O SEN DEĞİLDİN (Atos Serisi :...

By BetlEldoan

707K 48.7K 3.3K

Benim beklediğim adam sen değildin ama kalbim.. Kalbim neden senmiş gibi atıyor. *-* Jessica Atos üç abisi v... More

Tanıtım
Geçmişin Yüzü
SOĞUK ÖLÜM
BİNLERCE HİS
UYANIŞ
KADER
KARŞILAŞMA
YAKIN MESAFE
AÇIKLAMA
KAÇAK
KARANLIĞIN GÜNEŞİ
ÖPÜCÜK
HIRÇIN DALGALAR
EYVAH BASILDIK!
BU AŞK MI? (Part 1)
Yazardan Küçük Bir Not
BU AŞK MI ? (Part 2)
O SEN DEĞİLDİN
O ADAM OLMAK
BENCİL ADAM
HİCRAN
KÜÇÜĞÜM
RUHUNDAKİ YARALAR
BEKLENEN
YARIM KALAN HER ŞEY
MUTLULUK
AV MEVSİMİ
AVA GİDEN AVLANIR
KUTUP YILDIZI
ESKİ BİR DOST
AYICIK
KIRILAN KALPLER
PASCAL
TARÇINLI KURABİYE
ANNE
KENDİNİ ÖLDÜREN ADAM
TEHLİKE
OYUN PART 1
OYUN PART 2
İTALYA BİLETİ
YALANCININ MUMU
DEĞİŞİM
SANTOS POULOS
SORU-CEVAP
AKŞAM YEMEĞİ
ÜZÜMLÜ KEK (YENİ HİKAYE)
B PLANI
TEKLİF
FİNAL
UNUTULMAZ (YENİ HİKAYE)
LİMONLU KEK (YENİ HİKAYE)
ÇETO C

YENİ ATOS

13.2K 988 53
By BetlEldoan

Erken saatte uyandığım için beni sadece spor için mücadele veren Kate fark etmişti. Evden çıkmadan önce uzun kollu bir şeyler aldığım için kendime teşekkür edip elinde ki kocaman pilates topuyla pilates yapan kızı süzdüm. Karnı belki de top kadar şişip şişmediğini merak ettiği için sürekli karşısına koyduğu aynadan kontrol ediyordu. Gülmek istemiştim ama ıslak saçlarım ve donuk bedenim sallanırken her seferinde daha fazla üşüyordu. Bütün gece ağlamış, sargılı kolumu dışarıda koyup buz gibi su doldurduğum küvetin içinde oturmuştum. Uykuyla uyanıklık arasında sarsılıp uyandığımda parmaklarımın dahi buruştuğunu fark etmiştim.

"Jessi, nereye?"

"Okula uğrayacağım ve birkaç işim var"

Ona sargılı kolumu ve dün yaşananları anlatmak istemiyordum. Her yerinde çimen olan bahçemizin sadece kendisini için ayrılan kısmında bildiği bütün sporları yapmaya sanırım beş ay önce başlamıştı. Sabah koşu yapmasını engelleyen Alex onun ağır kaldırması dışında her şeyi yapmasına izin veriyordu.

"Sence de bu sabah üç santim genişlemiş miyim?" dedi aniden. Yerde duran masuraya bakıp endişeyle başımı salladım. Tuzak soru! Kesinlikle 3 santim belinden genişlemiş ve bunu bana sorarak test ediyordu. Tanrım Kate Atos olmak çok zor olmalıydı.

"Hayır, bence birkaç santim incelmiş gördüm. Pilates ve aerobik gerçekten işe yaramış"

"Yalancı!" dedi aniden, masurayı gösterdikten sonra bana doğru döndü.

"Masurayı gördün ve ölçtüğümü biliyorsun"

Az daha sinirlenip gözlüğünü çıkaracakken kendime engel oldum. Morarmış göz altlarım ve hafif şişmiş gözlerim tanrım bu sadece işleri karıştırdı.

"Dinle Kat, dün gece pek iyi geçmedi ve gerçekten halletmem gereken işlerim var. Bence Hilal sana daha doğru cevap verebilir" diyebilmiştim. Sesimin yorgun ve kendimden nefret eder gibi çıktığını duyabiliyordum ama kulaklarım hala çınlıyor, bedenimi saran onca şeye rağmen hala üşüyordum.

"Koluna ne oldu?" dedi anide. Elinde ki topu yere fırlatıp yanıma yaklaştığında endişeden kolumu saklamaya çalıştım.

"Ne?"

"Kolun, kolunu neden sürekli tutuyorsun, ayrıca beyaz hırkan da kan lekesi var"

Endişeyle beyaz düz hırkama bakındım, kolumda büyüyen kan lekesi dün gece yaptığım hatanın bedelini bana ödetiyordu. Dikişlerim sökülmüş olabilir miydi? 6 saat küvette yatarsam elbette ki sökülürdü!

"Lanet olsun!" diye mırıldanıp çantamı diğer koluma aldı ve diğer elimde sürekli kolumu kendime doğru bastırdım.

"Önemli bir şey değil, ah uyandığımda banyoda yaralandım"

Kate terden ıslanmış yüzünü havlusuna silip pembe ojeli tırnaklarını kolumda gezdirdi.

"Peki neden bir kolun diğer koluna oranla beş santim daha kalın duruyor?" dedi aniden. Sherlock Kate iş başındaydı, kendisi hamileliği boyunca vücudunda ki en ufak bir santimi bile atlamadığından gözleri bir yırtıcı bir hayvanların iç güdüsüyle çalışıyordu.

"Sardım" diyebildim ama o bana inanmayıp koluma uzandı ve kolumu sıyırdı.

"Tanrım, bu ne zaman oldu?" dedi endişeyle.

"Uzun bir hikaye ve ben yorgunum önce dikişlerim için hastaneye uğramam-"

"DİKİŞLERİN Mİ?" diye bağırdı tanıdık bir ses arkamdan. Hilal elinde bir kase dolu patates kızarmayı elinde tutmuş bir yandan yiyor bir yandan bizi süzüyordu.

Neden ikisi birden hamile kaldılar ki?

***

Doktor odaya Kate ve Hilal'i almayınca Kate Hemşireyi odadan kovalayıp doktora seni giyemediğim yeni topuklu ayakkabılarımla ezerim diye tehdit etmiş Hilal de Kate abartılı tehdidinin altında kalmamak için ikiliyi öldürmekle tehdit etmişti. Adam dünden bu yana hala bana bakmak ister miydi emin değildim annemin üzerine Kate ve Hilal adama ağır gelmişti.

"Pekala ama lütfen müdahale etmeyin" diyebildi. Kate sessiz bir kızmış gibi hemen solumda, sağımda Hilal kolumda ki sargının açılışını seyrediyordu.

"Neden bize söylemedin?" dedi Hilal.

"Çünkü daha 8 saat bile olmadı" diyebildim.

"Tatlım bize her zaman anlatabilirsin" diye araya alt metin sıkıştıran Hilal'e gülümsemekten daha fazlasını yapmadım. Açılan yaralarımı tekrar onaran doktor işini öylesine titizlikle yapıyordu ki kendi acılarımın da onun elinde bir şekilde onarabileceği düşüncesi geçti. Hilal hamileliğin son evresinde olduğu için sürekli oturup şişen ayaklarını kontrol ediyordu.

"Tanrım.." diye mırıldandı Kate. Karnını sımsıkı tutup Hilal'e döndü. Hilal ile sanki gizli bir şifreleri varmış gibi Hilal de somurttu.

"Gene mi?"

"Bu sabah 5." Diye inledi.

"Neler oluyor?" dedim endişeyle. Hilal Kate destek olmak için koluna geçmiş çantasını yerde sürükleyerek odadan çıkmaya çalışıyordu.

"Tatlım sadece tuvalete gitmemiz gerekiyor, bilirsin hamile kadınların günlük 10 sefer gitmesi gerekir ya hani.."

"Bilmem" dedi sakince. Doktor ve hemşire tepkime gülmüştü. Hilal anlamsızca bir bakış atıp pardon der gibi elini kaldırdı.

"Artık tuvalette gitmekten canımdan bezdim!" diye söyleniyordu Hilal.

"Bazen Alex'e durumu anlatmak için üç çanta parçalıyorum" dedi Kate.

Hemşire sargı beziyle yaramı kapatırken aniden açılan kapıyla şaşırdım. Bu işin bu kadar kolay halledileceğini düşünmemiştim.

"Ne çabuk" dedi gülmeye çalışarak. Başımı kapının önünde dikelen adama kaydığında yutkunmak zorunda kaldım. Sarsıcı gerçekliğim tam karşımda bekliyordu.

Pedro.. Tanrım delice bakışlarını asla üzerimden çekmiyordu. Onu incelemek için sadece beş saniye bakışlarımı ona kaydırdığımda bana benzeyen yüzüyle karşılaştım. Kızarmış göz içleri, yorgunluğun ve uykusuzluğun simgesi mor göz altları, dağınık saçları ve ütüsünün dün geceden bozulduğu belli olan beyaz gömleği. Üzerini değiştirmemişti, onu bıraktığım anda ki gibi karşımda dikiliyordu. Öksürdüm ve doktora hızlıca teşekkür ettim. Bana doğru atacağı her hangi bir adımda dağılabilirdim. Bütün gece ağladığım gibi tekrar ağlardım ve tekrar pişman olurdum.

"İyi günler" diye bildim beni duyduklarından emin bile değildim. Kapıya doğru attığım her adımda içimden geri çekilmesi için dualar etmiştim ama yüce İsa ve Meryem beni adına beni duyan olmamıştı.

Kapıyı kapladığı gibi onu kenara çekebilecek gücüm de yoktu. Yaram sızladı, kalbim daha fazla.

"Lütfen" dedim sadece. Beni duymadı. Elini sargının hemen altında yerleştirdi, bir süre bekledi ve beni kendisine çekti.

"Gitmek istiyorum" diyebildim bu sefer. Her zaman güçlü olmamı bekleyen aile onurumu ayaklar altından almalıydım.

"Gidemezsin" dedi kulağıma doğru. Sıcak nefesinde ki özlemle sarsılmıştı. Göz kapaklarım bana ihanet edip usulca kapandığında acı daha fazla kalbime yayıldı.

"Yoruldum" dedim aniden. Bana bakmak için geri çekildi, gözlerim de biriken yaşları saklayan ben artık saklama zahmetinde bulunmuyordum. Çırılçıplaktım işte, ona soyunmuşçasına bütün açıklarımı gösteriyordum. Ağladığımı, yorgunluğumu, beni kıran yanımı, onu kırdığım için pişmanlığımı.

"Ben artık devam edemiyorum" diyebildim.

"Jessica.." dedi beni susturmak ister gibi aceleyle. Onun devam etmesine kalmadan ben tamamladım.

"Lütfen, beni sevdiğin her bir saniye için lütfen izin ver.." dedim. Benim için ona yalvarmıştım.

Bazen sevdiklerimiz için bekleriz çünkü zaman bekleyenler için iyileştirici etkiye sahiptir.

Beni anladığını biliyordum, o benim Pedro'mdu. Beni anlamadığı anlarda bile beni anlayan ama anlamayı reddeden sevdiğimdi. Geri çekildi, rahat bir nefes alıp verdim ve ona borçlu olduğum şeyi verdim.

"Özür dilerim"

Bana sadece üzüntüyle bakan adama başka bir şey diyememiştim.

"Özür dilerim, senin hayatına müdahale etme hakkım yoktu. Özür dilerim, sadece bil ki ben çok pişmanım.."

"Sensiz geçen 10 saatte olduğumdan daha fazlası olamaz" dedi. İçimde kopanlar sanki kavuşmayı daha hızlı istermiş bağlanıyordu. Kalbimi ellerinde parçalayan adama şimdi onu onarıyordu.

Hastanenin bahçesinde ki oturma alanlarına geçmiştim. Dün gece odama annemin bıraktığını düşündüğünüm telefondan Hilal'e ve Kate attığım hızlı mesaj onların işlerini bir an önce bitirme konusu üzerineydi. Pedro siyah arabasının park alanın diğer kısmında bana yakın kısma park etmişti. Aracından inmeden beni seyrediyordu. Aniden telefonum çalmaya başladı, kayıt dışı olan numarayı ezbere biliyordum, bir anda başımı kaldırıp telefonu kulağına dayalı bir halde bana bakan adamla karşı karşıya geldim.

"Alo" dedim sadece.

"Sadece beş dakika, beş dakika seni sevmek istiyorum. Burada, yanına gelmeden."

Ah Pedro..

"Sana hiçbir zaman güzel şeyler söyleyemedim, beceremezdim de zaten. Ama sende hiç şikayet etmedin."

Ağlama dürtümü bastırmak için havaya bakıp hemen ardından merak ettiğim soruyu sordum.

"Numarayı nasıl buldun?"

"Zor olmadı, ben seni buldum." Dedi sakin bir ses tonuyla bir elini direksiyonun üzerindeydi. Koyu kahve gözlerini benim üzerimde kenetlemiş vaziyetteydi.

"Canını yakmayacağım dedikçe daha fazla yakıyorum değil mi?"

"Bende senin canını yaktım" dedim, başını indirdi. Onunla konuşmak için geç kalmıştım, pişmanlığım kalbimde büyüyordu.

"Ben hiçbir zaman aile istemedim küçüğüm" dedi aniden.

"İstemeye hakkım yoktu, her zerresinde pisliğe batan bir adamın aileye sahip olması bu boktan dünya için bile fazla boktan bir durum." Sesi git gide kısılmıştı. Endişeyle başımı salladım.

"Sen pislik değilsin Pedro, hiçbir zaman değildin"

"Seni zorlayan bendim Jess, seni zorla elline geçiren bendim, yaptığım şeyler, yapacaklarım hiç birini hayal edemezsin."

Kaşlarımı çattım ve aniden ayaklandım. Hızlıca ona doğru ilerdim, sadece beni izliyordu. Arabanın kapısını açıp yan koltuğa geçtim.

"Seni seven kalbimi küçümsüyorsun" dedim öfkeyle. Bana doğru döndü.

