Beşinci Bölüm

3.9K 165 43
                                    

Birkaç Hafta Sonra

Sabah sabah ilk dosya Mert Hakan'ın dosyasıydı.

Evrenin bir oyunu mu bu?

"Günaydın." Kapıdan içeriye girdiğinde elindeki kahve bardaklarına baktım ve gülümsedim.

"Çok cömertsiniz bugün, hayırdır?" Dediğim şeye ufak bir sırıtmıştı. "En mükemmel doktor için en mükemmel kahve." Uzattığı kahvenin kokusuyla kendime gelmiştim, sütlü kahve çok severdim.

Onun kahvesine baktığımda zift gibi içtiği kahveye yüzümü buruşturmuştum.

"Sütlü sevdiğimi nereden biliyorsun?" Şaşkınlıkla bakmıştım ona.

"Sadece tahmin diyelim." Yalancı.

"Son birkaç tedavi sonrasında idmanlarına devam edip maçlara katılabilirsin." Gülümseyerek kafasını salladı.

"Tekrardan her şey için özür dilerim, bence baştan başlayabiliriz." Uzattığı elini gülümseyerek sıktım. Başlayabilirdik.

Görüşmelerim bitmişti ama idman bitişine kadar tesiste durmam gerekiyordu.

Osman Abiyle oturup idmanı izlerken Osman abi sessizliği bozan taraf oldu.

"Mert Hakanla olan sorununuzu halledebildiniz mi?" Kafamı olumlu bir şekilde salladım.

"Süper."

İçeriye giren Sera'yla gülümsemem büyümüştü. Ona sıkı sıkı sarıldığımda o da gülümsedi. Çok kısa sürede dev arkadaşlık diyebilir miydik? Tabii her zaman Gizem'in yeri ayrıydı.

"Konuşmamız gerek!" Heyecanla söylediği şeye gülümsedim. Odamı işaret ettiğimde önden hızlı bir şekilde geçmişti.

"Ferdi galiba bana evlenme teklifi edecek!" Ellerini bir çocuk edasıyla çırpmıştı. Onun heyecanına ortak olduğumda gülümsedi.

"Peki ya nasıl anladın?" Sorduğum soruyla omuz silkti. "Akşam konuşmak istediğim bir şey var dedi. Sesi keyifli geliyordu. Özel bir yere gideceğiz dedi. Sana gönderdiğim elbise çok yakışacak diyip beyaz bir elbise gönderdi!"

Sürprizi kalmamış be Ferdi.

"Sera! Çok sevindim." Yüzümde oluşan kocaman gülümsemeyle o da bana gülümsemiş ve sonrasında hemen sarılmıştı.

"Fazla arkadaşım yok. Yani eğer evlenme teklifi ederse, nedimem sen olur musun?" Şaşkınlıkla bakmıştım yüzüne.

"Tabii ki!" Ellerini çırpma sırası bendeydi, çocuksu heyecanıma gülümsemişti.

Gece uzandığım koltukta içim geçmişti. Çalan telefonun sesine uyanmıştım. Mert arıyordu.

"Efendim?"

"İzel çok özür dilerim çok geç oldu ama sana ihtiyacım var. Benim yeğenim şu an benim evimde ve çok kötü durumda ne yapmam lazım!" Sesi çok endişeliydi.

"Tamam sakin ol. Neyi var?"

"Ateşi var çok yüksek!"

Ailesine olan bağını bu kadar stresli olmasından anlayabiliyordum.

"Tamam, sirkeli bez hazırla hızlıca ve alnına koy. Konum at, geliyorum."

Attığı konuma gitmiştim. Zili çalar çalmaz açmıştı kapıyı. Ter su içerisinde kalmıştı, hızlıca içeriye geçtiğimde koltukta uzanan kız çocuğuna baktım.

