Slytherin Varisi (Harry Potte...

By LadySlytherin7

357K 20.9K 19K

"...Onunla savaşmayacağım, onunla birlikte savaşacağım." More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
Final
Epilog
OKUR İSTEKLERİ

36

4.5K 320 249
By LadySlytherin7

Harry Karanlık Lordun arkasından toplantı salonuna girerken toplantının konusunun keyfini yaşıyordu. Bu, olağanın dışında bir toplantıydı, herkes çağırılmamıştı.

Malfoylar, Lestrangelar, Sirius Black, Crouch Jr., Antonin Dolohov ve Severus Snape, başka kimse yoktu. Yapılacak misilleme için bu kadar kişi yeterliydi, hatta fazlaydı da.

Severus Snape, son zamanlarda Hogwarts'ta fazla meşgul olduğundan bu göreve çağırıldığı için oldukça memnundu.

Harry de yerine oturduğunda Lord, diğerlerinin de oturması için izin verdi. "Bu günki konumuz, bayan Granger üzerinden varisime kurulan tuzağa yapacağımız misilleme."

Çocuk Hermione'nin adının geçmesiyle kızı üç gündür görememenin sinirini bir kez daha hissetti. Ailesinin taşınması yüzünden kız akşamları bir saatliğine ancak uğrayabiliyordu. Sihir yapamadığından işler oldukça uzun sürüyordu.

Yapamıyordu çünkü o gece ailesini ikna ettiğini söylerken kast ettiği şey biraz oblivate ve biraz da kafa karışıklığıydı. Ebeveynleri kızı yurt dışında okuyor sanacaktı, kızın en azından reşit olana kadar istediği şey buydu. Neyse ki, kalede kalmayı kabul etmişti.

Konudan uzaklaştığını fark ettiğinde toparlandı. "Draco, saldırmak için çok güzel bir fikir sundu." diyerek lordunun sözlerini devam ettirdiğinde, Malfoy varisi hislerinin aksine safkan maskesini bozmadı. Aslında takdir edilmenin heyecanını yaşamakla meşguldü.

Harry açıklamasına devam etti. "Adresi bulmak biraz zaman aldığı için ancak şimdi toplanabildik."

Prens konuşmasına devam etmeyince Bellatrix heyecanla atıldı. "Nereye saldıracağız, Prens? Ah, umarım ortalığı kan gölüne çevirebilecek bir yerdir..." Son cümlesini ellerini birbirine sürterken kendi kendine mırıldansa da masadaki herkese duyurmuştu. Harry kadının dediği şeye sırıttı.

"Üzgünüm, Bella. Olağanüstü bir durum olmadığı sürece yalnızca bir kişi ölecek." Bella üzülmesi gerekirken daha da heyecanlandı.

"Dumbledore'un adresi mi bulundu?" diyerek şansını denedi. İhtiyarın bulunamayacak kadar iyi olduğunun farkındaydı ancak misilleme için sadece bir kişi öldürülecekse o kişi ancak Dumbledore olabilirdi. Daha etkili kim vardı ki?

Harry başını iki yana salladı. "Dumbledore'un kardeşini öldüreceğiz. Böylece Dumbledore'a bize yakınlarımızla saldırmaması gerektiğini öğreteceğiz." Odada planı daha önceden bilen dört kişi hariç hepsi şaşkınlıkla bakıyordu.

Crouch Jr. "Dumbledore'un bir kardeşi mi varmış?" diye sordu şaşkınlıkla.

Harry ölümyiyenin şaşkın yüzüne bakarken Dumbledore'a hakkını vermesi gerektiğini düşündü. Lord Voldemort geçmişinin izlerini sihir dünyasından nasıl sildiyse, o da başarabilmişti.

Tabi, Dumbledore'un gizli bilgileri özellikle araştıran biri için bulunamayacak kadar zor değildi. Hogwarts'ta ilk senesinde oldukça kolay bilgi edinebilmişti. İhtiyar geçmişini sadece günlük hayattan silmeyi başarabilmişti.

Eh, kendisi kadar yaşlı çok az kişi olduğundan sihir dünyası yavaş yavaş adamın geçmişini unutmuştu. Tabi şu Grindelwald'la olan efsanevi düello ve karanlık büyücüyü yenmesi hariç. Onun unutulmaması gerekiyordu, yoksa nasıl söz sahibi saygıdeğer biri olurdu?

Harry, bakışlarını Draco'ya çevirerek anlatmasını işaret etti. Draco yerinde dikleştikten sonra diğerlerinin bilmediği şeyleri açıklamaya koyuldu. Kendisininse bunları bilmesi çok doğaldı, bakanlıkta sözü geçen mükemmelliyetçi bir babaya sahipti.

"Aslında, iki kardeşi vardı. Ortancaları Aberforth ve küçük kız kardeşleri Ariana Dumbledore. Dumbledore'un Grindelwald'la arkadaşlık ettiği zamanlarda aralarında çıkan bir tartışma sonucu düelloda, Ariana kimin asasından çıktığı belli olmayan bir lanetle vurulup oracıkta ölünce ikisi bir daha asla görüşmüyor. Aynı şekilde Aberforth da ağabeyinden nefret etmeye başlıyor ve yolları ayrılıyor."

Lord, öğrendikleri yeni bilgileri sindirmeleri için bir süre bekledikten sonra konuştu. "Aberforth'u hafife almayın derim, ayrıca Dumbledore kardeşini mutlaka koruma altına almıştır. Gidince etrafta gözcü olup olmadığına dikkat edin, kimseyi sağ bırakmanıza gerek yok."

Baskına bu kadar çok kişinin gitmesi bu yüzdendi. Aberforth'un ne yapacağı belli olmazdı. Toplantıdan iki kişinin gözcülük yapmak için bir saat önceden gitme kararı çıktı. Lestrange kardeşler gönüllü oldu.

Ölümyiyenler çıktıntan sonra Harry beklentiyle lorduna baktı. Kızıl gözler yeşillerle buluşurken çocuğun ne istediğinin toplantı boyunca farkındaydı, yine de Harry bir yanıt alamamıştı.

"Riskli, Harry." diyerek kısa kesti.

"Lütfen, bir dakika sürmeyecek. Kimse gelmeden çoktan gitmiş olurum, o da ölmüş olur."

Lord, kararsız gözlerini odada gezdirdikten sonra tekrar varise çevirerek "Tamam," dedi. "Ancak Hogsmeade olmaz."

Harry heyecanla "Diagon Yolu?" diye önerdi. Aberforth'un ölümünün Dumbledore'a en hızlı şekilde ulaşmasını istiyordu. Karanlık Lord yavaşça başını sallayınca varis onay almanın verdiği keyifle sırıtıp ellerini birbirine sürttü. "Saldırı öyle değil böyle olur, ihtiyar."

*****

Sokağın karşısında sonradan oluşturduğu bankta bacak bacak üstüne atarak rahatça oturmuş evi izlerken Sirius ve Draco varisin iki yanında dikilerek olası bir tehlikeye karşı etrafı gözlüyordu. Crouch Jr., Dolohov ve Snape Diagon Yolunda konuşlanmış, yolun kontrolünü ele almıştı. Gündüz vakti ölümyiyenlerin sokaklarda dolaşması çoktan meşrulaşmıştı.

Bella'nın kahkahasının onlara kadar ulaşmasından birkaç dakika sonra kapı açıldı. Aberforth Dumbledore, kanlar içinde kalmış bitkin haliyle Lestrange kardeşler tarafından sürükleniyordu.

Varisin ayaklarının dibine atıldığında Harry duruşunu bozup bacaklarını açarak öne doğru eğildi. "Merhaba, Aberforth. Neden burada olduğumuzu biliyor musun?"

Aberforth, abisiyle konuşmayabilirdi ama gündemi takip etmiyor da değildi. Harry Potter'ın karanlık tarafa geçtiğini duymayan kimse kalmamıştı. Şimdi karşısında olma nedenini bilmiyordu ancak abisine karşı yapılan bir hamle olduğunun bilincindeydi. Kendisi hiçbir şeye karışmamıştı, hedef olarak seçilmesi için bir sebep yoktu.

"Kimin yüzünden burada olduğunuzu biliyorum." dedi huysuzca. Harry, Albus Dumbledore'a neredeyse tıpatıp benzeyen adamın kinli gözlerine baktı. Nefretinin bu kadar çok olacağını tahmin etmemişti. Yine de adamın abisine rağmen Yoldaşlığın ilk oluşumuna üye olduğunu da biliyordu.

"Bu sefer çok kötü bir şey yaptı." dediğinde adam kaşlarını çatmıştı. "Sevdiklerim üzerinden beni vurmaya çalıştı. Bu yüzden cezası ikinci bir vicdan azabı olacak."

Arkasında dikilen Lestrangelardan birine bakarak gözleriyle işaret verdiğinde Rodolphus elini yerde dizlerinin üstünde duran adamın omzuna koydu. Birkaç saniye sonra hepsi Diagon Yolundaydı.

Ölümyiyenler hızla varisin etrafında geniş bir koruma çemberi oluştururken her zamanki gibi kalabalık olan yolda tüm dikkatleri üzerlerine çektiler.

Harry Potter'ın buraya gelmesi herkesi şaşırtmıştı, öyle ki önünde diz çökmüş adamın yüzüne çok geç dikkat ettiler. Çoğu, kanlarla kamufle olan yüzü Albus Dumbledore'a ait sanarak dehşetle ellerini ağızlarına götürdü. Kontrolsüzce verdikleri tepkilerin ölümyiyenlerin hafızalarında kayıt altına alındığının farkında değillerdi.

Harry, lordunun emrine uyarak vakit kaybetmeden etrafta birkaç saniye gözlerini gezdirdi. "Evet şaşkınlığınızı anlıyorum, dehşetinizi de fark etmedim sanmayın. Merak etmeyin, olduğunu düşündüğünüz kişi değil. Çoğunuzun bilmediği bir isim, Aberforth Dumbledore."

Kalabalıkta dolanmaya başlayan uğultu varisin ikinci kez konuşmasıyla kesildi. "Hepinizin görmesini istedim," Birkaç saniye duraksadıktan sonra konuştu. "Karşı çıkanların cezasının ne olacağını." Son kez kurbanına bakarken, asasını doğrultup az öncekinden daha sakin ve sıradan sesiyle devam etti. "Avada Kedavra."

İki kelime, sokakta soğukkanlılıkla söylenmesinin zıttı bir dehşet dalgasının yayılmasına neden oldu. Öldüren lanetten daha korkutucu bir şey varsa o da onu basit bir 'lumos' tonlamasıyla duymaktı. On beş yaşında bir çocuğun bu kadar kolay adam öldürmesi oldukça ürkütücüydü.

Harry vakit kaybetmeden kaleye cisimlendi. Yoldaşlığın oraya geleceğini biliyordu ancak çatışma izni yoktu. Karanlık Lorddan cezayı herkesin önünde vermesini isterken bir karşılığı olacağını biliyordu. Gereksiz bir riske girecekse, eğlenceyi kaçıracaktı.

Kendiliğinden açılan kapıdan içeri girdi. Lordunun çalışma odasında olduğunu bildiğinden direkt oraya cisimlenmişti.

"Ne yapıyorsun?" diye basitçe sorarken odadaki deri koltukları es geçip yanına yöneldi.

Baskını konuşmaya gerek yoktu, zaten adam her anı takip etmişti. Diğerleri çatışmadan döndüğünde o yokken olanları  ayrıntılı bir değerlendirmesi yapılabilirdi.

Kızıl gözleri masanın üstünü kaplayan dünya haritasında gezinirken "Kurtadamlar," dedi Karanlık Lord. "Dolunay için uygun bir yer bulmaya çalışıyorum. Ayrıca çoğu büyücü değil, cisimlenemezler. Muggle kasabalarında belirli yerlere gizli geçitler açmamız lazım. Bakanlıkta kayıtlı kurtadam sayısı doğal olarak neredeyse yok diyebiliriz. İnsanlar kurtadam kimliklerini ifşa etmek istemiyor ve Fenrir'in sürüsünün aksine birçok yalnız kurt var, büyücülere saldırılarına karşı hepsini kontrol altına almalıyız."

Harry'nin kurtadamlarla ilgili bilgisi kitaplar ve lordunun anlattıklarıyla sınırlıydı. Remus yalnız bir kurt olduğu için diğerlerinin yaşantısı hakkında fazla bir bilgisi yoktu, dağda birlikte yaşadıklarıysa zaten şehre çok az iniyorlardı. Asıl bilgi alabileceği Fenrir Greyback'tense nefret ediyordu. Çocuk katilini gördüğü yerde öldürme ihtimali olduğu için onun olduğu görüşmelere katılmaya tenezzül bile etmiyordu.

Lord Slytherin bunu dert etmiyordu, Greyback bir safkan olmadığı için yakın hatta değildi. Kutsal 28'in olduğu masaya oturma hakkına da sahip değildi. Varisinin katılması gerekli olan toplantılar bunlardı.

Çocuğun düşüncelerinin farkındaydı ama bu konuda konuşma gereği duymuyordu. Alfa kurtun hayatını elbette önemsemiyordu, Greyback sadık bir köpekten fazlası değildi. Yine de dolunay haricinde de içindeki kurtu yönetebilme gücü bazen işe yarayabiliyordu. Bunu başarabilen başka kurtadamlar da vardı elbette ama Greyback bir alfaydı. Onun ayrıcalığı dünyanın en büyük kurtadam sürüsüne sahip olması -tabi bunların çoğunu kendi dönüştürmüş, muhtaç oldukları için yanında kalmalarını sağlamıştı- ve diğer sürülerin çoğuna da sözünün geçmesiydi.

Çocuk, alfanın adının anılmasıyla her zamanki gibi ölümünden ne kadar memnun olacağıyla alâkalı birkaç şey homurdanmıştı ancak bunun onaylanmayacağını bildiğinden başka bir teklifte bulundu. "En azından onun saldırıları kısıtlamalarını dolunayla sınırlamasak, vampirlerdeki gibi büyücülere saldırmasını ve ayrıyetten mugglelar da dahil herhangi bir çocuğa saldırmasını yasaklasak... Resmen, açıkça, çocuklara saldırıyor, bunu saklamıyor, aksine övünüyor. Ayrıca bu sadece tek geceye özgü bir şey de değil."

Kurtun icraatlarını söylerken dişlerini sıkmış, hepsini ayrı ayrı vurgulamıştı. Beklentiyle lorduna bakarken adamın düşündüğünü zihninde sezebiliyordu.

"Düşüneceğim, Harry." diye mırıldandı. "Greyback kurtları kontrol edebilmek için kaybetmememiz gereken biri. Dolunay sınırlamasından bile memnun olmayacak. -tabi yine de uymak zorunda- Onu gözden çıkarabilmek için kurtların üzerindeki hakimiyetimizi sağlayacak başka birini bulmamız gerekir ve şu an o güçte bir kurt yok. Dediğim gibi kurtadamlar kayıtlı değil ve istediğimiz zaman çoğuna ulaşabilecek tek kişi Greyback."

Kızıl gözler kızgın bir parıltıyla varisine dönerken az önceki sakin sesine biraz sinir karıştı. "Ayrıca büyücülere karşı tavrından ben de memnun değilim. Dönüşen ve kimliği bilinen büyücüler toplumdan dışlanıyor ve sürülere katılmak zorunda kalıyor, bir sürüye katıldıktan sonraysa içgüdüleri alfalarının sözünden çıkmamalarına neden oluyor. Remus bunu yenmiş olabilir ama hepsi böyle değil. Bu da bizim işimize gelen bir durum değil."

Büyüye ve damarlarında sihir dolaşanlara hak ettikleri değeri veren iki Slytherin de böyle düşünüyordu, büyücüler üstün varlıklardı, bu duruma düşmemelilerdi.

Harry, lordunun dediklerini kabullendi. Artık bu konuda yapabileceği tek şey onun kararını beklemekti.

*****

Varisin ayrılmasından çok kısa bir süre sonra Diagon Yoluna büyük bir karmaşa hakim olmuştu. Bir anda cisimlenen ondan fazla büyücü, etraftaki kalabalığı panikletti.

Bir çatışmanın başlayacağından emin olarak korkanlar kendilerini en yakınlarındaki dükkanlara kapattı. Etrafta günlük işlerini halletmek için bulunan birkaç ölümyiyen ve dövmesi olmayan karanlık büyücüler çatışmaya dahil olurken bazıları da yoldaşlıktan olduğunu düşündükleri kişilerin gelmesiyle cesaretlenmiş, ölümyiyenlere karşı çatışmaya katılmışlardı.

Yol, büyük bir çatışmaya ev sahipliği ediyordu. Öyle ki dükkanlardan dışarıyı izleyenler karmaşadan kimin kime ne yaptığını bile göremiyorlardı. Birkaç akıllı dükkan sahibi aceleyle camlarına koruma büyüleri yapmıştı.

Sirius bir yandan savaşırken bir yandan da dört kişiyle aynı anda çatışmaya çalışan psikopat kuzenini gözlüyordu. Aslında Bella oldukça iyi idare ediyordu ancak Sirius koruma içgüdüsüne engel olamıyordu. O an için asıl dikkati dağılan kişinin kendisi olduğunu fark etmemişti. Aynı şekilde çaprazından gelen laneti de fark etmedi.

Severus Snape, Sirius'u hedef alan adamı son anda gördü. Neredeyse aynı anlarda bir kalkan yaparak büyüyü saptırdı. Sirius kalkana çarpan büyüyü fark etse de, kolunu sıyırmasına engel olamadı.

Elbette kaosun ortasındayken durmadı ama saniyenin onda biri kadar bir sürede gözleri kalkanı yapan kişiyle buluşmuştu. Zamanında ölümüyle sonuçlacabilecek bir şaka yaptığı adam, onu kurtarmıştı.

Ölümyiyenlerin neredeyse eşit sayılarına rağmen elinde tuttuğu üstünlük ve birkaç ağır yaralı yüzünden geri çekilme kararı alarak hepsi bir bir cisimlenmeye başladı. Ölmedikleri için şanslılardı, ölümyiyenler büyük kargaşalarda öldüren laneti kullanmıyordu. Birinin yolundan çekilirse başka bir ölümyiyene çarpma riski vardı, bunu göze alamazlardı.

"Kaçmayın sizi korkaklar! Ölümü kabullenin! Kaçmayın!" Bellatrix yaralanmış ölümyiyenleri görmezden gelerek, adrenalinin verdiği hazla bağırsa da, sokakta aydınlık savunucusu kimse kalmamıştı.

Severus hızlı adımlarla Sirius'un yanına gelip kolunu yakaladı. Sirius, inlememek için dilini ısırdı. Kendini diğerlerine zayıf göstermeyecek kadar gururluydu. Adama bakarken kolunu incelemesine sessini çıkarmadı.

İksir ustası, aklında yara için gerekli iksirleri düşünürken "Benimle gel," diyerek adamı çekiştirmeye başladı. Sirius yine itiraz etmedi, adımlarını diğerininkine uydurarak yanında yürümeye başladı.

Hızlı adımlarla Knuctorn Yoluna yönelip bir iksir dükkanından içeri girdiler. Diagon Yolunda iksir dükkanı yok değildi, sadece o an büyük ihtimal fazla kalabalıktı. Herkesin içinde tedavi edemezdi. Kutsal 28'in zaafları ulu orta yayılıp konuşulmamalıydı.

Snape bakışlarıyla dükkan sahibinin dışarı çıkmasını işaret ettikten sonra gerekli birkaç iksiri çağırıp yaraya uygulamaya başladı.

Sirius, zorlandığını sesine yansıtmaya engel olamayarak "Teşekkür ederim." dedi. Severus çocukluk düşmanının yüzüne bakmadan işine devam etti. Bir teşekkür beklediği söylenemezdi.

Yaranın acısı hiç var olmamış gibi yok olurken gereksiz bir hamle yaparak cüppedeki kesiği de düzeltti. "Bize sağ lazımsın, Black."

İki ölümyiyen birbirlerine birkaç saniye baktıktan sonra küçük bir baş selamı verdiler. Bu selam, aralarında sözsüz bir barışma antlaşması oldu.

******

Continue Reading

You'll Also Like

89.1K 7K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
722 99 26
Bu dünyanın sonunu sadece ben biliyorum. Bir gün MC'miz kendisini en sevdiği web romanının dünyasında sıkışıp kalmış halde bulur. Hayatta kalmak için...
2.3K 300 5
Biri ceza biri görev: Onu öldüreceksin! BAŞLANGIÇ TARİHİ: 12 Kasım 2019 BİTİŞ TARİHİ: 7 Ocak 2020
1.9K 691 30
Bu hayatta çok hatalar yaptım. Kendi hayatım için, annem, babam için, arkadaşlarım için. Gerektiğinde acı çektim, çekmeyi de bilirim. Yaşadığım yeni...