Serçenin Gözyaşı/TAMAMLANDI

Galing kay dilabstn

6.4K 399 5.4K

KİTAP ŞARKISI: SEZEN AKSU/ Tutuklu Youtube Playlist: https://youtube.com/playlist?list=PLl-hhXM1-pJmMKD3FEMVj... Higit pa

Tanıtım
İrtihal// I- Kurban'ın Son Çığlığı
İrtihal//II- Morgtaki Kız
İrtihal//III- Aşkın Prangaları
İrtihal//IV-Kırık Hayaller Durağı
İrtihal//V- Güzel Gözlerin Bakışı
İrtihal//VI-Azrail'in Kirli Nefesi
İrtihal//VII-Umarsız Aşk
İrtihal//VIII-Bile Bile Kara Sevda
İrtihal// IX-Ölse De İnsan Biter Mi Aşk?
İrtihal//X-Oyun Kuralları ve Eksik Kartlar
İrtihal//XI-Yeminleri Tüketen Zehir Sevda
İrtihal//XII-Veca
İrtihal//XIII-Muhtazır
İrtihal//XIV-Acılara Prangalı
İrtihal//XV- Kaçınılmaz
İrtihal//XVI- İntizar
İrtihal//XVII- İnkiyad
İrtihal//XVIII-Tebah
İrtihal//XIX-Lerze
İrtihal//XX-Kanadı Kırık Kuşla Dans Eden Yaralı Dev
XXI- Satırların Sonundan Kan Damlıyor
XXII-Parçalar
XXIII- HİCRAN
XXIV-Muğber
XXV-Perestiş
XXVII-Karahindiba
XXVIII-Gökkuşağı
XXIX-Bugün ve Geçmiş
XXX-Eylül'ün Ali'si
XXXI-İdam
XXXII- Kalbin Sırları Her Daim Mahkumdur, Açığa Çıkmaya
XXXIII- Kim Ölü Kim Diri
XXXIV- Ceset Labirentinin annesini arayan kayıp kızı
İrtihal//XXXV- Final Ihlamurlar ve Serçenin Gözyaşı

XXVI- Lahza

85 8 231
Galing kay dilabstn


BÖLÜM 26

LAHZA

Lahza:Zamanın bölünemeyecek adar küçük bir parçası

Kaan Boşnak / Bırakma Kendini 

Sezen Aksu/ Tutuklu  

***

Gözleri yeniden gözlerimle buluştuğunda hissettim. Ben yıllar sonra onunla kavuştum. Yıllar sonra onunda kalbinde kendimi gördüm. Onca vecaya onca hastalığa rağmen içimde bir yerlerde bir gül bahçesi vardı şimdi.

Hiçbir serçenin ağlamadığı bir gül bahçesi. Ellerimi yanaklarına koyup dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Onu kana kana öptüm. Zaman tane tane aktı üstümüze, zihnimde beslediğim canavarlar acıyla haykırdı. Ne olursa olsun onu bırakmayacağımı bilen kalbim sevinçle sarsıldı.

Yumuşak öpüşü yavaşça ayrıldı dudaklarımdan. " Her şey gibi bu da geçecek Eylül." Ellerime batan sakallarını okşadım. "Gerçekliği yitiriyorum, ben kendi kendimin celladı olacağım. O yapmazsa ben yapacağım Boran."

Yüzümü okşadı, beni sevdi. Binlerce kez tekrarladım. Beni sevdi, beni sevdi, sevdi, sevdi. Üzerime düşen gözlerinden okudum. Beni gerçekten sevdi. "Ben iyileştiririm seni. Korkma kendinden." Gülümsedim.

"Ellerin titriyor Ali." İçimde bir yerlerde koca bir yangın başladı. Hızla gözlerimden çekti gözlerini. "Dokunursam, canın yanar. Ben canını yakmak istemiyorum." Islak kafamı eğip omzuna yasladım. "Sen benim canımı yakmazsın."

Eli sırtımı sarıp omuzlarıma dokundu. Diğer eli ise yanağımda yuva yaptı. Dudaklarımda uzun süreli bir tebessüm yer etmişti. Parmakları gülüşüme dokundu.

"Yüreğinden beyaz kuşlar uçardı yüreğime

dokundukça portakal çiçekleri dökerdi

sevilmekten ürpertili dingin gövden

ah çocuk ah kadın ah sevgili

sözlerin aşkı anımsatsa da

gülüşünde onulmaz acılar gizli.*"

Derin bir nefes aldı. "Bana seni hatırlatıyor bu şiir." Ardından küçük şampuana uzanıp eline döktü. "Seni yıkayabilir miyim?" Güldüm ve gözlerimi kapatarak onayladım.

Parmakları saçlarımın içinde dans etmeye başladı. "Boran, Anıl nasıl?" diye sordum aniden aklıma gelenlerle. "Kötü, sürekli sarhoş, avare." Elimi suyun üzerinde gezdirdim. "Duruyla çok vakit geçiriyorlar mı?" diye sordum.

"Aslında evet. Duru ona çok yardımcı oluyor. Bu kadar yakın olacaklarını düşünmemiştim." Gözlerimi duvarlarda gezdirdim. Kimse Duru'nun hislerini bilmiyordu. Bende bildiğime bin pişmandım. "Emir bu duruma ne diyor?"

Boran uzanıp duş başlığını aldı. "Suyu açar mısın?" Suyu açıp cevabını bekledim. "Bilmem, rahatsız olmuyordur sonuçta Anıl hala Günce'ye aşık." Birden durup arkamdan yüzüme doğru eğildi. "Yoksa onların birlikte olduğunu mu düşünüyorsun." Elimi suyun içinden çıkarıp alnına vurdum.

"Tabiki düşünmüyorum. Sadece Duru'nun Emir'le mutlu olmasını istiyorum. En azından bir arkadaşım mutlu sona ulaşsın." Tabi Duru'nun mutlu sonu Emir ise. İçimden bir ses yanıldığımı söylüyordu. Duru'nun Emir'le bir geleceği olmadığını haykırıyorlardı.

Boran duş jelini elinde köpürtüp boynumdan omuzlarıma yaydı. Ben devam edeceğini düşünsem de o durmuştu. "Ne oldu?" Eli sağ omzumun arkasına hafifçe dolandığında ince bir sızı hissettim. "Morarmış." Dudaklarını oraya bastırdı.

"Önemli değil." dedim boynumu çevirip ona bakmaya çalıştığımda. "Önemli, sandığından daha önemli."

"Canım yanmadı ." Eliyle orayı okşadı, gözleri hala moraran yerdeydi. Parmaklarıyla sütyenimin askısını çekip orayı rahatlattı. O an canımın yandığını hissettim. "Ama benimki yandı."

Biraz daha geriye dönüp şakağını öptüm. "Bana bir şarkı söyle." dedim yeniden önüme dönerken. "Ciğerimizi söken bir şey olmasın ama." demeyi de ihmal etmedim. Zaten ciğerimiz söküle söküle organımız kalmamıştı.

Ellerini omuzlarımdan aşağı kaydırdı. "Bırakma kendini, hadi gel yaslan bana." Dudaklarım kıvrıldı, gözlerimi kapattım. "Yanımda değilsen ne istanbul ne Ankara."

"Dalgalara direndim, bilmem neye güvendim." Diye mırıldandım bende. "Bir damla su dökmem, tüm dünya alev alsa da." Duş başlığını alıp suyu açtı. "Bilmem neye gücendin, hadi gel anlat bana. Değişmem gülüşünü, bütün dünya benim olsa da." O an eğilip gülüşümün bittiği yerden öptü.

"Her kim ki seni üzüp, üstüne ağlatırsa, Bir damla su vermem çöllerde kavrulsa da."

Belki de hayatımda ilk kez biri beni gülüşümden öptü. Hayatımda ilk kez biri beni kalbimden öptü...

Boran bir havlu alıp onu bedenime doladı. Ben yürümek için adım atsamda o buna izin vermedi ve beni kucağına alıp içeri götürdü. "Gösterme kendini hadi gel saklan bana."

Yatağın üzerine bıraktığı mavi kazağı kafamdan geçirdi. Hala şarkı söylüyordu. Gözlerimi bir saniye bile ayıramadım gözlerinden. "Ben hiçbir yerdeyim..." Eşofmanı belime kadar çektiğinde elimi dudaklarına kapattım. "Boran..." Gözlerinin içinin güldüğünü gördüm. Benimde kalbim güldü. Avucumu öpüp elimi indirdi. "Söyle meleğim."

"Seni seviyorum." Eşofmanın iplerindeki eli durdu. Kafasını ağır ağır yeniden gözlerime çıkardı. "Hep bunu söylesen keşke." diye mırıldandı gözlerime, hayır dudaklarıma bakarken. "Eylül?"

"Söyle sevgilim." Dudakları iki yana kıvrıldı.Ellerini belimden sırtıma kaydırıp bir adım daha yaklaştı bana. "Evlen benimle." Bedeni dolayan damarlarım tıkandı, sinirlerim gevşedi. Mental olarak ilk kez aylar sonra ilk kez huzurla doldum.

Saç tellerime kadar titredim. Kollarımı omuzlarına dolayıp yüzüne yaklaştım. Parmaklarımın ucunda durmam gerekmişti. "Bir daha sor." dedim dudaklarına bakarken. "Evlen benimle."

Bir lahza olsun nefes almadığımım bu hayatta sonsuzluğu içime çektim şimdi. Dudaklarımı dudaklarına yaklaştırdım. İki saat önce ellerim bir katilin üzerindeyken şimdi temas edebileceği en güzel şeyin üzerindeydi. Aşkın.

"Evet." dedim kısa ve hızlı bir öpücükle. "Ali..." Gözlerine baktım, uzun siyah kirpikleri ıslandı. "Söyle Ali'nin kalbi."

Bütün evren sustu. Herkes nefesini tuttu. İçimde odasına kapanmış morluklarına bakarak ağlayan küçük Eylül bile ağlamayı bıraktı. Yirmi dört yıldır o ilk kez gülümsedi. "İyileştir beni." dedim daha sıkı sarılırken. "Severek, bakarak, öperek,dokunarak iyileştir beni Ali."

Yeşilleri en karanlık tonuna büründü. "İyileştirmeye korkuyorsam?" dedi yutkunurken. Parmak uçlarımda biraz daha yükseldim. "Boran'ı bilmem." dedim kararlılıkla. Elimi ensesinden göğsüne doğru kaydırdım. "Ama Ali beni incitmez."

Parmaklarının ucuyla alnıma dökülen saçlarımı çekti. Parmakları gözlerimden dudaklarıma kadar yüzümde gezindi. "Seni hep sevdim ben."dedi birden bire.

"On dördümde de yirmi dördümde de." Diliyle dudaklarını ıslattı. Saçlarımı okşuyor burnumdaki banta dokunuyordu. Hoş dokunmuyor olsaydı bile gözleri okşuyordu yüreğimi. "Sana dair her şey burda." dedi elimi alıp kalbine bastırırken. "Eylül, o kadar güzeldin ki... yüzün değil, kalbin o kadar güzeldi ki."

Derin bir iç çekti. "Seni hak etmediğimi söyleyen bir sesin kurbanı oldum. Seni sevmemek için ne kadar savaştılar benimle biliyor musun?" Islak kirpiklerine damla damla tutundular, acılar...

"Şİmdi anlıyorum, ben seni hep sevdim. Hep seveceğim. Bir gün seni sevmezse aklım kalbimi alıp kalbine geleceğim. Orada saklanacağım. Çünkü ben sende tutuklu kaldım."

Dudakları dudaklarımın arasına sığındı. Ben onun ellerinde yaralı bir serçe gibi titredim. Otel odasını aydınlatan ay ışığı binlerce kez gözlerine düştü. Binlerce kez gözlerine düştüm.

Eğer sonsuza kadar bir geceyi yaşamam gerekseydi hep bu geceyi yaşardım. Bu gece Boran'la değil, Ali ile kavuştum. Bu gece katilime karşı ilk galibiyetimi verdim bu gece yüzüme haykıran aşka karşı ilk galibiyetimi verdim.

Saçlarım yatağa dağıldı, tıpkı kalbimin gözlerine dağılması gibi. Dışarıda fırtınalar koptu, biz de odayı yaktık. Alev alev tutuşturduk birbirimizi.

Hakkı vardı. Biz bu aşkta tutuklu kalmıştık.

***

"Yeter artık Boran. Yiyecek yerim kalmadı." Kaşlarını çatıp yüzüme avel avel baktı. Sonra kolumu tutup havaya kaldırdı. "Bak, kol değil kibrit." Çatalı, şaşkınlıktan açtığım ağzıma soktu.

Duru bize bir kahkaha patlatırken kollarımı göğsümde bağladım. "Ya babaannem bile böyle yapmadı be." dedim elimle ağzımı kapatırken. Bana kısa ama temkinli bir bakış atıp kendi tabağına döndü.

Gözlerim tabağına kaydığında ister istemez göz devirdim. "Bir insan hür iradesiyle nasıl zeytin yer anlamıyorum." dedim. Boran gözlerime baka baka bir yeşil zeytin daha yediğinde neredeyse kusacaktım. "Hepimiz senin gibi mıymıntı değiliz."

Hayretle elimi göğsüme bastırdım. "Ben mi mıymıntıyım? Dİyene bak." Hızla Duru'Ya döndüm. "Biz orta üçteyken Çanakkale gezisine gitmiştik. Bütün sınıf şırdan yemek isteyince öğretmende bizi götürdü." Boran kaşlarını çatıp bıkkınca çatalını bıraktı.

"Eylül! Kimseye anlatmayacaktın!" Ona kısaca bakıp yeniden Duru'ya döndüm. "Geldi şırdanlar. Bunun bir bakışı var şırdana. Sınav görmüş öğrenci gibi. Ay hepimiz yedik, bu da yiyor ama zorla." Elimi dudaklarıma bastırıp gülmemi engelledim.

"Daha tabağı bitmeden kalktı gitti dükkandan. Bende koştur koştur dedim öldü herhalde. Köşeyi döndüm bir baktım ağlaya ağlaya kusuyor."

Duru Boran'a bakarak bir kahkaha patlattı. "Söz vermiştin, kimseye anlatmayacaksın." dedi kaşlarını çatarak. Elimi uzatıp elini tuttum. "Oy, küsme aşkım."

"Duru." dedi aniden. O an anladım ki beni bu masaya gömecekti. "Sen Eylül'ün orta ikideyken ne yaptığını biliyor musun?"

"Ne yapmış?" dedi merakla. Biraz hafızamı zorladım. Acaba neyi anlatacaktı. "Biz üçümüz bir kızın doğum günündeydik." Hızla kollarını tuttum. "Hayır, Boran onu anlatamazssın." Gözlerime baktı ama takmadı .

"Eylül kıza nasıl bakıyor ama. Yalnız kalsalar bir kaşık suda boğacak." Kollarını sıktım. "Aşkım, hayatım, sevgilim susar mısın? Söz vermiştin bu bir sırdı."

"O zamanlar Eylül'ün bir tavşanı vardı Roka. Rokayı küçük bir çantaya koyup yanında getirmiş." Sandalyeme oturup kollarımı göğsümde bağladım. "Bu bir çocukluk hatasıydı." diye hayıflandım.

"Hepimiz içerde eğlenirken Eylül kızın odasına girip hayvanı yatağa bırakmış. On dakika geçti geçmedi Eylül içeri geri döndüğünde neredeyse kusacak gibiydi. "

"Neden, ne olmuş ki?"

"Dinle. Birden koşarak odadan geri çıktı. Herkesin dikkatini geri çekti tabi. Hepimiz peşinden tuvalete ilerledik. Herkes Soruyor Ne oldu Eylül diye. Eylül yüzü ıslak çıktı tuvaletten. Gözleriyle kızı buldu ve dedi ki."

"Of hayır ya." Ellerimle yüzümü kapattım. "Suna altına yapmış, çarşafını da değiştirmemiş gidin bakın, bir iki kişi Sunanın odasına gitti bu sırada Biz Eylül'ü üç kişi Suna'yı tutuyor. Kavga edecekler. Neyse odaya girenler koşarak tuvalete girip kusunca anladık ki doğru söylüyor."

Duru bana şok içinde baktı. "Dönüşte baktım çantasının içinde bir beyazlık hareket ediyor o an anladım. Suna değil de Roka yapmış o şeyi."

Duru hayretle kıkırdadı. "İnanmıyorum sana Eylül." Kafamı başka yöne çevirdim. "Küçüktüm, ayrıca o Suna denen gerizekalı beni okulda tuvalete kilitlemişti. Küçük yılan yüzünden sınava girememiştim." Boran'ın gülüşünü duyunca cinlerim iyice tepeme attı.

Şimdi görürdü o. "Bakıyorum sende unutamamışsın Sunayı. Hala hatırlıyorsun adını." Gözlerini açarak suratıma baktı. Şimdi yaktım seni. "Sen hatırlıyor musun gördüğün her kızın adını?" diye sordum diklenerek.

"Şaka yapıyorsun değil mi?"

"Yoo, şaka falan yapmıyorum. Bakıyorum sende yapmıyorsun. Suna şakaları sevmezdi ondan herhalde."

"EY-"

"Şht, sus, konuşma daha fazla. Adımı unutup Suna falan dersin katil olurum. Konuşma bir daha benimle. Sunaymış. Peh!"

Suratıma öyle tatlı bakıyordu ki... aynı bebek gibi. Daha fazla dayanamayıp bir kahkaha attım. "Bu korku sana bir ay yeter. "

"Bir an ciddisin sandım." dedi Duru gülerek. "Asla o kadar kıskanç biri olmadım." dedim masadaki portakal suyuna uzanarak." Boran uzanıp sol elimi sıkıca tuttu.

Bunu bütün gece boyunca yapmıştı, hatta sabah bile saniye başın elimi tutuyordu. Dün gece, evlilik teklifinden sonra olanlar aklıma geldiğinde dudaklarımı bir gülümseme aldı. Yanaklarımın ve bandajın kapattığı burnumun kızardığına emindim.

Utanç ve hatırlamanın verdiği ateş beni bastığında bardağı bırakıp elimle yüzümü yelledim. "Hayırdır,ateş mi bastı?" Diye sordu yüzüme eğilerek. Gözlerine baktığımda oradaki haylazlığı ve imayı gördüm.

"Seni basmıyor sanki." dedim saç diplerindeki ıslaklığı uzanıp silerken. "Bana sıcaktan basıyorda sana sıcaktan basıyor gibi gelmedi pek." Gözlerimi kıstım. "Arsız."

Omuzlarını silkip önüne döndü. "Yanımda bir ateş parçası oturuyor. Arsız olmamak elde değil." Gülerek başımı salladım. "Sen böyle değildin. Ne olduysa dünden sonra oldu." 

Boran gülerek başını eğdi. Sandalyeye yasladığı eliyle hafif çıkmış sakallarını kaşıdı. "Özgürce sevmek böyle birşey herhalde." dedi.

Elimi dudaklarına doğru götürüp oraya ufak bir buse bıraktı. "Sen varken her bir lahza mücevher gibi kıymetleniyor. Zamanımız darmış gibi hissediyorum, yanından ayrıldığım an bir daha bu kadar yakın olamayacakmış gibi hissediyorum."

"Korkma, ben sonsuzluk boyunca seninle olacağım."

Yalan, ben aylar sonra, belki yıllar hatta belki de günler sonra terk edeceğim. Sana bir ömürlük aşk bırakıp gideceğim. Gözlerim dün gece soluk soluğa kavga etiğimiz ormana kaydı.

Yalan söyledim. Yalan söyledim, yalandan korkan bir sevgiliye. Yalan söyledim, umut dolarsa intihar edecek bir serçeye. Yahu yalan söyledim ben. Kendime, kalbime, korkudan tir tir titreyen o küçük Eylül'e yalan söyledim.

Yaşayacağım dedim, Herkese yaşayacağımı söyledim. Ben bile bilmiyordum on beş yıl önce öldüğümü. Ben bile bilmiyordum, aslında gömülmeyi beklediğimi.

Ben korkmuyordum ama şiddeti iliklerine kadar yaşayan o çocuk korkuyordu. Karanlık odasında mavi battaniyesine sarılmış tir tir titriyordu. İs kokan odayı solmuş çiçeklerin, laviniaların kokusu kaplıyordu.

Ben kaybedebilirdim ama o kazanmalıydı. Solmuş laviniaları çöpe atıp altın kadehleri almalıydı eline , morluklarını iyileştirip öpücükler kondurmalıydı. Ben ölsem bile özenle sakladığım Eylül yaşamalıydı.


***

Tutuklu kaldıklarınızdan bir işaret bırakın buraya.

Bizimkiler kavuştu. Aşna fişne yaptılar bunca olayın arasında KANDKSJNKDJ

Ferman'a bir soru bırakın bakem?

Daha fazla konuşmayacağım. Çokça seviliyorsunuz.

* = Haydar Ergüden'in Söylence İsimli Şiiri

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

35.8K 1.4K 9
Her kalp ayrı imtihanlara tabi tutulurdu bu hayatta. Mathieu' nun kalbi korkularından oluşan bir kafesin için de esirken, Eslem'in kalbi bilinmeyene...
55.6K 4.6K 7
Sadece anlaşma olarak başlanan bu nişanlılığın ilk görüşte aşka dönüşeceğini kim tahmin edebilirdi ki? Arkadaşı Pınar'la yer değiştiren Asya da hiç t...
429K 22.5K 81
Rakı yarım doldurulur kadehe, hiçbir zaman eksik veya fazla olmaz sudan. Derler ki, rakı masasında yokluğuna küfür edecek bir can vardır mutlaka...