"Yedek kıyafeti var mı?" Kafasını sallamıştı. Kızı kucağıma alıp banyoya götürmüştüm. Ilık suyu ayarladığımda hafifçe bedenini suya değdirdim.

"Çok soğuk!" Kız, titreyerek konuştuğunda yeteri kadar onu suda tutmuştum.

"Mert, kıyafetleri getirebilir misin?" Kafasını sallayıp hızlıca dediğimi yaptı.

Kızın üzerini değiştirdiğimde onu rahatsız etmemeye çalışarak salona geri götürmüştüm.

"Bu gece bol su içmeli."

"İlaç yazabilir misin?" Kafamı olumsuz bir şekilde salladım.

"Çocuklarda elimden geldiğince ilaç etkisi bırakmamaya çalışıyorum. Oluşturacağı antikor biraz daha uzun süreli olmalı." Kafasını salladı, sonuçta bu işi biliyordum ve dersem ona uyacaktı.

"Biraz oturur musun? Ateşi düşene kadar." Kafamı salladım.

"Tatlı bir kız çocuğu, adı nedir?" Gülümseyerek bakmıştı yeğenine. "Beren."

"Bugün benimle vakit geçirmek istemişti, geç olunca da burada kalmak için biraz ağladı." Kafamı anlayışla salladım.

"Çay?" Gülümsedim ve peşinden mutfağa gittim.

"Yardım edeyim mi?" Olur anlamında kafasını salladığında dolabındaki bardakları tezgaha koydum. Çayın demlenmesini beklerken bir sessizlik oldu.

"Seni de rahatsız ettim, gece gece." Gözlerimi devirdim. "Önemli değil Mert, her zaman arayabilirsin."

"Her şey için de arayabilir miyim?" Kaşlarım çatılmıştı.

"O ne demek şimdi?"

"Hiç, gelişigüzel söylemiştim."

Çayları bardaklara doldurduğunda biraz daha sessizlik devam etmişti.

"Ee bulabildi mi seni bari sevgilin?" Dediği şeye kıkırdadım.

"Evlendim bile, haberin yok mu? Pardon pot kırdım, seni düğünüme çağırmamıştım." alayla söylediğim şeye o da gülümsemişti.

"Tüh, paramparçayım. Altın takardım." Ufak çaplı bir kahkaha patlatmıştım bu dediği şeye.

İçeriden Beren seslendiğinde adımlarımızı onun yanına yönelttik.

"Amca... Bu abla kim?" Gülümseyerek yanına eğildim. "Ben İzel. Senin adın nedir?" Biliyordum ancak yine de onunla bu şekilde tanışmak istemiştim.

"Beren." Elleri saçlarıma giderken büyülenmiş gibi bakıyordu.

"Saçların ne kadar güzel..." Dediği şeye gülümsedim. "Seninkiler de öyle..." ben de onun saçlarını okşadığımda o da güzel bir şekilde gülümsemişti.

"Bu abla benim arkadaşım." Mert'in söylediği şeyle Beren'in bakışları ona dönmüştü.

"Ne güzel arkadaşların var." Çok beğenmişti beni. Bir kız çocuğundan bunları duymak o kadar hoştu ki.

"Tabi, öyle." Gülümseyerek Mert Hakan da bana baktığında kızardığımı hissettim.

"Ben yavaş yavaş gideyim." Kolundaki saate bakmıştı Mert Hakan.

"İzel abla burada kalsın mı Amca?" Şaşkınlıkla bakışlarım Beren'e dönmüştü. "Ama canım, benim evime gitmem gerek."

"Saat geç olmuş." Mert Hakan da düşünüyordu bu fikri.

"Yani istersen kalabilirsin? Yarın kahvaltıdan sonra tesise beraber geçebiliriz. Tabii ki teklif var ısrar yok." dediği şeye gülümsedim. Beren bana sarıldığında ikna olmuştum.

Komutan || Mert Hakan YandaşWhere stories live. Discover now