Slytherin Varisi (Harry Potte...

By LadySlytherin7

357K 20.9K 19K

"...Onunla savaşmayacağım, onunla birlikte savaşacağım." More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
Final
Epilog
OKUR İSTEKLERİ

39

4.5K 272 90
By LadySlytherin7

Prens, zindanlara yaptığı küçük ziyaretten dönerek toplantı odasının önünde belirdiğinde, koridorun ucundan gelen gülüşme sesleri dikkatini çekince kapıyı açmadan bakışlarını o yöne çevirdi.

Hermione ve Bellatrix konuşarak o tarafa geliyordu. Kaşlarını kaldırarak ikiliyi inceledi, bu manzarayı son birkaç gündür sıklıkla görse de alışamıyordu.

"Hanımlar, nereden geliyorsunuz böyle?" diye gülümseyerek sordu.

Sonunda Hermione kendisine seslenen sevgilisini fark ettiğinde aralarında birkaç metre kalmıştı. "Harry! Bella Hogwarts'ta Sirius'la yaptığı atışmaları anlatıyordu. O zamanlar koridorlar resmen düello alanıymış!" diye biraz şaşkın bir sesle gülerek açıkladı.

Bella, kızın şaşkınlığına gülerken eteklerini tutup dizlerini hafifçe kırarak Prens'in önünde küçük bir reverans yaptı.

"Hermione'yle bahçede karşılaşınca toplantıya kadar biraz alıştırma yapalım dedik." Gerçi, Harry'nin bunu anlaması için sormasına gerek yoktu. Black kızının gözleri genellikle baskınlardan sonra rastladığı gibi hazla parlıyordu.

"Gerçekten, Gryffindor ve Slytherin'in savaşma tarzı o kadar farklı ki! Birkaç taktik öğrendim, ayrıca daha fazlası için sözleştik."

Bakışlarını sevgilisinden çekip kadın ölümyiyene çevirince Bellatrix onaylarcasına başını sallamıştı. Halinden memnun gibi görünüyordu.

"Sizin aranız ne zaman ve nasıl bu kadar iyileşti bilmiyorum, bundan oldukça memnunum ama şaşırmadığımı söyleyemem." diye itiraf etti. "Safkan tutkunu olduğunu biliyorum, Bella..." dediğinde kadın ne söyleyeceğini bilemeyerek kıpırdanmış, sonrasında bakışlarını varisin yeşil gözlerine çevirmişti.

"Sadakatim tutkularımdan daha önde, Prens. Zaten düşman olmak gibi bir şansım yoktu, ben de kabullenmeyi seçtim. Ayrıca itiraf etmeliyim ki Hermione çok güçlü bir cadı." Kesin bir sesle konuşması ve zihninden ulaşan samimiyet Slytherin varisini ikna etmeye yetti.

Hermione, kan statüsünün yanında böyle rahatlıkla konuşulmasından rahatsız olmadı. Aksine bu rahatlık onu memnun ediyordu. Herkes kabullenmiş ve alışmıştı. Kendisi de bu konudan kaçmamakta, konuşulmasından korkmamakta kararlıydı.

Harry, bu konuda söylenecek bir söz kalmadığını düşünerek konuyu değiştirdi. "Şu anıları bir ara ben varken de anlat, Sirius'a takılmak eğlenceli oluyor.."

Kadın, küçük bir kahkaha atarken Harry daha fazla oyalanmamak için "Hadi," diyerek başıyla kapıyı işaret etti. Lordun Lucius'la olan görüşmesi bitmişti, birazdan burada olurdu.

Masadaki ölümyiyenler varisin gelişiyle ayağı kalktı. Harry, eksik var mı diye göz gezdirirken yerine geçti ancak oturmamıştı. Birkaç saniye sonra kapı tekrar açıldı.

Karanlık Lord, arkasında Lucius Malfoy'la birlikte odaya girdikten sonra masanın baş köşesindeki koltuğuna yöneldi. Lord ve varisinin arkasından diğerleri de oturdu.

"Lucius..." diyerek söz izni verdiğinde ölümyiyen bakışlarını diğerlerinin üzerine çevirdi.

"Yoldaşlık hızla büyüyor. Büyücü yoğunluklu kasabalarda ve muggleların arasında dönüşümlü olarak devriyeye çıkıyorlarlar. Bir hafta içinde on beş çatışma yaşandı. Devriyeleri arttıracağız." diye bilgilendirdi diğerlerini. "Çoğu yeni üyenin kimliğinden habersiziz. Bu da içeride bir casusa ihtiyacımız olduğu anlamına geliyor."

Harry konunun nereye varacağını bilerek arkasına yaslandı. Önceki akşam Severus ve Sirius'un raporundan sonra Hestia Jones hakkında karar verilmişti.

Safkanların zihinbende yaktın zihinlerini eğitmek daha kolaydı, Jones birkaç haftadır aldığı eğitimle epey yol kat etmişti. En azından derinlere inmeyi önleyebilir veya bu girişimi fark ederek göz temasını kesebilirdi.

Harry, Severus'un anıları saklama fikrini mantıklı bulmuştu. Anılarını zihninden çıkararak hafızasında uyarılmadığı veya konusu açılmadığı sürece aklına gelmeyecek kadar derinlere itebilirdi. Jones'a kalede saklanacak bir düşünseli verilebilirdi, böylece anıları da güvende olurdu.

Gerisi kadına kalıyordu. Dumbledore'la göz temasını uzun tutmaması ve anlık düşüncelerini kontrol altına alması gerekiyordu.

Doholov, "Aramızdan birine asla inanmaz. Kolunda işaret olan birine de asla güvenmez. İhtiyarı kandırabilmenin yolu yok." diyerek söze girdi.

Black gözlerini lorduna çevirip konuşmak için sessiz bir izin istedi. Lord başını sallayarak müsaade verince, "İçeriye tanımadığı birini sızdırmayacağız." diyerek söze girdi. "Aksine, aydınlık tarafı savunduğundan emin olduğu birini sızdıracağız."

Avery, "İmperius lanetini kastediyorsan, işe yaramaz. Birinin etki altında olduğunu anlamak onun için zor değil." diyince Sirius bakışlarını ona çevirdi.

"Evet, bu aptallık olurdu. Neyse ki imperius'tan bahsetmiyorum. Taraf değiştirmiş eski bir yoldaşlık üyesinden bahsediyorum."

Bellatrix kaşlarını çatarak kuzenine baktı. "Umarım o kişi sen değilsindir, Black. O bunak sana asla inanmaz. Özellikle boğazına dayadığın asadan sonra."

"Ben değilim, sevgili kuzenim, merak etme." diyerek kadına göz kırptı. Bella bu kez bir açıklamaya muhtaç halde lorduna döndü, belli ki kuzeninin söylemeye niyeti yoktu.

Karanlık Lord, kızıl gözlerini kendisine dönen ölümyiyenlerinin üzerinde gezdirdi. "Yakın hatta yeni biri katılacak. Taraf değiştirmiş bir safkan..." dediğinde ölümyiyenler garip bakışlarla birbirlerine baktılar. Voldemort bir süre sessiz kalarak toparlanmalarını bekledi.

"Hestia Jones, yarın ilk ve en büyük görevini yerine getirmek için Mcgonagall'ın yanına gidecek. Gizlilik açısından dövmeye sahip olmayacak ancak bu sizi şüphelendirmesin. Lord Voldemort'un zihinfendarlığı tüm zihinbendlerden üstündür." Tabi, Karanlık Lordun sözlerinden sonra birinin sadakatini sorgulayamazlardı ancak, hatırlatmakta bir sakınca yoktu.

Ayrıca ölümyiyenler, kusursuzca aydınlık tarafa casusluk yaptığını sanan çok kişiyle oynamıştı. Lord kendini casus sanan çok kişiyi habersizce kendi casusu yapmıştı.

Jones'un sadakati bu cümlelerden sonra sorgulanamazdı. Görevi de oldukça önemliydi. Mcgonagall öğrencilerini ölümyiyenlerin eline bırakmamak adına hâla Biçim Değiştirme derslerine giriyordu ancak Hogwarts noel tatilinde olduğu için ulaşılması daha kolay olacaktı. Kadın çoktan bir baykuş göndererek buluşmak istediğini bildirmiş, cevap olarak bir adres ve saat almıştı.

Zaten Blacklerin evine ilk geldiği zamandan beri aralarını iyi tutmaya daha çok özen göstermeye başlamıştı. Yavaş yavaş Dumbledore'a kızgınlığının azaldığını hissettirmişti. Hepsini ilk buluşmada yaptığı çıkışların ve yoldaşlıktan ayrılmanın pişmanlığını yaşadığına inandırmıştı.

Dumbledore ondan şüphe etmeyecekti, geri dönenler için kapının daima açık olduğunu vurgulayan kendisiydi.

İhtiyar ilk üyelerini kaybetmek istemiyordu çünkü bu yeni gelenleri şüpheye düşürebilirdi. Ayrıca duydukları karşısında doğal olarak kızgın olacaklarını ve bir süre sonra bunun yatışacağını da düşünüyordu.

Uzun denilebilecek bir sessizlikten sonra kimseden itiraz içeren bir ses çıkmayacağını anladığında "Pekâla, bunu hallettiğimize göre, ikinci konumuza gelelim." diyerek söze girdi Harry. "Yoldaşlığın mugglelarla işbirliği içinde olduğunu düşündüğümüz için birkaç kişiyi başta başbakanları olmak üzere üst düzey yetkilileri takip etmeleri için görevlendirmiştik." Zaten bildikleri kısmı özetledikten sonra birkaç saniye duraklayıp devam etti.

"Dün, çoğu resmi binaya ve devlet adamlarının evlerine koruma büyüleri yapılmış." Huzursuz bir uğultu ve itirazlar masayı sarınca varis elini kaldırarak herkesi susturdu. "Evet, işbirliği kesinleşti. Sizinde dediğiniz gibi, buna cürret etmeleri kabul edilemez ancak ihtiyar çoktan cürret etti." diye onlara hak verirken ölümyiyenler varisin geçiştirmesinden söyleyeceği başka şeyler de olduğunu anlayarak sessiz kaldı.

"Şimdilik varlığımız muggle halktan saklanıyor, bilgi sadece üst düzey yetkililerde. Ama her ne kadar Dumbledore aksini yapmakta ısrar etse de, mugglelara güvenemeyiz. Başbakan korkuya kapılarak varlığımızı dünyaya yayabilir. Bunu yapması sandığınız kadar zor değil... İlkel çağlarda yapılan Salem cadı avları bile bizim için ciddi bir soykırım olmuşken şimdiki teknolojilerini göz önünde bulundurursak bir muggle-büyücü savaşı istediğimiz bir şey değil. Elbette yenebiliriz, ama nüfusumuzda ciddi bir kayıp olur. Gizlilik Yasasına daha da katı bir şekilde uymaya devam edeceğiz."

Prens'in sözlerinin etkisi birkaç dakika boyunca sürmüştü. Ölümyiyenlerin düşünceli halleri ve kızgınlığıyla geçen sessizliği Rodolphus bozdu. "Bilen kişileri kesinlikle yok etmeliyiz."

Katıldığını belirten birkaç ölümyiyenden sonra bakışlar sessiz kalan lordlarına dönmüştü. Lord, gözlerini hizmetkarlarının üzerinde gezdirdi, vereceği kararı ilgiyle bekliyorlardı.

"Tek tek avlamaya başlarsak paniklerler ve Harry'nin dediği ihtimaller daha da güçlenebilir. Hepsini tek seferde halletmemiz gerekecek ve bunun için savunmasız bir toplantı yapmaları gerek. Bu da oldukça zor bir ihtimal." dediğinde ölümyiyenlerin az önceki coşkusu yerini alternatif yolları düşünmeye bırakmıştı.

Snape ilk kez konuştu. "Eğer toplantının yerini öğrenebilirsek, kalkanları kırmak bizim için zor olmayacaktır. Ancak bazı şeylerden önceden haberdar olmak adına bir casusa ihtiyacımız olduğu kesin."

Harry başını salladı. "Haklısın, Severus. Ancak muggleların arasına karışacak bir büyücünün kusursuz hareket etmesi gerekir. Herkese güvenemeyiz."

Snape, her zamanki ifadesiz bakışları, sakin yüzü ve derinden gelen sesiyle istifini bozmadan konuştu. "Aralarından daha düşük rütbeli bir yetkiliyi, örneğin bir bakanın asistanını ele geçirerek çok özlü iksirle yerine birini koymayı öneriyorum. Bence bayan Granger bu görev için oldukça uygun."

Elbette, asistanlar her toplantıyı veya her randevuyu bilirdi. Ayrıca meslektaşlarıyla sürekli iletişim halinde olduklarından kendi patronları kadar diğerlerinin yaptıklarından da haberdar olurlardı. O an odada mugglelar arasında büyüyenlerin hepsi neden özellikle bir asistanın önerildiğini anlamıştı.

Ölümyiyenler bu fikri mantıklı bulurken bakışlarını bir cevap bekleyerek Karanlık Lord ve vârisi arasında gezdirmeye başladılar.

Harry bakışlarını Hermione'ye çevirdiğinde kararsızdı. Göz temasları sayesinde sevgilisinin bu göreve atanmaya ne kadar istekli olduğunu görebiliyordu.

Bakışlarını kızdan çekip lorduna çevirdiğinde kızıl gözleri kendisine bakarken buldu.

"Onu tehlikeye atmak istemiyorum, baskınlara benimle gelmesini bile istemezken tek başına oraya nasıl yollayabilirim?"

"Hermione küçük bir kız değil Harry... Genç ve güçlü bir cadı, ayrıca zeki de. Bu görev için ondan daha uygun biri yok. Ayrıca mugglelar arasında çok fazla tehlikede olmaz, iksir onu saklayacaktır."

Harry hâla endişeliydi ancak lordunun dediklerinde haklı olduğunun da farkındaydı. Sevgilisine de güveniyordu ancak koruma içgüdüsü ağır basmıyor değildi.

Sonunda pes ederek "Pekâla haklısın..." dediğinde lord gözlerini varisinden çekti. Ölümyiyenler merakla Snape'in önerisinden sonra verilecek kararı bekliyorlardı.

"Hermione?" diyerek kızın fikrini sorduğunda ölümyiyenler anlamsız gözlerle birbirlerine bakındı. Lucius Malfoy'un bile görev seçebilme hakkı yokken kıza fikrinin sorulması şaşırtıcıydı.

Karanlık Lord'un zaten ne düşündüğünü bildiği kıza sözlü olarak fikrini sorması kızın bulunduğu konumu diğerlerine hatırlatma amacıyla tamamen planlı bir hamleydi.

Hermione oturduğu yerde dikleşerek kararlılıkla kızıl gözlere baktı. "Bu görevi üstlenmekten şeref duyarım, lordum."

Karanlık Lord kızın sözlerine başını sallayarak karşılık verdikten sonra ölümyiyenlerine döndü. "O halde ilk aşamada planımız bu. En yakın zamanda Hermione görevine başlayacak." Hermione cevap olarak başını ciddiyetle sallayınca diğer bir konuya geçildi.

"Diğer ülkelerle ilişkilerimizde son durumlar ne, Antonin?"

İlgi Antonin Doholov'a döndüğünde, ölümyiyen son toplantıdan bu yana olanların raporunu vermeye başladı.

"Almanya Sihir Bakanı seherbazlarına gece ve gündüz devriye gezme emri vermiş. Son üç gündür seherbazlar sivil olarak sokaklarda dolaşıp şüpheli görünen büyücülere müdahale ediyor. İrlanda henüz böyle bir hamle yapmadı ancak Almanya'nın hamlesiyle birlikte birbirlerinin tutumlarından haberdar olmalarının koylaylaşmış olduğunu düşünüyorum. İki ülke birlikte hareket etme kararı alabilir, bu dünyaya duyurulursa korkuları yüzünden karşı çıkamayanlar cesaretlenebilir. Bunların yanı sıra ordunuz dış ülkelerde de hızla büyümeye devam ediyor, lordum. Almanya ve İrlanda dahil, İngiltere dışında bir çok büyücü gizli veya açık olarak takipçiniz olduğunu bildiriyor, bağlılığını bildiren safkan aileler diğerlerinden ayrı olarak listelendi, toplantıdan sonra Lucius'a teslim edeceğim."

Harry, artık bir hamle yapılıp yapılmayacağını merak ederek lorduna beklentiyle baktı. Almanya'nın hamlesi hafife alınmamalıydı. Doholov'un da dediği gibi, diğer ülkeler bu hamleyle cesaretlenebilirdi.

"Devriyelerin fark edildiği an bildirilmesini istiyorum. İngiltere'de Yoldaşlık için ne yapıyorsak öyle davranacağız. Anında müdahale edeceğiz ve esir almak yok, kimseyi sağ bırakmayın. Şimdilik karşılık vermeye bununla başlayacağız. Her gün bizzat senden rapor istiyorum, Antonin. Lucius'la birlikte hareket edin ve yapılan her hamleden haberim olsun. İrlanda'yı takibi de bırakmayın, aynı hamle onlardan da gelecektir. Ayrıca hangi ülkede olursa olsun takipçilerimize gözlerini açık tutmalarını iletin. Her an Yoldaşlık gibi karşıt yapılanmalar ortaya çıkabilir."

Doholov lordunun emirlerine karşılık "Elbette lordum, her şey kontrolümüz altında olacak." diyerek başını salladı.

"Güzel, başka söylenmek istenen bir şey yoksa..." diyerek gözlerini birkaç saniye ölümyiyenlerinin üzerinde gezdirdi. Anlaşılan şimdilik konuşulacak başka konu yoktu. "Toplantı bitmiştir."

Karanlık Lordun ardından herkes odayı terk ederken Harry Hermione'ye dönmüştü. Kız, sevgilisinin bir şeyler söyleyeceğini anlayınca aceleyle söze girdi. "Gerçekten, Harry. Bunu yapmak istiyorum ve yapabilirim. Artık beni her şeyden uzak tutmaya çalışmaktan vazgeç."

Harry kızın aceleyle söylediği şeylere gülümsedi. "Sadece sana güveniyorum diyecektim."

Hermione, ikinci bir savunma yapmak için ağzını açarken çocuğun söylediklerini algıladığında duraksadı. Etrafında kimlerin olduğunu incelerken yanakları kıpkırmızıydı. Ne yazık ki bu diyaloğa şahit olanlar da vardı. Bunu fark etmek daha da utandırırken kendini gülümsemekten de alıkoyamamıştı.

Harry kızın daha fazla utanmaması için konuyu dağıtmaya karar vererek odağını Lord Malfoy'a çevirdi, zaten konuşması gerekiyordu. "Draco'dan bir haber var mı Lucius?"

"Sanırım birkaç saat içinde burada olacaktır, Prens. Nymphadora şu saatlerde eve yeni gidiyor olmalı."

Tonks, uzun zaman sonra ancak bu sabah uyanabilmişti. Draco'ya hâla halsiz ve hasta olan kızı güvenli bir şekilde annesine götürme görevi verilince hâliyle toplantıya katılamamıştı.

Harry, Karanlık Lord'la birlikte kalktığı sandalyesine tekrar otururken ölümyiyene de oturmasını işaret etti. Hermione de yerine geçtiğinde kapıdan çıkan son ölümyiyene seslendi. "Sen de gel, Bella."

Bellatrix, Prens'in seslenişiyle geriye dönüp açık kapıyı kapatarak yerine oturdu. Yine de pek de konuya dahil olmak istiyormuş gibi durmuyordu. Harry, kadının inadının illa ki kırılacağını bildiğinden üstünde durmadı.

Bellatrix yeğeninin serbest bırakıldığını, üstüne üstlük diğer yeğeni tarafından Malfoy Malikanesine götürüldüğünü öğrenince çılgına dönmüştü. Harry'nin Draco'dan öğrendiğine göre Narcissa'yla şiddetli bir tartışma yaşamışlardı. Hatta kadın bir ara hıncını alamayıp serbest bırakılmasına kefil olduğu için Lucius'a da çatmıştı.

Tabi, Lucius da bu kefil olma olayından pek hoşnut değildi ancak karısını kırmak istememişti. Hem Nymphadora'yı tanıyor sayılırdı. Annesinin aksine o pek de taraf tutuyor gibi değildi.

"Kızla konuştunuz mu?" diye basitçe sorduğunda Lucius onaylarcasına başını salladı.

"Konuştum, efendim. Kovuğa Andromeda'ın isteği üzerine gitmiş, Yoldaşlık hakkında bilgi almak için. Bana yoldaşlığa katılmak istemediğini ve annesiyle bu konuda tartıştığını söyledi. Andromeda en azından gidip kendisi için bilgi almasını söyleyince kabul etmiş. Sonrasında olanlar ortada."

Harry şaşırarak kaşlarını kaldırdı. "Yani Weasleylere Andromeda için yoldaşlık hakkında bilgi toplamaya gitmiş."

Lucius başını salladığı da gözlerini diğer ölümyiyene çevirdi. "Bella, belki de yeğenin annesiyle aynı fikirde değildir, ne dersin?"

Kadın yerinde huzursuzca kıpırdandı. "Bu kanının kirlenmediği anlamına gelmiyor, Prens." Bir an için gözleri Hermione'ye dönse de varis Slytherin'e bakmaya devam etti.

Hermione, kan saflığıyla ilgili düşünceleri çoktan kabullendiği için fazla umursamadı. Ayrıca kutsal 28'in önünde diz çöktüğü iki Slytherin de melezdi. Harry de Karanlık Lord da kan saflığıyla ilgili rahatça konuşabiliyordu, Hermione de ilk başlarda çekinmesine rağmen şimdi onlar gibiydi.

Harry inatçı kadına gözlerini devirdi. "Sorun kanı mı gerçekten? Benim de kanım kirli, unuttun mu? Senin düşmanlığının buna olduğunu düşünmüyorum. Bence sen ailene ihanet eden herkese karşı öfkelisin, o kadar."

Bellatrix itiraz etmek için ağzını açsa da, bir şey diyemedi. Birkaç saniye duraksadıktan sonra ondan beklenmeyecek bir ciddiyette konuştu. "Sirius bir Gryffindor'du, manipüle edilmesi veya düşüncelerinin değişmesi beklenebilirdi ama o, bir Slytherin'di. Soylu Slytherin binasını düşünceleriyle kirletti."

Harry kadının kardeşine kızgınlığı üzerinde durmadı. "Peki yeğenin? Ondan nefret etmen için bir sebep göremiyorum."

"Onun suçu yanlış anneden doğmuş olmak." diye sinirle söylendi kadın. Andromeda'yı reddedeli çok olmuştu, şimdi kızıyla görüşmek istemiyordu, gerek görmüyordu.

Harry hafifçe gülerek "Gerçekten, Black inadını kırmak kolay değil." dedikten sonra Lucius'a döndü. "En yakın zamanda bir akşam yemeği düzenle, Lucius. Bella, Sirius ve Nymphadora'yı davet et. Belki Hermione'yle birlikte yemekten sonra uğrarız. Ve Bella, sakın tartışma çıkarma." Son cümlesini kadının gözlerine bakarak ciddiyetle söylemişti.

Bellatrix seçme şansı olmadığını anladığında verilen emri kabullenerek başını salladı. Evet, belki yeğeniyle tanışmak zorunda olabilirdi ama bu iyi anlaşacakları anlamına gelmiyordu. Zaten, yemekten sonra bir daha onu göreceğini de düşünmüyordu. Bir akşam yemeğine katlanabilirdi.

*****

1-2 bölümden sonra bölümler düzenli gelmeyecek arkadaşlar, elimdeki bölümler bitiyor :(

Bölüm ne zaman biterse o zaman paylaşacağım ama arayı açmam diye düşünüyorum :)

*****

Continue Reading

You'll Also Like

2.3K 300 5
Biri ceza biri görev: Onu öldüreceksin! BAŞLANGIÇ TARİHİ: 12 Kasım 2019 BİTİŞ TARİHİ: 7 Ocak 2020
598 90 8
"Yakından herkes sever. Sürekli gördüğü birini her anını paylaştığı birine herkes tutulur. Ben seni uzaktayken de sevdim, aklımdan hiç çıkmadın Defne...
19.4K 1.3K 17
Hoşuma giden nacizade kitaplarımdan biridir. Merak edenleri bu tarafa alayım... #NaruSasu #SasuNaru
441K 36.1K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...