Dokuzuncu Bölüm

3.4K 162 2
                                    

Abim akşam kalıp sabah annemlerin yanına Bursa'ya dönmüştü. Bir iş için gelmişti.

Mert Hakan da bir süre oturduktan sonra kalkmıştı dün akşam.

Abimi geçirdikten sonra ben de tesise gitmek için hazırlanıyordum. Sera da bugün tesise gelecekti. Hastam fazla yoktu zaten. Sadece Arda'nın rutin kontrolleri vardı.

Tesise gittiğimde idman çoktan başlamıştı. Arda idmanını bitirdikten sonra odama gelmişti.

Onun işlerini hallettikten sonra kapım tıklandı. Sera'nın geldiğini düşünüyordum.

İçeriye giren Altayla biraz şaşırmıştım. "Selam, rahatsız etmiyorum değil mi?"
"Saçmalama Altaycığım. Hoşgeldin, hayırdır?"

Altay bu aralar biraz üzgündü. Performansı düştüğü için mi üzgündü yoksa üzgün olduğu için mi performansı düşüyordu bilmiyordum.

"Sen tıp okudun, bi bakıma psikolojiden de anlarsın." Eh anlardım herhalde. Uzmanlığım değildi.

"Ya aslında bir doktor olarak değil de bir arkadaşım olarak konuşmak istiyorum seninle." dediği şeye kafamı salladım.

"Bu aralar kendimi buraya layık hissedemiyorum İzel." Kaşlarım çatılmıştı. O da ne demekti?

"Neden Altay?" Sorgularcasına gözlerine bakıyordum.

"Maçları izlemiyor musun? Sürekli gol yiyorum. İçimde bir sıkıntı var. Takımın yararına değil bildiğin zararınayım."

Sandalyemden kalkıp onun karşısındaki sandalyeye oturdum daha net konuşabilmek için.

"Bak Altaycığım, her sporcunun düşüş zamanları olabilir. Performans düşüklüğü bir eksiklik değil aslında kendini daha iyi yerlere getirmen için bir şanstır. Eğer sen zorluklarla mücadele etmezsen asıl buraya layık olamazsın ki."

Dediğim şeyleri kafasında tartıyordu.

"Sen kendi moralini düzeltemezsen taraftarın da sen üzgün olduğun için üzülmez mi? Bak gerçekten çok yetenekli bir kalecisin. Eksik hissetme kendini. Çalış, çabala. Hiçbir çaba karşılıksız kalmaz. Zorluklarla daha da güçleneceksin emin ol."

Dediklerime katılmaya başlamıştı. "Maçlardan sonra düşük yüzünü görmeyi istemiyorum, lütfen. Her zaman burdayım. Bir doktor olarak değil, senin arkadaşın olarak söylüyorum."

"İyi ki varsın." dediği şeye gülümseyip ayağa kalktım. "Sen de öyle, ağlamayacaksın değil mi?" Gülerek söylediğim şeyle ayağa kalkıp bana sarılmıştı.

Çat kapı içeriye giren Mert Hakan'ın yüzünde sorgular ifade vardı.

"Kusura bakmayın, rahatsız ettim herhalde."

"Hayır, İzel arkadaşım olarak bir konuda yardımcı oldu." Arkadaşım kelimesini bastırdığında Mert Hakan'ın somurtkan ifadesi yerini tebessüme bırakmıştı.

"Tamam Altay, bana açıklama yapmana gerek yok."

"Sanki merak etmiyorsun." Altay söylenerek odadan çıktığında Mert Hakanla beraber kalmıştık.

"Şimdi neren ağrıyor?" dediğim şeyle gözlerini devirdi.

"Ben mükemmel doktorumu görmeye gelmiş olamaz mıyım?" Tek kaşım havalanmıştı. Ne isteyecekti ki?

"Dökül bakalım."

Sandalyeye oturduğunda sorguya alınmış şüpheli gibi gergindi.

"Eren denen lavuk, bana saydırıp duruyor. Elimden bir kaza çıkacak onu haber vermek istedim."

"Ne saydırması? Sen ne alaka?" şaşkınlığımı gizleyememiştim.

"Yok efendim ben kimmişim de seni evine bırakırmışım. Yok efendim hangi akla hizmet senin etrafında dolaşırmışım falan fistan. Ergen işte."

Ergen dediği çocuk benle yaşıttı.

Mert Hakanla aramızda yalnızca 3 yaş vardı.

"Arkadaşım hakkında öyle deme." alaycı bir gülümseme kondurmuştu suratına.

"Arkadaşım dediğin o herif seni arkadaşı olarak görüyor mu sence? Hadi ama İzel, sen zeki kızsın." Ne demek istiyordu?

"Açık konuşsana Mert." Boğazını temizledi ve bana doğru bir adım attı.

"Diyorum ki, o lavuk seni arkadaşı olarak görmüyor." Bunu dedikten sonra bir adım daha attı.

"O ergen, senden hoşlanıyor."

Ve bir adım daha.

"Bence çevrene iyi bakmalısın."

Şu an dediklerine odaklanamayacağım kadar yakındık ve benim bütün dikkatim dağılmıştı. Yutkunduğum zaman yüzünde o sırıtış belirdi. Mert Hakan'ın iki numaralı sırıtışı, flörtöz bir sırıtış. Birincisi de alaycı olan zaten.

Flörtöz sırıtışını da benden başkasına kullanmıyordu şimdi Allah'ı var.

Ne diyorum ya? Bak yine kafam karıştı.

Bir adım geriledim, bu şekilde konuşabilecek kadar sakin bir insan değildim. Attığım geri adıma karşılık bana doğru bir adım attığında kalbimin şiddetle çarptığını hissettim.

"Peki... Öyle değil ama öyle olsa, sen neden bu duruma bu kadar takıldın?" Oynama sırası bende miydi?

"Bilmem, beni ilgilendirir mi?" kaşlarım çatıldı. Ayağına gelen topu nasıl bu kadar iyi çevirebilirdi.

Mert Hakan'ın üzerimdeki etkisi çok başkaydı. Hayır yani, iki saniye önce avcı ben av o olurken bir saniyede nasıl roller değişebilirdi?

Mert Hakan'ım diyorum başka bir şey diyemiyorum. Hikayenin gidişatı hakkında her zaman dediğim gibi, yorumlarınız benim için çok önemli.

Çok seviyorum.

Komutan || Mert Hakan YandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin