On Üçüncü Bölüm

3.1K 125 24
                                    

Ne demek kansermiş? Neden bizim haberimiz olmamıştı bundan.

Bir insanı sevmesen de onun hastalığından mutlu olamazdın.

"Hastanede tutuyorlar. Artık dışarı çıkması yasak..." Eren'in dediği şeyle gözlerim dolmuştu.

Gizem'in en büyük korkusu ölmekti.

En büyük korkusu gerçekleşmemeliydi hem de bu kadar gençken.

Üzerime daha uygun şeyler giyip arabaya binmiştim. Hastane yakındı evime. Hızlıca gittiğimde Eren beni kapıda karşılamıştı.

"Ne kanseri?"

"Akciğer."

Akciğer kanseri çok ciddi bi' kanser türüydü. Gizem, sigara kullanıyordu. Hem de çok küçük yaşlardan beri. Sebebini hiçbir zaman bilememiştim.

Ege bizi gördüğünde kaşları çatılmıştı. Bana sinirli miydi tartışılır, çünkü belki de bir bakıma onun istedikleri olmuştu.

"Neler oluyor Ege?" sorduğum soruyla omuz silkti.

"Annesi vefat etti." Dediği şeyle gözlerim dehşetle açıldı. "O zamandan sonra çok daha ciddi sigara kullanmaya başlamıştı."

"Sonucu bu." Gözlerim doluyordu. Bana annesinin vefat ettiğini söylememişti, yeniydi. Daha doğrusu biraz olmuştu muhtemelen.

"Ne zaman?" Sorduğum soruyla Ege biraz duraksadı. "Üç buçuk ay oluyor, haberin yok mu?" Kafamı olumsuzca salladım.

Gizem bana bir şey anlatmazdı. Moralinin bozuk olduğunu anlardım, sorardım. Bana hiç cevap vermezdi.

"Ölecek." Ege'nin karamsarlığıyla kaşlarımı çattım.

"Ege saçma sapan konuşma." Dediğim şeyle omuzlarını silkti.

Hastanenin hasta bekleme koltuklarına oturduğumuzda yaptığım hareketlerden pişman olmuştum.

Kötü bir insan olmuştum.

Mert Hakan: Özür dilerim.

Mert Hakan: O kadar gülmemeliydim.

İzel: Sorun yok Mert, gerginliğime denk geldi.

İzel: Saçmaydı zaten.

Mert Hakan: Saçma olan ne?

Mert Hakan: Seni az kalsın öpecek olmam mı?

İzel: Hayır, beni az kalsın öpeceğini zannetmem saçma.

Mert Hakan: Nerdesin? Yanına geleyim. Bunu burdan konuşmayalım.

İzel: Hastanede.

Mert Hakan: Neden? İyi misin?

Mert Hakan: Hangi hastane?

Mert Hakan: Sana bir şey mi oldu?

İzel: Gizem, kansermiş.

İzel: İnanabiliyor musun?

İzel: Ona o kadar kötü şeyler söyledim ki.

İzel: Ben çok kötü bir insanım.

Mert Hakan: Değilsin.

Mert Hakan: Senin için söyledikleri çok rencide edici şeylerdi.

İzel: Sinirime yenik düştüm.

İzel: *konum*

Mert Hakan: Geliyorum.

"Sen iyi misin?" Bahçede onu karşılamak için bekliyordum. Yanıma gelip bana sarıldığında ilk söylediği şey buydu.

"Ben iyiyim ama o değil." ister istemez üzülüyordu işte insan.

"Kurtulması imkansız değilse ağlama." İmkansız değildi ama çok zordu.

Ege: Seninle konuşmak istiyor.

Ege'nin mesajıyla hızlı adımlarla içeriye girmiştik. Mert Hakan üzerimdeki gerginliği almaya çalışsa da başaramıyordu.

Enfeksiyon kapmasın diye özel giysiler giydirmişlerdi, maske de takmıştım içeriye girdiğimde.

Yorgun gözüküyordu, normal olarak.

"Benden neden hep nefret ettin Gizem?" Gözlerinin içine baktığımda asıl sebebin o yemekte söylediği şeyler değildi.

"Annen vefat etmiş, neden söylemiyorsun Gizem?" Gözlerimin en içinde bir şeyler aradı.

"Çünkü senden hep nefret etmemin sebebi de annemdi." Kaşlarımı çattım.

"Annemiz."

İzelim... İzel'e karşı ayrı bir şeyim var ya sanki kızımmış gibi hissediyorum. Şey ama bu, annenin çocuğundan yaşça küçük olması sorunsalı gibi. Bulduğum yaş problemlerinin sonucu işte.

Komutan || Mert Hakan YandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin