Slytherin Varisi (Harry Potte...

By LadySlytherin7

364K 21.4K 19.3K

"...Onunla savaşmayacağım, onunla birlikte savaşacağım." More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
Final
Epilog
OKUR İSTEKLERİ

31

6.4K 359 486
By LadySlytherin7

Evet bayadır bu kadar uzun bolüm atmadım. 3400 kelime.

Bölüm uzunlukları kurguya göre arkadaşlar bazı bölümler kısa oluyor ama uzatmaya çalışınca kötüleşiyor, neyse çok konuştum iyi okumalar :)

Slytherin kalesinin arka bahçesinde Karanlık Lordu beklerken üzerinde hanesinin renklerini barındıran cübbesini düzeltip, saçlarını daha sıkı bir şekilde topladı. Saçlarının noel balosundan sonra uzun kalmasına karar vermişti. Sıkıca toplayarak Potter hanesinin alameti olan karışıklığını gizlemek hoşuna gidiyordu.

11 yaşından beri onu yetiştiren, varisi yapan lordun hanesi dururken hiç tanımadığı ebeveynlerinin soyuna kendini ait hissedemiyordu. Potter soyadı onun için bir anlam ifade etmiyordu. Bağlılık yemini ettiği lordunun, öğretmeninin, içindeki baba boşluğunu dolduran adamın hanesinin varisi olmak onun için en büyük onurdu.

"Bu sefer seni zorlayacağım, asasız büyüde epey yol kat ettim." Hermione'nin rekabetçi tavrına karşılık kendini beğenmiş bir şekilde sırıttı.

"İstersen asasız büyü yapmayalım böylesi daha adil olur, ne dersin?" Hermione kendisiyle alay eden çocuğa bıkkın bir bakış atmakla yetindi. Öğrenmesi gereken her eğitimi tamamlamış, zihinbendde ustalaşmıştı ancak asasız büyü konusunda hâla biraz zorlanıyordu. Basit büyüleri yapabilecek seviyeye gelmişti ama daha karmaşık büyülerde sihrini kontrol etmekte güçlük çekiyordu.

Lord Slytherin kalenin bahçesine cisimlendiğinde sohbet etmeyi bırakıp yanına ilerlediler. Karanlık Lord, siyah cübbesinin içinde süzülerek kendisi için oraya getirilen gösterişli tahta oturduktan sonra elini kaldırarak başlamaları için müsaade verdi.

İki genç, sihirbaz düellosunun kurallarına uyarak selam verdikten sonra Harry ilk hamleyi yapması için sevgilisine öncelik verdi. Düelloda öldüren lanet hariç her büyü serbestti. Çift birbirlerine karşı Cruciatus lanetini gerçekten kastederek kullanmayacağından Karanlık Lord işkence lanetini de serbest kılmıştı. Karanlık sanatlara giren lanetlerin hepsi, aynı şekilde serbestti. Kaçınamayıp maruz kalsalar bile şifasını bildiklerinden pek bir sıkıntı oluşturmuyordu.

İki gencin düellosu çok geçmeden kaledeki ölümyiyenlerin de dikkatini çekmişti. Karanlık Lordun varisini bir düelloda izleme fırsatı her zaman karşılaştıkları bir şey olmadığından kaçırmak istememiş yavaş yavaş arka bahçeye, Lordun tahtının biraz daha gerisine toplanmaya başlamışlardı. Bir saat sonraki toplantı yüzünden yakın hat ölümyiyenlerinin çoğu kaledeydi.

İki gencin acımasız büyüler kullansalar da birbirlerini yenmek için uğraşmadıklarını fark etmeleri uzun sürmedi. Bu onlar için daha çok bir eğlence gibiydi.

Karanlık Lordsa varisini ve gelecekteki eşini izlerken yaptıkları büyülerdeki ustalıklarına dikkat ediyordu. İki genç öğrendiklerinin hakkını vererek kusursuz bir şekilde en zor büyüleri başarıyorlardı.

Varisinin asasız büyüye başvurmadığını fark ettiğinde çocuğun zihnine birkaç alaycıl cümle fısıldadı.

Harry lorduna cevap vermedi, neden kullanmadığını zaten o da biliyordu. Kız asasız büyüde ustalaşmamışken ölümyiyenlerin önünde onu zorlamak istemiyordu.

Amaçları sadece alıştırma yapmak ve eğlenmek olduğu için düellonun bir sonuca varması önemli değildi, bu yüzden çocuğun tüm hünerlerini göstermemesini sorun etmemişti.

Arkasındaki izleyicilerden birinin kendisinden farklı bir düşüncede olduğu zihnine ulaşınca, düelloyu durdurdu.

Walden Macnair kalabalığı görünce neler olduğunu görmek için gelmiş, iki çocuğun düello yaptığını fark etmişti. Varis Slytherin'le düello yapmaya cürret edebilen kıza tiksinerek baktı. Asil Slytherin hanesinin son üyesi nasıl oluyordu da bir bulanıkla takılıyordu, Lord Slytherin buna nasıl göz yumabiliyordu anlamıyordu.

Harry Potter'ın kız hezimete uğramasın diye tüm gücünü kullanmadığından emindi. Son dört yıldır ne kadar güçlü olduğunu herkese kanıtlamıştı, bir bulanığı mı yenemeyecekti?

Küçümseyerek geri dönmeye yeltenmişti ki, Karanlık Lordun elini kaldırarak düelloyu durdurduğunu görünce dikkat kesildi. Belli ki karşısındaki tiyatrodan o da sıkılmıştı.

Harry lordunun zihninden sızan düşünceleri duyduğundan, adamın düelloyu neden durdurduğunu biliyordu. Karanlık Lord yavaşça yerinden kalktı. Harry ölümyiyenlerine dönene kadar yeşil alevler saçan gözlerini kızıllara dikmişti. İkisinin de aklında aynı şey vardı.

Karanlık Lord ölümyiyenlere dönüp bakışlarını hepsinin üzerinde gezindirdikten sonra Macnair'in üzerinde sabitledi. Ölümyiyen keskin bakışları görünce bir adım gerilemekten kendini alıkoyamamıştı.

"Anlaşılan o ki, bazılarınız yakın hatta olmaya layık gördüğüm kişileri sorguluyor... Öncelikle bilmelisiniz ki, benim kararlarımı sorgulamak dünya üzerindeki kimseye düşmez. Hermione Granger bir muggle doğumlu olmasına rağmen bazılarınızı alt edebilecek güce sahip."

Karanlık Lord üstü kapalı bir şekilde 'bazılarınız' dese de ölümyiyenler bahsedilen kişinin tek bir kişi olduğunu lordlarının gözünü bir an olsun Macnair'den ayırmamasından anlamışlardı.

Lord Slytherin birkaç saniye tehtidkâr gözlerle ölümyiyene baktıktan sonra devam etti. "Şu ana kadar basit bir antrenman izlemiştiniz, şimdiyse size onun gerçek gücünü görme fırsatı vereceğim. Sanırım Macnair bu konuda bize yardımcı olacaktır."

Hermione, ölümyiyenin tam olarak ne düşündüğünü bilmese de tahmin edebiliyordu. Karanlık tarafı seçtiği günden beri böyle düşüncelerle karşılaşabileceğini biliyordu, hazırlıklıydı. Ölümyiyenin hakkındaki düşünceleri onu üzmemişti.

Karanlık Lordun sözlerinden sonra kendisine bakan çocuğa dönüp özgüvenli bir şekilde gülümsedi. Çocuk karşılığında psikopat bir bakışla sırıtmıştı.

Macnair bir bulanıkla düello yapmaktan korkmayarak kendinden emin adımlarla düello yapılan alana doğru yaklaşırken varis Slytherin yeşil gözlerini üzerine dikerek yanından geçti. Harry ona doğru yaklaşırken Karanlık Lord da elini hafifçe oynatarak varisi için kendi tahtının yanına bir tane daha oluşturdu.

Slytherin hanesinin iki üyesi yerlerini alınca ölümyiyenler düelloyu daha iyi izlemek için biraz daha yaklaştılar. Hepsi sonucun ne olacağını merak ediyordu.

Macnair bir safkan hane lordu olarak oldukça güçlüydü ancak Karanlık Lordun sözlerinden sonra kızın ne yapacağını kestiremiyorlardı. Lord Malfoy gibi zeki olanlar, lordlarının emin olmadığı bir şey hakkımda bu kadar kesin bir tavır almayacağının bilincindeydi. Granger eğer güçlü ve sadık olmasaydı burada olmaya layık görülmezdi.

Bellatrix Lestrange ilgiyle kızı incelerken kocasının kolundan çıkıp birkaç adım daha yaklaştı. Hermione Granger'da kendi gençliğini görmesi belki de azkabanda geçen on iki yılın bir sonucuydu ancak buna engel olamıyordu.

Kızın nasıl karanlık tarafa geçtiğini de öğrenmişti, zorla değildi. Tıpkı gençken kendisinin yaptığı gibi ölümyiyen olmak için can atıyordu.

"Affedilmez lanetler haricinde aklınıza gelebilecek her büyü, serbest. Birbirinize acımayın, ikinizden biri ölümcül bir hasar almadıkça düello bitmeyecek."

Macnair usta olduğu karanlık büyüleri düşünürken sinsice sırıtarak kıza baktı. Bulanığın karşısında şansı yoktu, özellikle daha on beş yaşındaysa hiç yoktu. Yıllarca aydınlık tarafla çatışmış, ciddi hasarlar almış, tecrübe etmişti. Bilgisiz bir çocuk onu yenemezdi.

Hermione kendisine küçümseyerek bakan adama kendini beğenmiş bir şekilde sırıttı. Gücü Varis Slytherin'le kıyaslanamazdı bunu biliyordu. Ama karanlık sanatlarda usta bir yetişkinle baş edebilecek kadar güçlüydü. Karanlık Lord başlama işaretini verdiğinde Hermione ilk hamleyi ölümyiyene bıraktı.

Gelen laneti yarım ama güçlü bir kalkanla karşılayıp vakit kaybetmeden karşılık verdi. Ölümcül büyüler havada uçuşurken iki taraf da bir miktar zorlanıyordu.

Hermione için tecrübesizliği ve daha reşit olmaması büyük bir dezavantaj olsa da, neyse ki genç yaşının verdiği çeviklik ve hızlı refleksler onun için avantajdı.

Macnair'sa babası sayesinde karanlık tarafa sadık bir şekilde yetişmişti, çocukluğundan beri karanlık sanatlarla büyümüştü. Hane lordu ünvanının da katkısıyla oldukça güçlü bir rakipti. Sayısız çatışmaya girmiş, çokça adam öldürmüştü. Her safkan hane lordu ölümyiyen gibi kendine hizmet eden çokça askeri vardı. Kimse kolay kolay onu yenemezdi.

Ölümyiyenler, sadece efendileri karşısında aciz birer hizmetkâr oluyordu. Karanlık Lordun kudretli sihri karşısında kendi güçleri kıyaslanamazdı belki ama o ve varisi bir istisnaydı. Onların dışında elit ölümyiyen grubuyla baş edebilecek güçte bir rakip yer yüzünde neredeyse yok denecek kadar azdı.

Ailelerinin yüzyıllardır saf kanlarını korumasının nedeni buydu. Kanı saf bir büyücüye ancak seçilmiş kişiler rakip olabilirdi. Soylarının mirası olan yetenekler hafife alınmamalıydı.

Hermione, uzayan düelloyla hırslanmıştı. Macnair'i yenerek gücünü kanıtlamak zorundaydı ve zaman onun aleyhine ilerliyordu. Sihri damarlarında hafif bir karıncalanmayla gezinirken daha da güçlü hissetmeye başlamıştı.

Ölümyiyenden gelen geri dönüşümü çok zor bir şekilde felç bırakacak büyüyü asasız elini havaya kaldırarak yaptığı kalkanla karşıladı. Bir yandan da asasını kullanarak güçlü bir sectumsempra laneti gönderdi.

Macnair daha lanetini yeni göndermişken gelen yeni lanet karşısında hazırlıksız yakalanmıştı. Göğsünden sanki bir kılıçla yarılmış gibi kan fışkırırken nefesi kesilip sendeleyerek bir adım geriledi. Tüm vücudundan oluk oluk kan akıyordu. Asası elinden kayıp düşerken kendi de dizlerinin üstüne çökmüştü.

Hermione izin isteyen gözlerle lorduna baktı. Karanlık Lord, kızın ne düşündüğünün bilincinde başını sallayarak izin verince hızlı adımlarla yerde can çekişen adama ilerledi.

Sectumsempra, Severus Snape'in kendi icat ettiği ve sadece bazı kişilerle paylaştığı bir lanetti. Yeryüzünde bu büyüyü ve karşı lanetini bilenlerin hepsi o an için aynı yerdeydi. Karanlık Lord, varisi, Sr. ve Jr. Malfoy, Lestrangelar, Hermione Granger ve Severus Snape'in kendisi.

Hermione ölümyiyenin yanında diz çökerek asasını kesiklerin üzerinde gezdirmeye başlarken karşı laneti üç kez tekrarladı. Lanetin etkileri ancak üç kez terkarlandığında tamamen geçiyordu. "Vulnera Sanentur."

Ölümyiyenler kızın hem düelloyu kazanıp hem de Macnair'i iyileştirdiğini gördüklerinde  şaşırmışlardı. Hepsinden önce, kız asasız bir şekilde kalkan oluşturmuştu!

Karanlık Lord varisiyle birlikte ayağı kalkınca herkes dikkat kesildi.

"Rodolphus ve Rabastan, Macnair'le ilgilenin." Lestrange kardeşler lordlarının emriyle hızla baygın ölümyiyeni oradan uzaklaştırdılar.

Hermione Karanlık Lordun yanına yaklaşıp asilzâde bir hanımefendi gibi dizlerini kırıp reverans yaparak lordunu selamladı. Yüzünde az önce yaptıklarından hiçbir iz taşımıyordu.

"Aferin Hermione, beni yanıltmadın."

"Takdirinizi kazanmak büyük bir onur, efendim."

Karanlık Lord kızın sözlerinden memnun bir şekilde ölümyiyenlerine döndü. "Gördüğünüz gibi, Hermione karanlık tarafta olmaya layık olduğunu kanıtladı. Bu günden sonra Macnair gibi düşünen, kararlarımı sorgulayan biri olursa bu sefer iyileştirilmesine müsaade etmem. Şimdi hepiniz görevlerinizin başına dönün."

*****

Kim-olduğunu-bilirsin-sen'in dönüşü ve sağ kalan çocuğun karanlık tarafı seçmesi hatta onun varisi olması sihir dünyasında şok etkisi yaratmıştı. İnsanlar aylardır finalini beklediği turnuvanın sonucunu öğrenmek için hevesle gelecek postasını ellerine aldıklarında gördükleri manşet karşısında dehşete düşmüşlerdi.

Dumbledore'un kaçışıyla birlikte ortaya çıkan gerçeklere inanmak istemiyorlardı ancak anlatılanlar mantığa uyuyordu. İhtiyarın gençlik yıllarında Grindelwald'la arkadaş olduğu gerçeği de söylenenlerin doğruluğunu destekliyordu.

Yine de bakan olmakta bile gözü olmayan, yıllarını Hogwarts'a adamış yaşlı dahinin kendi askerlerini yem etmesi çılgınca geliyordu. Üstelik Harry Potter'ı da öldürmeye yeltenmişti. Gerçi Kim-olduğunu-bilirsin-sen'in söylediklerinin ve çocuğun müdüre karşı tavrının dışında hiç bir kanıtları yoktu.

Çoğu kolaya kaçmış bunların yıllar sonra kahramanlarını da tarafına çekerek ortaya çıkan dehşetli büyücünün yalanları olduğuna kendini ikna etmeye çalışıyorlardı. Yine de Harry Potter'ın, kahramanlarının, karanlık tarafa neden geçtiği hakkında tereddüttelerdi. Çocuk müdürden neden sebepsiz yere nefret etsindi ki?

Sihir dünyasında günlerdir süren fikir ayrılıkları büyük bir gerginliğe yol açmaya başlamıştı.

Bir kısım karanlık tarafın iddialarına inanmıyordu, önceden olduğu gibi karşı koymayı düşünüyordu. Üstelik yıllar önce gizlice yürütülen bir birliğin, Zümrüdüanka Yoldaşlığının varlığını öğrenmek onların şevkini arttırmış, yoldaşlığa katılmanın yollarını arar olmuşlardı.

Bir kısım gazetede yazıldığı gibi bakanlık ve karanlık taraf arasındaki savaşta sadece kendilerini ve çocuklarını koruma altına almak istediğinden taraf tutmamaya karar vermişlerdi.

Bir kısım Dumbledore'un gerçek yüzünü görmenin şaşkınlığı içerisinde yıllarca kandırılmanın kızgınlığını yaşıyordu.

Severus Snape'in kehaneti duymasından dehşetli büyücünün felsefe taşı sayesinde geri dönüp Harry Potter'la birlikte yıllar önce bir tuzağa düştüğünü keşfetmesine kadar tüm gerçek Gelecek Postasında anlatılmıştı.

Ayrıca kahramanlarının mugglelar tarafından tamamen bilgisiz bir şekilde yetiştirilmesi ve bunda Dumbledore'un rolünden de bahsediliyordu. Onlara göre her şey bu kadar ayrıntılı ve tutarlıyken yazılanlara inanmamak veya şüphelenmemek için kör veya deli olmaları gerekiyordu.

Bir kısım sağ kalan çocuğun da karanlık tarafa geçmesiyle aydınlığın kaybedeceğinden emindi. Bazıları geçmişteki tutumları yüzünden kendilerine neler olacağının belirsizliğini yaşıyordu.

Yoldaşlıkta ise Dumbledore'a göre çoğu şey yolunda gitmiyordu. Karanlık büyücünün dönüşüyle birlikte eski üyelere davetler göndermişti. Katılım beklediğinden de fazla olmuştu ama çok geçmeden bunun nedenini anladı. Hepsi Potterların, arkadaşlarının başına gelenlerle ilgili iddialar hakkında müdürün bir açıklama yapması için oradalardı.

İhtiyar dahi, toplantıdan önce kararlaştırdığı manipüle edici ve kusursuz olduğunu düşündüğü savunmayla çoğunu yatıştırmış, bazılarınıysa hâla tereddütte olsalar da ne olursa olsun yoldaşlığın amaçlarının kutsal olduğuna ve kuşkuları yüzünden aydınlığı savunmayı bırakmamaları gerektiğine ikna etmişti.

Birkaç kişi Sirius Black ve Remus Lupin'in taraf değiştirmesinin arkadaşlarının oğlunu yanlış bir seçim yapsa bile korumak zorunda olma sorumluluğu yüzünden olduğuna ikna olmamış, asi Black'ten tereddüt etseler de Lupin'in uğruna savaştıkları şeyi bunun için terk etmeyeceğini, etse bile kesinlikle karşılarında olmayacağını düşünüyorlardı. Dumbledore onları kendi çocukları üzerinden bir örneklendirmeyle ikna etmeye çalışmıştı ama bu işe yaramamış, yoldaşlıktan ayrılmalarına engel olmamıştı.

İhtiyar için birkaç askerin saf dışı kalması önemli değildi ama böyle ayrılmaları yoldaşlık üyelerinin liderlerine olan güven problemlerini daha çok zedelemişti. Neyse ki Gelecek Postasında ifşalanmasıyla yoldaşlığa katılmak isteyen birçok büyücü ortaya çıkmıştı, bu sayede kaybettikleri güç ve motivasyonu bir miktar dengeleyebilirdi.

Tabi müdür kaçak olduğundan kimse ona doğrudan ulaşamıyordu. Çoğu mugglelarla yakınlığı ile bilinen Weasleyler veya güvenilir Hogwarts profesörleri üzerinden ulaşmaya çalışıyorlardı.

Sihir dünyası kendi içinde çalkalanırken karanlık tarafta her şey sistematik bir şekilde ilerliyordu. Dumbledore'un kaçışı üzerinde çok durulmamış, asıl önemli olan konuların önüne geçmesine izin verilmemişti.

Bakanlığı ele geçirme planları en ince ayrıntısına kadar hesaplanırken ölümü yıllar önce kesinleşen büyücüler birer birer avlanıyordu. İngiltere haricindeki ülkelerin sihir bakanlarına davetler gönderiliyor, hedefler anlatılıyordu. Aynı şekilde dünya çapında büyücüler de tek bir çatı altında birlik içinde yaşamaya davet ediliyordu. Büyücülerin yeryüzüne azınlıklar halinde dağılmış olması Karanlık Lord'u oldukça rahatsız ettiğinden bu konunun üzerinde fazlaca duruluyor, özeniliyordu.

Karanlık Lord, Slytherin kalesinin geniş salonundaki koltuğunda otururken kızıl gözlerini kitabından ayırıp varisinin üzerine dikti. Harry büyük koltukta uzanmış, kendisinin onun için seçtiği kitabı okuyordu.

Bakışlarını varisinin normalde karışık olması gereken saçlarına çıkardı. Çocuğun saçını toplamasının nedenini ilk yaptığı andan beri bilse de hiç bir yorumda bulunmamıştı. Yine de itiraf etmeliydi Harry Potter'ın Slytherin hanesi kendi kanından olan Potterlardan üstün tutması, kendisini buraya ait görmesi onda anlamlandıramadığı bir memnuniyet duygusu uyandırıyordu. Bu memnuniyet politikayla ilgili değildi. Aksine tamamen özeldi.

Varisinin ona gerçek ebeveynlerinden daha çok değer vermesi onu mutlu ediyordu. Çünkü aynı değeri kendisi de veriyordu. Çocuğu gelecekte güçlü bir silah olacağını düşünerek eğitmemişti. Daha çok bir babanın oğlunu yetiştirmesi gibi özenle büyütmüştü.

"Ne düşünüyorsun?" Harry adamın onu incelediğini elbette fark etmişti ama zihinbendde usta olan lordunun düşüncelerinden ancak onun istediği kısmını duyabiliyordu. Şimdi duyduğu tek şey derin bir sessizlikti. Baba figürü yerine koyduğu adam zihnini terk etmese de kendi düşüncelerini korumaya almıştı.

Karanlık Lord varisinin sorusunu cevapsız bıraktı. Harry de bir cevap alamayacağının bilincindeydi. Zaten anlatacak olsa düşüncelerini korumaya almazdı değil mi? Koltukta oturur hâle geldikten sonra kitabını önündeki sehpaya bıraktı.

"Sihir bakanının kim olacağına karar verdin mi?" Evet, en mantıklısı konuyu değişmekti.

"Seçimi Lucius'a bıraktım. Bakanla aramızdaki iletişimi onun aracılığıyla kuracağız. Sözünden çıkmayacak birisini seçmesi iyi olur. Ölümyiyenlerim arasındaki rekabet emirlerimin uygulanmasında sorunlara yol açsın istemiyorum. Zaten bakanın kim olacağı önemli değil. Benim dediklerim dışında hiçbir şey yapamayacak." Harry alayla güldü.

"Lucius kendisiyle rekabet edebilecek birini zaten yaşatmaz. Malfoyların bulunduğu konumu riske atacak kimseyi barındırmıyor. Hatta arkadaş olmasalar Severus'u bile gözden düşürmeye çalışabilir."

Karanlık Lord çocuğun tespitindeki doğruluğu yıllardır zaten biliyordu. Sadece çok açık bir şekilde olmadığı ve karanlık tarafın aleyhine sonuçlanmayacağı durumlarda müdahale etmeyi gerekli görmüyordu.

"Malfoylar yıllarca en sadık hizmetkarlarım oldular. Bulundukları konumu hak etmek için çok uğraştılar. Lucius'un babası Abraxas hane lorduyken, Malfoy Malikanesini benim hizmetime adadı. Bu beni kendi hanesinde de lordu olarak gördüğünün bir nişanıydı. Abraxas'ın bu davranışı ölümyiyenler arasında hem takdir edildi hem de bana karşı duyduğu sadakati kıskanıldı. Abraxas'ın itibarı bir çok kez Malfoylar yerine kendilerinin hanesini onurlandırmamı isteyen hizmetkarlarım tarafından zedelenmeye çalışıldı. Ben yıllarca safkan entrikalarının içinde yaşadığımdan elbette her şeyin farkındaydım. Abraxas'ın ölümünden sonra safkan lordları yeni sağ kolum olmak için oldukça çabaladılar. Bense diğerlerine oranla daha çok genç ve tecrübesiz olmasına rağmen Lucius'u seçtim, o zamanlar Hogwarts'tan yeni mezun olmuştu." Karanlık Lord yükseliş yıllarını hatırlarken uzun konuşması yüzünden bir süre duraksayıp aynı akıcılıkla devam etti.

"Lucius babasına yapılanların farkında olarak büyüdüğü için her zaman çok temkinli oldu. Bir Malfoy olmanın hakkını vererek tüm itibarsızlaştırma çabalarından başarıyla sıyrılmış, liderlik etme, sözünü dinletebilme ve başarılı planlar kurma yeteneğiyle o konumda olmayı hak ettiğini herkese kanıtlayarak yerini sağlamlaştırmıştı. Diğerleri emirlerimi yerine getirebilecek güçteydi ama o hem güçlüydü hem de diğerlerine liderlik edebilecek ışığa sahipti. Beni yanıltmadı da, tüm safkan entrikalarının içinden sıyrılmayı başardı."

"Malfoyların bu kadar ayrıcalığı olması beni şaşırtmıyor değil. Kendimden başka kimseye güvenmem diyordun ama onların sadakatinden emin gibisin."

"Ondan daha sadık olabilecek ölümyiyenlerim var Harry. Örneğin Bella ve Bartemius Crouch Jr. Ama onlar sadece emirlerimi yerine getirebilecek askerler. Benim birlikte planlarımı tartışabileceğim ve öneriler alabileceğin birine ihtiyacım vardı. Malfoylarda da bu var. Özellikle Lucius siyasette de oldukça iyi. Gerekli zamanlarda doğru hamleleri yapabiliyor."

Harry anladığını belirtmek başını salladığı sırada Maggy odada belirip yere kadar eğilerek efendilerini selamladı. "Efendim, toplantı için herkes hazır. Bayan Granger da toplantı salonunda."

Ev cini geldiği şekilde odadan kaybolurken Lord Slytherin ve varisi toplantı odasının önüne cisimlendi. Toplantıda bakanlığa yapılacak baskının son detayları ve zamanı konuşulacaktı.

Toplantı salonunun kapıları kendiliğinden açılırken masadaki yerlerini almış ölümyiyenler ayağı kalktı. Karanlık Lord, arkasında varisiyle birlikte içeri girdi.

Masanın baş köşesindeki gösterişli tahtına oturduktan sonra Harry de lordunun sağ tarafındaki yerini aldı. Karşısında Lucius Malfoy yanındaysa Hermione vardı. Hermione'nin karşısında da Draco vardı. Normalde ailenin lordu bulunurken bir varis elit toplantılarında yer almazdı ancak Draco Malfoy aynı zamanda varis Slytherin'in sağ kolu olduğundan ona da masada bulunma ayrıcalığı bahşedilmişti.

"Herkes ne yapacağını yeterince iyi öğrendi değil mi? Baskında tek bir hata bile istemiyorum. Lucius."

Lord Malfoy, diğerlerinin Karanlık Lord karşısındaki çekingen ve korkuyla karışık saygısının aksine üzerine oturmuş safkan asaletini sergilemekten çekinmeden, dik duruşu ve kendinden emin tavrıyla lorduna döndü.

En yakınındaki adam olarak Karanlık Lord'u layıkıyla temsil etmek adına hiçbir güç gösterisinden kaçınmıyor, konumunu elitlere her daim hatırlatıyordu. Yanında oturan oğluyla birlikte asil ve güçlü duruşu, Lord Slytherin'in Malfoyları böylesine onurlandırmasının nedenini açıklar nitelikteydi.

"Her şey planlandığı şekilde olacak, lordum. Tüm hazırlıklar tamamlandı. Bakanlığın dönüşünüzden beri aldığı önlemleri en ince ayrıntısına kadar biliyoruz. İçeri sızmak için birçok yolumuz var. Sihir bakanı dövmesi bulunan herkesi bakanlıktan attı ancak içeride ölümyiyen dövmesine sahip olmayan üst rütbeli hizmetkârlarınız da bulunuyor. Onlar sayesinde bakanlığa kolayca girebileceğiz. Ayrıca son toplantıdan bu yana Bay Black'ten önemli bilgiler edindik. İşimize oldukça yarayacaklarını düşünüyorum."

Lord Malfoy'un sözlerinden sonra herkes kuzeni Bellatrix Lestrange'ın yanında oturan adama odaklandı. Sirius Black, Black hanesinin lordu ünvanıyla masada bulunuyordu.

Eski yoldaşlık üyesinin sadakati dövmesini alana dek sorgulanmıştı ancak herkes biliyordu ki Karanlık Lord o dövmeyi verdiyse sadakatinden şüphelenmek kimseye düşmezdi. Bunu birkaç gün önceki düellodan sonra yeterince iyi anlamışlardı.

Karanlık Lord kızıl gözlerini Sirius'un üzerinde gezdirdi. Herkesin olduğu gibi onun da düşünceleri tüm berraklığıyla zihnine ulaşıyordu. Azkabanın verdiği delilikle birlikte adamın zihninde sadakati de görebiliyordu. Bağlılığı kendisinden çok varisineydi ancak işine yaradığı müddetçe bu pek de önemli bir ayrıntı değildi.

"Dinliyoruz, Sirius. Bakanlıktaki kıdemli hizmetkarlarımın ve uzun süre sihir bakanına danışmanlık yapmış olan Lucius'un haberdar olmadığı önemli bilgilere sen nasıl ulaşabildin?"

Sirius kızıl gözlere bakarken oldukça ciddi ve kendinden emindi. Üzerindeki siyah, sade ama elegant ölümyiyen cübbesini taşımaktan rahatsızlık duymuyordu. Yıllar önceki gençlik heveslerini aşmıştı. Ailesinin mirasına geri dönmüş, düşüncelerini benimsemişti. Arkadaşlarının yasını hâla tutuyordu ancak nefretini azkabana atıldığından beri sadece buna neden olan adama yönlendirmişti.

Biliyordu ki böyle bir kehanetle karşılaşan her lider aynı şeyi yapardı. Karanlık Lord savaşın seyrine uygun olarak hareket etmiş, karanlık taraf için olması gerekeni yapmıştı. Ayrıca oğulları Harry yaşadığı zorluklara rağmen ailesinin ölümü için Karanlık Lord'u suçlamıyorken kendisine pek söz hakkı düştüğünü sanmıyordu.

Suç, Karanlık Lordda değildi. Saldırıyı bilmelerine rağmen arkadaşlarını koruyamamış olan, bir bebeğin ailesiz kalmasına neden olan yoldaşlıktaydı, kendisindeydi. Suç, James ve Lily'i bile bile ölüme götüren Dumbledore'daydı. O da yakında hak ettiği yere, toprağın altına girecekti. Sirius'a da ömrü boyunca arkadaşlarını koruyamamanın ve vaftiz oğlunu geride bırakmanın vicdan azabını çekmek kalıyordu.

"Sihir bakanlığında seherbazlar diğer çalışanlardan ayrı tutulur, lordum. İngiltere çapında güvenlikten sorumlu oldukları gibi aynı şekilde bakanlık binasının güvenliğini de sağlıyorlar. Bakanlıkta sadece sihir bakanı ve seherbazların bildiği bir çok güvenlik önlemi bulunuyor. Seherbazlar Veritaserum eşliğinde mülakata alındıklarından karanlık tarafa sadık birinin aralarına sızması, dolayısıyla bu bilgileri bilmesi imkansız. Yoldaşlık sayesinde Alestor Moody, Kingsley Shacklebolt gibi üst düzey seherbazlarla iş birliği içerisinde olduğum ve aynı zamanda eski bir seherbaz olduğum için bu önlemler hakkında detaylı bilgiye sahibim. On üç yıl öncesinin bilgilerine sahip olsam da bunların değişmediğinden eminim. Seherbazlar düzenli aralıklarla Veritaserum eşliğinde denetlenir, bu yüzden bakanlık sadakatleri ve sırlarının korunduğundan emin. Ben yıllarca azkabanda kaldığım için bir tehtid değildim, üç ay öncesine kadar da kime hizmet ettiğimi bilmiyorlardı ve hazır olduğumda eski görevime dönmemi bekliyorlardı. Bakanlık üç ay içinde bu önlemleri güçlendirmeye çalışabilir ama tamamen değiştiremez."

Karanlık Lord tatmin olmuş bir şekilde başını sallarken Harry vaftiz babasına baktı. Onu karanlık tarafa davet etmenin ne kadar doğru bir karar olduğunu zaten biliyordu ama o ana kadar adamın bu kadar çabuk adapte olacağından şüphe duymuştu. Şimdiyse karşısında duran adam Karanlık Lorda yıllardır Black hanesinin olduğu gibi bağlıydı.

Bellatrix Lestrange, belki de en şaşkın olanlarıydı. Yıllarca asi düşüncelerinden vazgeçirmeye çalıştığı, ailesi tarafından reddedilen kuzeni şimdi kendi isteğiyle burada, Lord Black ünvanıyla Karanlık Lordun hizmetindeydi.

Aralarına fikir ayrılıkları düşmeden önce, daha çocukken birbirleriyle çok yakınlardı. Küçük bir kızken kendisine 'Bella' diye hitap etmesine izin verdiği tek kişi, biricik kuzeni Sirius olmuştu. Seçmen şapka onu Gryffindora seçtiğinde bile bir yanlışlık yaptığına inanmış, aralarının bozulmaması için son ana kadar çabalamıştı. Bu yüzden Sirius'un evden kaçması belki de en çok onu öfkelendirmişti.

Yıllarca kendisini terk eden, Karanlık Lorda karşı saygısız düşünceleri olan kuzenine nefret beslemişti. Azkaban'da aklını yitirene dek ona hakaretler etmiş, nefretini kusmuştu.

Karanlık Lordun dönüşüyle birlikte hapishaneden çıktığında öğrendiği şeyse her şeyi değiştirmişti. Harry Potter onun karanlık tarafa geçtiğini söylediğinde inanamamıştı.

Yüzleşmek için Black malikanesine gittiğinde, yıllarca duyduğu acının intikamını almak istercesine biricik kuzenini lanet yağmuruna tuttu. Sonrasında nihayet her şey özlemini duyduğu hâle, çocukluk zamanlarındaki hâline dönmüştü. Eski dostlar tekrar kavuşmuş, ayrı kalınan yılların acısını çıkarırcasına vakit geçirmişlerdi.

Bellatrix, tarafını seçtiği günden beri kendini Sirius Black'i öldürmeye hazırlamıştı. Tüm sevgisini nefrete dönüştürmüştü. Ne olursa olsun onun için hiçbir şey Karanlık Lorddan üstün değildi. Bu bağlılık sayesinde ilk kadın ölümyiyen bile olmuştu. Şimdiyse biricik kuzenini öldürmek zorunda kalmadığı için oldukça mutluydu.

Karanlık Lord ölümyiyenlerine bakarken sırıttı. "O halde bakanlığı ele geçirmenin vakti geldi. Son kez planları gözden geçirelim ve yeni gelişmelerin üstünde duralım. Saldırı iki gün sonra olacak."

Ölümyiyenler Lord Slytherin'in sonunda kesin bir tarih vermesinin ve baskının heyecanıyla birbirlerine bakıp sırıtırken, azkabanda geçen yıllarının intikamını alacak olmanın mutluluğu içindeki Bellatrix Lestrange'ın tiz kahkahaları salonu doldurdu.

Continue Reading

You'll Also Like

110K 12.8K 33
değişiyorsun, dayanamıyorum
16.9K 391 19
Tüyler ürperten yaşanmış olaylar.
11K 957 15
"Daha fazla Avengers yok." Wanda son sözlerini söylerken Steve'in kırık maviliklerine baktı bir kez daha. "Özür dilerim.Bunu sadece bizim için yapıyo...
422K 50.8K 49
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı slowburn⚠️