Yirmi Beşinci Bölüm

2.7K 119 6
                                    

Ziyaretime gelen Fenerbahçelilerle kahkaha atmaktan konuşamıyorduk. "Altay da yolda geliyormuş, beyefendi özellikle bir şey arıyormuş." İrfan'ın söylediği şeyle gülümsedim.

Çalan kapıya bakmak için ayaklanan kişi ben olmuştum. Oturmayı sevmezdim.

Kapıyı açtığımda güleryüzle bana bakan Altay ve Arda'ya baktım. Altay elindeki kutuyu bana uzattığında şaşkınlıkla ona bakıyordum.

Gülümseyerek içeriye davet ettiğimde, ayakkabılarını çıkarıp salona doğru ilerlemişlerdi.

Arda'yı gören Beren'in yüzünde hafif bir utangaçlık oluştu. Onun bu hâline gülümsediğimde Mert Hakan düşündüğüm şeyi anlamış olacak ki Beren'e sıkı sıkı sarılmıştı.

Altay'ın kutusunu açtığımda içinde en sevdiğim çikolatanın olduğunu gördüğümde heyecanla ellerimi çırptım.

"Altay Bayındır... Sen bir markasın!" Beşlik çaktığımızda teşekkür etmiştim.

Beren, gözleriyle Arda'yı takip ediyordu. O kadar tatlı duruyordu ki.

"Ardacığım hadi fotoğraf çekilelim! Dünyanın en karizmatik futbolcusu seni." Kıkırdayarak söylediğim şeyle Arda'nın yüzü gülmüştü. "Ablacığım, şımartıyorsun beni." Saçlarını karıştırdığımda cebinden telefonunu çıkardı. "Dünyanın en güzel kızı da bu fotoğrafta olmalı bence, anı kalsın." Beren'e gel işareti yaptığımda Beren heyecanla yanıma oturmuştu.

"Ben çekerim, Berenciğim diğer tarafıma geç bebeğim." Beren'in çok mutlu olacağı bu fotoğrafı çektiğimizde Mert Hakan'ın yüzündeki o sahiplenici bakış vardı. Bu adam yeğenine böyleyse kim bilir kızına nasıl olurdu.

"İzel Abla! Çok güzel çıkmış!" Misafirleri uğurladıktan sonra Beren, Mert Hakan ve ben oturuyorduk. Beren, Mert'e nispet yaparmışçasına konuştuğunda Mert gözlerini devirmişti.

"En karizmatik futbolcu ben değil miyim ayrıca?" Mert'in sorduğu soruyla kahkaha atmıştım. Arda'dan kıskanıyor olması çok komikti.

Yanına yaklaşıp yanaklarını sıktığımda gülümsedi.

"Isırırım." Kaşlarımı çatmıştım. Yeter be adam.

Ellerimi teslim olurmuşçasına kaldırdığımda beni yanına çekmişti ve oturmamı sağlamıştı. Kolunu omzuma attığında gülümsedim. Beren gülümseyerek bize baktığında bir şeyleri fark etmiştim.

Biz gerçekten iyi bir çifttik. Bunu bilmek o kadar güzeldi ki.

"Öyle değil miyim?" Kulağıma fısıldadığında sırıtmama engel olamamıştım.

"Öylesin bebeğim." Burnunu yanağıma sürttüğünde gülümsemem büyümüştü.

Mert Hakan'ın yanında hissettiğim huzur bana aile evini anımsatıyordu. Onunla olmak beni gerçekten çok mutlu ediyordu ve onun da mutlu olduğunu biliyordum, hissediyordum.

Sırf gıcıklığına yaptığı hareketler abimi anımsatırdı mesela. Beni herkesten sakınmasıysa babamı.

Biz bazen, insanlar hakkında konuşurduk. Dedikodu denebilir miydi buna? Bu özelliği de mesela annemi.

Mert Hakan anlamadığım bir şekilde, tüm ailemdi.

Onun yanında bazen küçük bir kardeş gibi hissederken bazense kızı gibi hissettiriyordu. Bazen belki de en tutkulu sevgililikten ona şefkat gösteren annesi hâline geliyordum.

Bana sorarsanız bir ilişki dediğiniz şey böyle olmalı. Her şeyin olduğu gibi sen de onun her şeyi olabilmelisin.

Kazanın ardından biraz zaman geçmişti. Kendimi Samandıra'da bulmak bana o kadar iyi gelmişti ki. Sonunda evde tıkılıp kalmaktan kurtulmuştum en azından.

Tabii, kim sevmezdi ki 7/24 birilerinin seninle ilgilenmesini :))

Yanıma yaklaşan Jesus gülümseyerek bakıyordu bana.

"Geçmiş olsun, gelmek istedim ancak vakit bulamadım. Ayrıca kalabalık olup rahatsız etmek istemedim."

Yok estafurullah canım.

"Düşünmeniz yeter." Gülümsediğimde en içten gülümsemesini göndermişti bana.

Çalan telefonumla gözlerimi sıkı sıkı kapadım.

Annem arıyordu...

"Efendim anneciğim?" Sorduğum soruya karşılık endişeli sesi yükseldi.

"Bize neden kaza yaptığını söylemiyorsun, manyak mısın?" Yani...

"Gönül söyledi! Ya bizden nasıl saklarsın?" Gönül mü? Ne?

"Anne Gönül?" Sorduğum soruyla gözlerini devirdiğine o kadar emindim ki.

"Kayınvaliden şekerim. Best kanka olduk biz."Anne yemin ederim sizden hızlısı mezarda.

"Bir de düğün hazırlıkları bitti desen tam olacak."

"Başlayalım mı?"

"Hayır anne, dur bismillah."

Babam ne yapıyordu acaba? Sormama gerek kalmadan sesini duymuştum.

"Kızı bunaltma Ayşegül." Babamın sesini duymamla gülümsedim.

"Al konuş kızınla." Kızın mı? Anne ne çabuk sattın beni?

"Alo bir tanem... Sen iyi misin?" Görmese bile kafamı sallamıştım refleks olarak.

"İyiyim babacığım, atlattım. Sen nasılsın?"

"Seni merak ediyoruz. Acaba diyorum, gelsek mi İstanbul'a?"

Baba valla iyiyim.

"Yani siz bilirsiniz. Benim bir sorunum yok, iyiyim. Arkadaşlarım da var yanımda."

"Tabi tabi... Mert Hakan'da var." babamın sesi kıskançlıkla karışmış bir tonlamadaydı.

"Sağolsun babacığım, yanımdaydı arkadaşlarım." Kıkırdayarak söylediğim şeye o da gülmüştü.

"Ben daha tutmayayım güzel kızım seni. Dikkat et kendine tamam mı? Bize de sık sık haber ver merak ediyoruz seni."  Gülümsemiştim.

"Ederim babacığım, öpüyorum."

Telefonu kapadığımda onları özlediğimi fark etmiştim.

Annemle geç saatlerde yaptığımız çekirdek çay dedikoduları. Babamla izlediğimiz maçlar.

Abimin sweatlerini alıp kaçtığımda beni evin her yerinde kovalaması...

Ailemi özlemiştim.

Komutan || Mert Hakan YandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin