Serçenin Gözyaşı/TAMAMLANDI

By dilabstn

6.5K 400 5.4K

KİTAP ŞARKISI: SEZEN AKSU/ Tutuklu Youtube Playlist: https://youtube.com/playlist?list=PLl-hhXM1-pJmMKD3FEMVj... More

Tanıtım
İrtihal// I- Kurban'ın Son Çığlığı
İrtihal//II- Morgtaki Kız
İrtihal//III- Aşkın Prangaları
İrtihal//IV-Kırık Hayaller Durağı
İrtihal//V- Güzel Gözlerin Bakışı
İrtihal//VI-Azrail'in Kirli Nefesi
İrtihal//VII-Umarsız Aşk
İrtihal//VIII-Bile Bile Kara Sevda
İrtihal// IX-Ölse De İnsan Biter Mi Aşk?
İrtihal//X-Oyun Kuralları ve Eksik Kartlar
İrtihal//XI-Yeminleri Tüketen Zehir Sevda
İrtihal//XII-Veca
İrtihal//XIII-Muhtazır
İrtihal//XIV-Acılara Prangalı
İrtihal//XV- Kaçınılmaz
İrtihal//XVI- İntizar
İrtihal//XVII- İnkiyad
İrtihal//XVIII-Tebah
İrtihal//XX-Kanadı Kırık Kuşla Dans Eden Yaralı Dev
XXI- Satırların Sonundan Kan Damlıyor
XXII-Parçalar
XXIII- HİCRAN
XXIV-Muğber
XXV-Perestiş
XXVI- Lahza
XXVII-Karahindiba
XXVIII-Gökkuşağı
XXIX-Bugün ve Geçmiş
XXX-Eylül'ün Ali'si
XXXI-İdam
XXXII- Kalbin Sırları Her Daim Mahkumdur, Açığa Çıkmaya
XXXIII- Kim Ölü Kim Diri
XXXIV- Ceset Labirentinin annesini arayan kayıp kızı
İrtihal//XXXV- Final Ihlamurlar ve Serçenin Gözyaşı

İrtihal//XIX-Lerze

87 6 91
By dilabstn

BÖLÜM 19

LERZE

Merve Özbey / Yaramızda Kalsın

Lerze: Titreme, titreyiş

***

Bitiş çizgisini göremiyordum. Yol fazla puslu ve fırtınalıydı. Rumu deliveren bir aşkın pençesinde, yaşam yolunu koşuyordum. Nefes nefese. Sadece bedenim değil ruhumda lerze lerze ölüyordu. Yandığım ateşin içinde Duru'nun sureti belirdi. Bizimle birlikte binlerce insan. Hepsi de aşktan tebah.

"Emir'e bunu yapamam." sesi bile can çekişiyordu sanki. Sırtını sıvazladım. "Geçecek." diye yalan söyledim. Doğrular soluğunu kesiyorsa ömrünü uzatacak olan yalanı içerdin kana kana.

"Her şey geçecek, bütün acılar bitecek." Bir veba gibi ruhumuza yapışan umutsuzluğun haddi fazlaydı artık. Bu kedere, meyus hislere,inkıyad etmekten bir gram yaşam kalmamıştı içimizde.

Dur geri çekilip gözyaşlarını sildi. "Peki sen, soluğunu kesen bir katile boyun mu eğeceksin?" Lüzumsuz gerçekler tokat gibi yüzüme çarpınca yeniden fotoğrafları karıştırmaya döndüm. Bu konun üzerini apar topar kapatan ben değil Duruydu. Bana da ona uymak düşüyordu.

"Eğeceğim." diye mırıldandım. "Ama boynumu eğenin boynunu keseceğim." Duru ellerini benim kenara ittiğim fotoğraflara daldırdı. "Sende toprağa karışacaksın diye ödüm kopuyor." Cevap vermedim, o da susmadı zaten. "Ama en çok Boran'ın ödü kopuyor."

Duru'nunda bizi ayrıldı biliyor olması gerekliydi. O günkü plandan kimsenin haberi yoktu. "Sen nerden biliyorsun?" Başını eğip güldü. "Planınızı duydum sadece. Önemli olan bu değil."

Nihayet Melek'in doğum günün olduğu albüme geldiğimde geridim. Aradığım, tanıdık ve ölüm kokan bir çift mavi gözdü. "Eylül?" Duru konuşmam için beni sıkıştırıp duruyordu. Dikişlerimin ağrıdığını bahane edebilirdim, ama yemezdi.

"Peşimden sevdiğim adamı da sürükleyemem Duru. Anneme, kardeşime yapılanı gördün. Boran'ı fabrikada eroin komasında bulmamızın üzerinden çok geçmedi. Bunların hepsi benim yüzümden."

"Sen kendini ne kadar itersen it, Boran senden asla vazgeçmez." Güldüm. "Allah aşkına Boran bana aşık bile değil. İki haftadır rol yapıyor, belki de deniyor, ama o beni onu sevdiğim kadar sevmiyor Duru."

"Nereden biliyorsun?" Gülüşüm huzursuz bir tebessüme evrildi. Gözlerimde ufak öfke kırıntıları olduğunu biliyordum. "Çünkü ben, katilimden önce onun aşkından ölüyordum. "

Duru gözlerini devirdi ama ona söz hakkı tanımadım. "Kıyamayan o zamanda kıyamazdı. Aşktan kafayı yediğim yıllarda bana kollarını açardı. Ben aptal değilim Duru. Sadece onun bana verdiği ihtimale sıkıca tutunmuştum." Derin bir nefes aldım.

"Ama artık o ihtimale ihtiyacım yok!"

"Ben gördüm. Bakışlarında alışık olduğum savaşın yerine yenilgi var Eylül. Sana, senin aşkına olan yenilgisi..." Elimi boşver dercesine salladım. "Artık bir önemi yok. Onu peşimden intihara sürükleyemem. O ölürse bende ölürüm." Gözlerimden manidar bir damla yaş aktı.

"Ama ben ölürsem, o yaşar."

"Yanılıyorsun. Göreceksin sana senden daha fazla aşık olduğunda pişman olacaksın. Çünkü sen öldüğünde o yok olacak!"

Duru'nun sözlerine inanmak isteyen tarafıma bıçak çektim. Onun beni öyle sevmesine imkan yoktu. Benimde onun cesedine sarılmaya niyetim. Bu aşkı o daha fazla kapılmadan bitirmek en iyisiydi.

Ben, ikimizin yerine de ölürdüm.

***

Otobüsün alışık olduğum sesi öttüğünde elimdeki fotoğrafı çantama sıkıştırıp indim. Bu hafta hep okuldaydım. Derslerim yoğundu, nefes almaya bile vaktim yoktu. Ama ben hem okuyup hem katilimi bulmaya çalışıyordum.

Bugünkü derslerden sonra Orhan komiserle buluşup ona doğum günü fotoğraflarını gösterecektim. Belki o adama dair bir iz bulabilirdik.

Adımlarım okulun koridorlarında dikkat çektiğinde bir iki kişi gelip geçmiş olsun dileklerini iletti. Boynumdaki sargı bahçedeki yalan aldatılma kavgasını unutturmuştu. Duru'dan öğrendiğim kadarıyla herkes o kavganın yalan olduğunu biliyordu zaten.

Çünkü çok sevgili (!) Gümüş katil Boran ile o günden sonra çekilen fotoğraflarımızı her yere yaymıştı. Az daha ana haberde Boran ve beni el ele hatta dudak dudağa bile görebilirdiniz.

Dersin olduğu sınıfa gelip Duru'yu buldum ve yanına oturdum. Kısa selamlaşmanın ardından Duru bana okulda olanları anlattı. Daha çok Boran'ı.

Aylin onu gördüğü her yerde olay çıkarırken arkadaşları onu dışlamıştı. Duru'ya birkaç kere beni mahvedeceğini söylemeyi de unutmamış. Boran onu bir kenara çekip bir şeyler demiş ama Duru ne dediğini bilmiyormuş.

Emir Boran'la ilgili hiçbir şeyi Duru'ya söylemezken Anıl bu hafta okula geri dönüyormuş.

Beni ilgilendirmeyen gündem nihayet bittiğinde Duru şüphelendiği birkaç ismi sıraladı. "Arhan kendi halinde bir çocuk Duru!" dedim sıkıldığımı belli ederek.

"Ne biliyorsun? Herkese grip garip bakıyor. Hem dediklerine göre eski sevgilisini de dövüyormuş. O yüzden ayrılmışlar."

Sadece birkaç ay önce balıklama atlayacağım dedikodu bile dikkatimi çekmiyordu artık. "Duru, Arhan değil, eminim. Ayrıca o kız Arhan'ı aldatmış. Rezil olmamak için böyle bir yalan uydurmuş."

"Sen nereden biliyorsun bunu be!" Onun bilmediği bu malzemeyi ona daha önce vermediğim için çirkefleşmişti. Bu tavrı beni güldürmeye yetti. "Arhan söyledi. Kanıt bile gösterdi."

"Sizin diyaloğunuz var mı?" Kaşlarımı kaldırdım. "Karşında dert dinleme makinesi duruyor Duru. Bu amfideki herkesin en az bir derdini biliyorum."

Doğruydu. Aylar öncesine kadar üzgün görünen herkese dadanır, dertlerini dinler üstüne onlar için üzülürdüm. Ansızın gelen acı hükümlerle bu garip huyumuda unutuvermiştim.

Alaycı yüz ifademi Duru'nun böğrüme saplanan kolu bozdu. "Napıyon kızım ya." Ellerimi acıyan yere kapatıp Duru'nun baktığı yere baktım. "Osman?" soru dolu sesim Osman'ı güldürdü. Bugün mavi lenslerini takmamış, kahve gözlerinin ışıltısını gözler önüne sermişti.

"Geçmiş olsun Eylül."

"Teşekkür ederim." Osman içeri giren öğretmene kısa bir bakış atıp elindeki not kağıdını masaya bıraktı ve elini kaldırıp yan sıraya oturdu.

Siyah not kağıdı ruhumu daraltmıştı. Duru düşüncelerimi dile getiren kişi oldu. Gözleri not kağıdındaydı. "Kodumun kırtasiyesinde beyaz not kağıdı mı bitti herkes bu iğrenç rengi kullanıyor."

Etraflıca bir baktığımızda herkesin elinde siyah not kağıtları vardı. Osman'ın verdiği kağıdı okumadan defterimin arasına sıkıştırdım. "Boşver, derse odaklanalım."

***

Oturduğum bankta beklemekten ağaç olmuştum. Orhan komiser tam bir saat gecikmişti. Güneş yavaş yavaş batarken soğuk, o kemik çürüten rüzgar Antalya sokaklarını esir almıştı. Önümde köpüren deniz içimdeki kavganın resmi gibiydi.

Üstüne üstlük karşı bankta beni izleyen kızın varlığı söz konusu dahi değildi. Kafayı üşütüyordum. Kafamda tanımadığım sesler vardı, ölüleri görüyor olmam da cabasıydı. Psikoloğumla bu hafta seansımız iptal olduğu için ona kafayı sıyırdığımı da söyleyemiyordum.

"Eylül? Kusura bakma geciktim." Komiser sonunda geldiğinde uzattığı eli sıkıp fotoğrafları ona uzattım. "Bunlar o gün çekilmiş fotoğraflar. " Fotoğraflardan ikisini ayırıp farklı noktalara parmağımı bastım. Arkası dönük olan bir adamla konuşuyordum iki fotoğrafta da. "Bu adam, onu hatırlamıyorum komiser."

Uzun uzun iki fotoğrafı da inceledi. Gözlerinden geçen saniyelik garip duyguları anlamdıramadım. Orhan Komiser kafasını kaldırıp bana garip bir gülüş sundu. "Bu fotoğraflar hiçbir işe yaramaz Eylül. Adamın yüzü gözükmüyor."

İçimde yeşeren umutlar tek tek söndü. Yüzüm ansızın düşmüştü. "Anladım." dedim sadece. Hayal kırıklığı ile elimi bir haftadır yenisi eklenen sargıya götürdüm ve orayı kaşıdım. Boğazım iyileşmeye başlıyordu, ama orada uzun bir iz kalacaktı.

"Umudunu kırmak istemem." Komiser elini uzatıp masadaki elimi tuttu. "Ama bu dava da bir arpa boyu yol kat edemiyoruz. Bizden çok önde. Seni korumak dışında yapabileceğimiz bir şey yok."

Elimi çekmedim. Eli soğuk ellerimi ısıtmıştı. Fakat avucunun içinde yara olmalıydı ki verdiği hissiyat garipti. "Anlıyorum Orhan Bey."

"Bey demeye gerek yok. Kendimi Başbakan gibi hissediyorum."Bir süre susup devam etti. "Gideceğin yerleri bana veya ailenden birine haber et. Yakın zamanda kalabalık bir yere gidecek misin?"

"Pazar günü arkadaşımın nişanına gideceğiz. Herkes orada olacak. O gün bir şey olacağını sanmıyorum. Kendisini fazla riske atmış olur." Elimi onun elinden çekip bacaklarımın arasına sıkıştırdım. "Acaba birkaç polis de bize eşlik edebilir mi?"

Orhan komiser gülümsedi. Gülümseyince mavi gözleri kısılıyordu, ama suratındaki o ifade gülmesine rağmen gitmiyordu. Yüzüne binlerce ruh çöreklenmiş gibiydi. "Ortağımın kız kardeşinin nişanından bahsediyorsun. İkimizde orada olacağız zaten."

"Bir an Hürkan ağabey ile ortak olduğunu unutmuşum. Kusura bakmayın." Önemli değil dercesine dudağını büktü. Bende telefonun saatine bakıp ayağa kalktım. "Pazar günü yeniden görüşürüz Eylül." Başımı salladım ve gidişini izledim bir süre.

Yürüyüşü bile garipti. Sabit asker adımları atıyordu. Gitmek yerin yeniden oturdum ve fotoğraflara yeniden baktım. O an daha önce görmediğim bir detayı gördüm. Arkamdaki mavi camda adamın yansıması gözüküyordu.

Ve flaşın etkisiyle kırmızıya dönen mavi gözleri. Katilim, o gün konuştuğum adamdı. Adresi karıştıran adam. Katilimin adı, Ferman'dı. Canımı lerzeleyen adamın adı Fermandı.

***

Bölüm sonuuu

Ferman ikidir karşımıza çıkıyor ama kim bu Ferman?

Anıl Duru ve Emir üçgenine ne diyorsunuz?

Katil okuldan olabilir mi?

Bu bölüm Borancığımız yoktu ama diğer bölüm bol bol olacak merak etmeyin.

Oy ve yorum atmayı unutmayın. Seviliyorsunuz?

Instagram: dila.bostan

Continue Reading

You'll Also Like

5.9K 847 18
Medineyi sizleri tanıtmak için hazirlamis olduğum bir kitaptir ilgi gösterip okursanız çok memnun olurum .. Bir umre yolcugumu sizler ile paylaşmak...
177K 12.8K 72
TAMAMLANDI Geçmiş bir gölge gibi takip ediyordu kadını. Onu büyütenler, kirli eller ve yaptığı tercihler kanatlarını kırmıştı. Gökte asılı kalmış bir...
438K 13.3K 38
Bebeğine bakamayacağını düşünen bir anne bebeği gizlice babasına bırakıp kaçarsa? Bir kapı zili ile hayatı alt üst olan bir mafya ? Sizce bu ikisini...
3.7K 247 38
Olmayacak dua değildik. Sen Amin demesini beceremedin.