyeol, önünde yığılı duran içi boş soju şişelerine bakıyordu. Gözleri yarı baygın, günlerdir uyku uyumadığı içinde donuktu bakışları. Elini uzatıp önünde duran ve içinin dolu olduğunu varsaydığı şişelerden birini eline alır almaz yanıldığını anladı.

Çok geçmeden yemek çadırının sahibi kadına yeni bir şişe getirmesini söyledi. Yaşlı kadın acıyan gözlerle onu süzüp içini çekmişti, lakin istemiş olduğu şişeyi de önüne bırakmayı ihmal etmedi.

"Bu son olsun delikanlı, bence yeterince içtin. Birini arada seni gelip alsın yoksa burada sızıp kalacaksın. Başıma bela olmanı istemiyorum."

Chanyeol, sözcükleri duyuyor ama çokta umursuyor gibi davranmıyordu. Kadının getirdiği şişeyi bir çırpıda açıp bardağını doldurdu ve içindekini hiç duraksamadan dudaklarına götürüp tek seferde içti.

Genzini yakan tatlı his, bir kaç saniye sonra onun tekrar düşüncelerine gömülmesine yetmişti.

Flashback (1 Ay Önce)

Chanyeol, vadiden ayrılmasından saatler sonra Sehun tarafından aranmayı beklemiyordu. Olanları emniyet müdürlüğüne gittiği gibi müdürü yanına çağırarak ona bildirmişti.

İnanamıyordu, bunun nasıl olabildiğini ve kendisinin babası tarafından nasıl olup da kullanılabildiğini kavrayamıyordu. Sırf Sehun'a zarar vermek için Chanyeol'ün onunla olan arkadaşlığını kullanmışlar, ona yakın davranmışlardı.

Boğuluyormuş gibi hissediyor, içinde bulunduğu binanın duvarları üzerine üzerine geliyordu. Dışarı çıkmalı ve biraz hava almalıydı.

Merdivenlerden inerken bir anda zihnine doluşan düşüncelerle olduğu yere mıhlanıp kaldı. Sehun'un yüzüne nasıl bakacaktı? Bir daha nasıl olup da karşısına çıkabilirdi? Hangi yüzle bunu yapacaktı? En sevdiği ve değer verdiği kişiyi yüz üstü bırakmış, hatta bizzat kendisi kandırmış gibi hissediyordu.

Yaşadığı farkındalık ve şok yüzünden tüm vücudu titriyordu. Tırabzanlara tutunarak olduğu yere merdiven basamağına çöktü. Göğsü sıkışıyor, nefes alamıyordu. Binadan dışarı çıkmalıydı ama adım atabilecek gücü kendisinde bulamıyordu.

Çıkmazda hissediyor, çaresizlik içinde kıvranıyordu. Sehun'u kaybetmişti. Babasının yaptıkları yüzünden can dostunun yüzüne bir daha bakamayacak, yanında olamayacaktı.

Göz pınarları yaşlarla dolarken, o anda çocuklar gibi hıçkırarak ağlamak istedi. Her şeyi başa alabilme şansı olsaydı. Sehun'u asla ailesinin yanına getirmez, o ilacı almasını engellerdi.

Ama geri dönemez ve olanları değiştiremezdi. Ellerini saçlarının içinden geçirip dirseklerini dizlerine dayayarak ağlamaya başladı. Kimin gördüğü ya da ne düşündüğü şu saatten sonra umurunda bile değildi.

O hıçkırıklar arasında ağlarken cep telefonundan gelen yüksek sesle birden irkildi. Kimseyle konuşacak halde değildi. Açmayı düşünmediği cebinden çıkartmaya bile tenezzül etmedi. Lakin arayan kişi o kadar ısrarcıydı ki telefonu hiç susmamıştı.

JaDe!Where stories live. Discover now