Slytherin Varisi (Harry Potte...

By LadySlytherin7

357K 20.9K 19K

"...Onunla savaşmayacağım, onunla birlikte savaşacağım." More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
Final
Epilog
OKUR İSTEKLERİ

38

4.4K 288 160
By LadySlytherin7

Kardeşinin ölümü, Albus Dumbledore'un gözünün daha da hırsa bulanmasına neden olmuştu. Sinsice düşündüğü planlar son zamanlarda işe yaramıyor olabilirdi ama artık daha iyilerini yapacaktı.

Bakanlığın elinde olması Voldemort için büyük bir avantaj olabilirdi ancak yine de karanlığı yenmek imkansız değildi. Üstün zekâsına güveniyordu. Birkaç planın aksaması kendi hataları yüzünden değildi, insanlar üzerinden kumar oynamak her zaman riskliydi. İrade faktörü beklenmedik sonuçlara yol açabiliyordu, böyle ufak tefek aksilikler olabilirdi.

Muggle başbakanın odasına cisimlendiğinde, adam aniden gelen 'pop' sesiyle yerinde sıçramıştı. İhtiyar, nazikçe gülümsedi. "Ah, iyi akşamlar, korkuttuysam özür dilerim."

Başbakan, göreve geldiği ilk gün sihir bakanının ziyaretiyle sihrin varlığından haberdar olmuş olsa da bu ona alıştığını göstermiyordu. Özellikle karşısında birden beliren adam ona sihrin tehlikeli yönünü anlattıktan sonra.

Huysuz ve tedirgin bir tonda, "İyi akşamlar, bu sefer neden geldiniz?" diye sordu. Son gelişinde sadece bir adres istemişti, şimdi de bu kadar basit bir şey olacağını umuyordu.

Dumbledore nazikçe "Oturabilir miyim?" diye sordu adamın sorusunu es geçerek. Gerçekten, yüzüne kusursuz maskeler takmakta oldukça ustalaşmıştı. Yıllardır dahi bir kaçık olarak iyi idare etmişti. İnsanlar kaçık bir ihtiyarı oynamasına oldukça inanmıştı. Böyle bir dehâyı basit bir maskenin arkasına gizlemek çok kez işine yaramıştı.

Başbakan, "Ah, tabi buyurun..." diye dalgınca mırıldanarak masasının önündeki karşılıklı deri koltukları gösterdi.

Dumbledore yüzünde sakin ve güven verici gülümsemesiyle yavaşça koltuklara yönelip oturdu. "Endişelenmeyin lütfen. Sadece yardımınız için teşekkür etmek ve gelecekteki işbirliğimizin sözünü almak için geldim. Biliyorsunuz, bahsettiğim kişilerin tek düşmanı biz değiliz."

Başbakan titreyen elini saklamak için masadan çekip bacağının üstüne koydu. Karşısındaki adamın önceki görüşmelerinde bahsettiği şeyleri dehşetle dinlemişti.

Büyücülerin neler yapabildiği malesef ki teorikte de olsa öğrenmişti, sadece bilmek bile insanı korkuturken şahit olmak istemediğinden oldukça emindi.

Adamın birdenbire odada belirebilmesi bile büyük bir tehlikeydi. Devletin üst düzey yetkilileri odalarına izinsiz girilmemesi için binalarda oldukça kapsamlı önlemler alıyor, kapıları son teknolojiyle kilitliyorlardı ama bir adam, bir büyücü bu kilitlerle uğraşmadan içeri girebiliyordu. Bu şekilde hiç kimsenin can güvenliği yoktu.

Ayrıca kapılar ardında gizlenen ve korunan tek şey insanlar değildi, önemli şahısların adresleri veya aileleri de dahil olmak üzere birçok bilgi içeren belgeler de saklanıyordu. Bunların istediği anda istediği yerde belirebilen insanların
ele geçirmesi daha başlamayan bir savaşın tek gecede kaybedilmesi demekti. Bir saat içinde kendisi de dahil tüm devlet adamlarını öldürülebilecek güce sahiplerdi.

Neyse ki, karşısındaki adam bu tehtid karşısında yardım teklifinde bulunmuştu. Adamın son görüşmelerinde yaptığı teklif içişleri ve savunma bakanlarını, ordu komutanlarını çağırarak tartışmıştı. Tabi onları büyünün varlığına ikna etmek için görüşmeye ihtiyarın gönderdiği bir başka büyücü de katılmıştı.

Toplantıdan çıkan karar, karşılıklı yardımlaşmanın iki taraf için de en iyisi olacağıydı. Bunu takip eden günlerde yapılan diğer toplantıların konusuysa büyücülerden edilecek taleplerin kararlaştırılmasıyla ilgiliydi. Kendilerini koruma altına almaları ve savunmalarında hiçbir güvenlik zaafiyetinin olmaması gerekiyordu.

Başbakan, "Elbette," dedi genellikle devlet adamlarıyla konuştuğu politik ses tonuyla. "Ama sizin de tahmin edeceğiniz gibi, bazı taleplerimiz var. Öncelikle, böyle birden belirmenizi engelleyecek bir savunmanız var mı bilmek istiyorum, böyle bir durum anlayacağınız gibi oldukça tehlikeli. Can güvenliğimizi sağlamak istiyoruz."

İhtiyarın mavi gözleri memnuniyetle parladı. "Elbette, sayın başbakan. Tüm bunları konuşarak anlaşabileceğimizi düşünüyorum."

*****

Karanlık Prens, kabul odasındaki tahtında yerini aldıktan sonra kapılar izniyle birlikte ardına kadar açıldı.

Harry'e göre pembenin en iğrenç tonunu giymiş ufak tefek bir kadın ve kadına tezat olarak siyah büyücü cüppesiyle uzun boylu, zayıf bir adam içeri girerek varisin önünde diz çöktü.

Harry, kalkmalarına izin vermeden önce uzun denilebilecek bir süre iki bakanlık çalışanını incelemişti. "Evet, önce hanginiz anlatmak ister?" diye sorarken bakışları rütbesi kadından daha yüksek olan adamdaydı.

"Greyback kendini çok yüceltiyor, ne kadar güçlü olursa olsun o bir kurtadam. Asla bir büyücü muamelesi göremez." diye zihnindeki adamla konuştu bir yandan da.

Lord Slytherin, Fenrir Greyback'i huzuruna kabul etmişti. Kurtadam kendisine yapılan kısıtlamalar hakkında konuşmaya gelmişti. Tabi, onun fikrinin pek bir önemi yoktu ama anlaşılan birinin ona haddini bildirme zamanı gelmişti.

"Belli ki yokluğumla geçen yıllarda çokça özgüven kazanmış, ona sadık bir köpek olduğunu hatırlatma vakti geldi anlaşılan."

Dolores Umbridge, varisin umursamaz tavırlarına karşılık rahatlar gibi oldu. İzinsiz yaptıkları bir şey yüzünden gelmişlerdi, Lord Malfoy bakan aracılığıyla onlara kaleye gitmelerini iletmişti.

Lucius bakanlıktan sorumluydu ancak ceza verecek yetkiye sahip değildi. Sadece kontrolü elinde tutması gerekiyordu. Bu yüzden iki müsteşarı kaleye göndermişti.

"İzninizle, efendim..." diye tekdüze sesiyle konuşan adama elini kaldırarak devam etmesini işaret etti.

Adam, kendine güvenen bir tavırla neden orada olduklarını açıklamaya koyuldu. Karşısındaki çocuğun vereceği tepkiden veya cezadan korkuyor sayılmazdı. Karanlık Lorddansa varisinin huzuruna çıkmalarının nedeni buydu, yaptıkları şeyden en az hasarı alarak kurtulmak.

Harry, cürretkar gözlerle kendisine bakan adamın düşüncelerinin elbette farkındaydı ancak umursamadı. Nasılsa varisin gerektiğinde ne kadar zalim olabildiğini göstermek için bolca vakti vardı.

"Büyücülerden daha düşük varlıklar hakkında yapılan yasa tasarısının üzerinde birkaç değişiklik yaptık," dediğinde Harry kaşlarını kaldırarak bir an yanındaki sarışın çocuğa baktı. Draco, en yakın adamı olarak Varis Slytherin'in yanındaydı.

Tıpkı Harry gibi o da adamın bu cürretine karşı şaşkındı ancak Prens'in bunu karşılıksız bırakmayacağının da farkındaydı, izlemekle yetiniyordu.

"Ceza konusunda serbest miyim?" diye sordu bu kez. Bir yandan da Lordunun onunla paylaştığı görüşmeyi takip ediyordu.

Adam, çocuğun tepkisini göz ardı ederek konuşmasına devam etti. "Yarı-insanlara verilen ayrıcalıklar bizce oldukça fazla. Bu yüzden bakanlık tarafından kurtadam olduğu bilinen büyücülerin isimlerini yayınlama emri verdik-" Varisin kızgın sesi adamın konuşmasını bölerken, odaya soğuk bir hava akımı yayıldı.

Harry "Ne yaptık dedin?" diye dişlerinin arasından konuşurken sesi tıslamaya benzemişti. Kurtadamları ifşalamak, toplumdan afaroz edilmelerine neden olmak demekti. Bu da yasanın çıkarılma amacının tam tersi oluyordu. İki aptalın başına buyruk hareket etmesi yüzünden planları sekteye uğrayabilirdi.

"Hak ettiği cezayı sen de biliyorsun, Harry. Yapman gerekeni yap..." Çocuk aldığı cevaptan sonra keyiflenmişti. Tabi, bunu yüzüne yansıtmayacak kadar ustaydı.

Adam, yutkunma isteğini bastırırken gözlerini Prens'in yeşil gözlerinden çekmedi. "İsimleri duyurduktan sonra beklediğimiz geri dönüşleri aldık, çoğu işlerinden çıkarıldı-"

Bu sefer sözlerini kesen şey bir başkasının konuşması olmamıştı, hissettiği keskin acı nefesini kesmiş, dizlerinin üzerine düşmesine neden olmuştu. Kadın, yere düşen adamdan istemsizce bir adım uzaklaştı.

"Devam et." diye basitçe emrederken üzerindeki baskısını hafifletmedi. Adam önce ayağı kalkmaya çalıştı ancak başaramayacağını fark edince hala dizlerinin üzerindeyken konuşmaya çabaladı.

"Sa-dece bu k-adar..." Varis,
adamın üzerindeki büyüsünü kaldırınca, acının aniden dinmesiyle kesik kesik nefesler almaya başlamıştı.

"Yasaları düzenleyen kim, Draco?" diye sordu soğukkanlı bir sesle. Sarışın, bakışlarını hâla yerde olan adamdan çekti.

"Lord Slytherin, efendim." Harry yavaşça başını sallarken bakışlarını odaya girdiğinden beri konuşmayan kadına çevirdi.

"Emirlere karşı mı çıkıyorsunuz Dolores?"

Kadın öldüren lanetle aynı renk olan gözlere bakarken titredi. "H-ayır efendim, sadece..." Harry kadının korkudan daha da tizleşen sesi yüzünden yüzünü buruşturmak istese de kendine engel oldu.

"Sadece ne? Sizin için fazla mı yetersizdi?" derken tek kaşını kaldırmıştı. Onlardan sadece itaat etmeleri bekleniyordu, sessizce emirleri yerine getirmekten başka bir görevleri yoktu, bu kadarını yapmak zor olmasa gerekti.

Kadın yanında yeni yeni toparlanan büyücüye korkulu bir bakış attıktan sonra başını iki yana salladı. "Hayır efendim, Karanlık Lordun emirlerini yerine getirmek bizim için bir şereftir. Sanıyorum ki Matt bunları bakanın düşünceleri sandı."

"Öyle mi, Matt?" diye sordu bu sefer. Öyle olmadığını elbette biliyordu, Sihir bakanını kimin yönettiğini herkes biliyordu.

Adam konuşmaya başlamıştı ki, varis elini ona doğru kaldırınca sustu. Yeşil gözlerdeki garip ışığı fark etmek zor değildi.

"Karanlık Lordun emirlerini harfi harfine yerine getirmen gerekiyordu ancak sen başına buyruk davranmayı seçtin..." derken sesi sakindi. Sözlerinden sonra birden bire yüzü ciddileşince, adam bir adım geri çekildi.

"Lütfen, Prens. Bir daha böyle bir hata yapmayacağım-" diye şans dilendi.

Harry kaldırdığı elini yavaşça yumruk haline getirirken, "Evet, bir daha yapamayacaksın." diyerek sırıttı.

Biri kalbini eline alıp sıkıyormuş hissi adamın nefesinin kesilmesine neden oldu. Nefes almaya çalışsa da, ciğerleri havayla dolmuyordu. Elini boğazına götürerek çırpınmaya başladı. Boğuluyordu.

Kadın, yavru bir fareyi andıran 'cik'lemesiyle adamdan birkaç adım uzaklaştı. Büyücü yavaş yavaş, acı çekerek can verdiğinde, varis tatmin olmuş bir gülümsemeyle kadına döndü. "Umuyorum ki, Matt'in yaptığı hatayı sen yapmazsın, Dolores."

Kadın, varisin nazik sesinin arkasındaki soğukkanlı katili görerek ürperdi. Telaşlı sesiyle "Elbette, Prens, elbette. Sizi temin ederim, böyle bir şey tekrarlanmayacak." dedi.

Harry kadının telaşına gülmek istese de hâla ciddi olan ifadesiyle ayağı kalktı. "Maggy."

Ev cini odada belirirken o kapıya yönelmişti. "Etrafı temizle, Maggy."

Maggy odadan çıkan varisin arkasından göremeyeceğini bilse de eğildi. Parmağını şıklattığında ceset yok olmuştu.

*****

Lord Slytherin, karşısında diz çökmüş adama baktı. Varisinin bu adamdan haz etmediğini biliyordu, bazı yaptıklarını kendisinin de onayladığı söyleyemezdi. Masum büyücü çocuklarını zevk için dönüştürüp sürüsüne katması kabul edilemezdi. Asil büyücü kanını kirletemezdi.

"Kalk, Fenrir. Seni buraya getiren ne?" diye sordu derin sesiyle. Kurtadam, ayağı kalktı.

"Lucius Malfoy, lordum. Bana birkaç kısıtlamadan bahsetti..." duraksayarak lordunun kızıl gözlerine baktı, haberi olmadığına dair bir ipucu arıyordu.

Lucius Malfoy safkan birkaç büyücüyü sürüsüne kattığından beri ondan haz etmiyordu. Gerçi safkanların üstünlüklerini savunan birinin melezler ve muggle doğumluları aşağılarken bir kurtadamdan haz etmesi zaten beklenemezdi.

Lucius Karanlık Lordun emri diyerek yalan söylemiş olabilirdi, kurtadam kesinlikle öyle olduğunu düşünüyordu. Ancak lordunun gözlerinde şaşırmaya veya sinirlenmeye dair en ufak bir iz bulamadı.

"Ve sen de buna itiraz etmek için geldin?" diye tahmin yürütür gibi yaparken aslında adamın düşüncelerinden haberdardı, ancak zihinfend herkesle paylaşılmaması gereken bir sırdı.

Yakın hat, kutsal 28'di, safkanlıklarını asırlardır koruyan asil ailelerdi, bunu bilmeye layıklardı. Ancak karşısındaki adam sadece bir kurttu, bir büyücü melezi olması onu özel kılmıyordu.

Kurtadam itiraz edercesine "Hayır, Lordum." dedi. "Sizin böyle bir şey emretmeyeceğinizi bildiğim için, Malfoy'un kendi başına emir verdiğini düşündüm."

Kızıl gözler karşısındaki yaratığın üstünde gezdi. Kurt, insan vücudunu bir şekilde evrimleştirip güçlerini kontrol etmeyi öğrenmişti. Vücudundaki haddinden fazla kıl ve pençeye benzeyen tırnaklar bunun geri dönüşü olmadığını fark ettirecek nitelikteydi.

"Emri ben verdim, Fenrir." diye basitçe söylediğinde adamın zihni su kadar berraktı. Her duygu ve düşüncesini farkında olmadan ele veriyordu. Lord, orada gördükleri karşısında sinirlendi. Kurtadam, zihninden de olsa, onun emirlerini sorgulama cürretini göstermişti.

"Efendim... Bu güne kadar beni hiç kısıtlamamıştınız. Bu kısıtlama çok fazla. Dolunayda bir yerlerde saklanmak, belki... Ama kendimi kontrol edebiliyorken av yasağının gelmesi..." Kurt, yine duraksadı. Karanlık Lorddan en ufak bir tepki bekliyordu ama şimdiye kadar beklediğini alamamıştı.

İlk tepki, Lordun zihninde olanları takip eden varisinden gelmişti. "Greyback kendini çok yüceltiyor, ne kadar güçlü olursa olsun o bir kurtadam. Asla bir büyücü muamelesi göremez."

Varisine kurtadama karşısındakinin kim olduğunu hatırlatacağıyla ilgili bir şeyler söyledikten sonra konuştu. "Dikkat et, Fenrir. Emirlerimi sorgulayabilecek konumda değilsin, kimse değil." derken sesi oldukça sakin ve derindi. Elbette kurtadam bu söylediklerinin cezasını çekecekti, sadece birkaç dakika erteliyordu.

"Lordum, sürüm beni bu şekilde tanıyor. Bu durum beni güçsüz gösterecektir, üzerlerindeki hakimiyetimi kay-"

Lord, karşısındaki kurt konuşmaya başladığı an vazgeçti. Ertelemesine gerek yoktu, önce cezasını verip sonra söyleyeceklerini söyleyebilirdi.

Alfanın sözünü kesen şey işkence lanetinin katlanılmaz acısı oldu. Dayanılmaz acıyla kıvranırken kızıl gözler karşısında böyle bir sahne yokmuşçasına sakindi. Ne kadar sürdüğünü bilmediği bir zamandan sonra lanet üzerinden kalktı. Yerden kalkarken vücudunda etkisi devam eden acı yüzünden zorlanmıştı.

Lord, zihninin gerisinde ceza için izin isteyen varisine gerekli olanı yapmasını söyledikten sonra az önce işkence laneti yapan kendisi değilmiş gibi sakince konuştu.

Bu, basit lanetler için şaşırılmayacak bir şey olabilirdi ancak bir affedilmez laneti yapmak için büyük bir coşku ve kast etme gerekliydi. Cruciatus Laneti gibi dehşet verici bir işkence laneti büyücülerin acımasızlığın doruklarında hissettiği coşkulu anlarda yapabileceği büyülerdi. Bir büyücünün hislerin doruklarda yaşandığı bu laneti hiçbir öfke belirtisi göstermeden yapabilmesi imkansızdı. Tabi, Lord Slytherin ve varisi imkansız kavramından çok uzaktı.

"Etrafta olmadığım on iki yılda kime hizmet ettiğini unutmuşsun, Fenrir. Karanlık Lord tüm rütbelerin üstündedir. Benim emirlerim sorgulanamaz. Sadece ben, hükmedebilirim."

İkinci bir lanet kurtadamı vurunca, adam yere yığıldı. Göğsündeki derin kesik nefesini de kesmişti. Dizlerinin üstüne düşmüş, güç almak için ellerini yere dayanmıştı.

Kızıl gözler adamın üzerinde gezdi. "Bundan sonra, büyücülere saldırmayacaksın. Ayrıca çocuklara da, muggle çocukları da dahil." Son kısım, kendisi için fazla önemli değildi ancak varisinin çocuklara karşı tavrını dikkate alıyordu.

"Mugglelar umrumda değil, çocukları da dahil. Hatırlarsın ki ikimizin de geçmişinde pek hoş anılar yok. Bunu istiyorum çünkü Greyback'in bir cezaya ihtiyacı var." diye açıkladı kendini.

Kurtadam itiraz edecek gibi oldu ancak lordunun gazabından korkmuş olmalı ki, vazgeçmişti. Lord, adamı soğukkanlı bir şekilde izliyordu. Politik zorunluluklar yüzünden ona yeterince göz yummuştu, artık dur deme vakti geliyordu.

Tereddütlü birkaç girişimin ardından kurtadam pes ederek lordunun önünde eğildi. Karşısındaki, gerçekten karşı konulamaz bir güçtü. Böyle bir güce rakip olmak veya onu düşman edinmek aptallık olurdu.

"Siz nasıl emrederseniz, lordum."

Voldemort yüzüne tatmin olmuş bir ifade yerleştirirken çevirdiği asasına bakarak "Tabi," dedi. "Bu cürretinin bir cezası olacak, Fenrir. Bir ölümyiyen olmak istiyordun değil mi? Sana ölümyiyenler böyle davransa cezaları ne olurdu görme fırsatı vereceğim. Şimdi, görüşme bitti..." Elini kaldırarak kurta çıkmasını işaret etti.

Kurtadam lordunun önünde bir kez daha eğildikten sonra, odandan dışarı çıktı. Kaleden çıkmak için sağ tarafındaki uzun koridora yöneldiğinde, "Nereye gidiyorsun, Greyback?" diyen sesle adımlarını durdurdu. Kurt, birinin arkasında belirdiğini zaten hissetmişti.

Yavaşça arkasına döndükten sonra ilk kez birebir karşılaştığı çocuğun, Karanlık Prens'in önünde diz çöktü. "Prens... Sonunda karşılaşmak büyük şeref... Karanlık Lord'un yanından ayrıldım, sürümün yanına dönüyordum..." diye gevelerken aklı hâla az önceki görüşmedeydi.

Harry adamın kalkmasına izin vermedi. Böyle konuşmak çok daha iyiydi. Greyback yerini bilmeliydi. "Gidemezsin," derken keyifliydi. "En azından bir hafta buradasın, zindanlarda."

Kurt, eğdiği başını kaldırıp karşısındaki çocuğa anlamadığını belirterek bakınca varis devam etti. "Bu sefer gardiyan olarak gitmiyorsun, esir olarak gidiyorsun."

Alfanın zihnine ölümyiyenlerle birlikte zindanlarda geçirdiği keyifli saatler dolarken ürperdi. "Karanlık Lord buna müsaade etmeyecektir." diye atıldı.

Varis, gözleri sadist bir parıltıyla parlarken sırıttı. "Haberi olmadığını da nereden çıkardın?"

Varisin emri üzerine ev cini, kurtadamı zindanlara göndermek için parmağını şıklatırken Karanlık Prens zindanlarda geçireceği keyifli anları düşünüyordu. Kurtadamın ziyaretine özellikle gidecekti, bu fırsatı asla kaçırmazdı. Madem ölmesine izin yoktu, o da ölmek için yalvaracak hâle getirirdi.

******

Continue Reading

You'll Also Like

36.9K 3.1K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
493K 56.4K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
680 67 4
Kaiden Valgardson, adı gibi oldukça tuhaf bir çocuktu. Hayatı boyunca belanın onu bulmayacağını sanmakla beraber, Hermione Granger'a olan aşkının as...
60.8K 8.6K 32
Annesini takip eden yavru bir ördek gibi o nereye giderse ben de arkasından oraya gidiyordum.Aynı zamanda çenem de boş durmuyor,sürekli ismini üst üs...