"Seni asla küçümsemedim küçük"

"O halde sana zorla aşık olmuşum gibi laflar söyleme, bana zararda vermedin! Sen ölü ruhumu dirilttin, beni uyandırdın" dedi sakinleşmek için. Bana bakmıyordu, gözleri hala sargıdaydı.

"Canın çok yandı" dedi, kendisine öfkeliydi.

"Yandı belki sonra tekrar yanacak, bende senin canını yakacağım bu hep böyle kalacak.."

Birbirimizi bu kadar kolay şekilde kırdığımıza hala inanamıyordu. Pedro elini yüzüme yerleştirdi.

"Ben buna dayanamam" dedi sessizce.

"Acının sebebi olmaya dayanmam meleğim"

İki elimi de onun yüzüne doğru geçirdim.

"Ben senin karanlığına ait tek ışık değil miydim?"

Bana söylediği belki de ilk akla kalan anıydı bu. Bir cümlesiyle beni kendisine çeken adama tekrar kapılmıştım işte.

"Sen benim karanlığımın güneşisin" dedi beni tekrar ederek. Sadece zamana ihtiyacımız vardı, dinlenmemiz birbirimizi daha iyi anlamamız gerekiyordu.

Ondan ne zaman uzaklaştım emin değildim sadece başımı arkaya doğru yasladığım anda Pedro'nun bir yere odaklandığını fark ettim.

"Şuarada ki kadın Hilal mi?"

Onun baktığı yere bakmak için başımı çevirdiğimde Hilal'in merdivenlerin üçüncü yada dördüncü basamağında yere oturmuş sürekli nefes alıp verdiğini Kate'nin ise ortalığı birbirine verdiğini gördüm.

"Neler oluyor?" dedim endişeyle. Kapıyı açmamla Kate'nin sesini daha net duyuyordum.

"AY DOĞURUYOR MUSUN GERÇEKTEN! BURADA HEMDE!"

"Kate! Benim de hayalimde kocamdan gizli kapaklı iş yaparken yakalanalım diye doğurmak gibi haya-l!!! AY! ÇABUK BİRİ BİR ŞEY YAPSIN!" Elleri karnının üzerinde zor nefes alıyordu. Sadece beş saniyede kapıya çıkan iki doktor ve bir hemşireyle sedyeye kaldırılmaya çalışıldı.

Koşar adımlarla onlara doğru ilerliyor beni takip eden Pedro'ya hızlı olması konusunda talimatlar veriyordum.

"Hilal! Tanrım neyin var?" Hilal'in elini sert bir şekilde kavrayıp terden yüzü ıslanmış halde söylenmesine maruz kalmıştım.

"Sakın! Sakın abini arama! Sakın! Başka Atos'un bunu bilmemesi gerekiyor!"

"Çok erken değil mi!" dedi Kate, sanki korkudan o da doğuracaktı.

"Oğlum babasına benziyor! Beni hep uygunsuz vaziyette yakalıyor- AHH!!" sanki karnına bir kramp girmiş gibi karnını tutuyordu.

"Suyum geldi! AMAN TANRIM!"

"Ne su mu?" dedi Pedro.

***

Kate bütün tırnaklarını sadece üç dakikada kemirmiş Jessica ise kızı sakinleştirmek adına sürekli nefes egzersizleri yaptırıyordu. Jess'i aklına gelen ilk planı yoluna koymuştu, annesini aradığında o işleri zaten hemen halledeceğine emindi. Senaryoyu onlara hazırlayıp hızlıca bilgilendirme mesajı çekmişti bile.

"Kate çok sevdiği markanın yeni koleksiyonu için sabah erkenden bizi mağazaya sürüklemiş kapıda ki güvenlik ve korumalara ihtiyacımız yoktu çünkü Pedro Jess'le kahvaltı için mağazanın yer aldığı cadde üzerinde ki kafe de buluşacak ve kızlar işlerini halledince döneceklerdi ama Hilal yolda suyu gelmiş ve doğum başlamıştı."

"Annen mükemmel birisi" dedi Pedro. Hera mağazanın bütün bilgilerini ve gerçekten gidecekleri kafenin bilgilerine kadar vermişti. Hatta mağazayı arayıp mağaza müdürünü bile tembihlemişti. İşin daha korkutucu yanı ise Hilal'in odasında duran dolabın üzerine Hilal'in ağzından mağazaya gidecekleri hakkında bir not düşmüştü. Sevgili oğlu Pazar günleri geç kalktığını bildiği için her şeyi kolaylıkla halletmişti.

"Fazla bilgi verip sakın abinin anlamasına neden olmayın, sadece beş dakika sonra oradayız doğal bir şekil takılın sanki her şey normalmiş gibi!" dedi Hera.

"Anne Hilal doğruyor sence bunun neresi normal?"

"Tatlım ben de Niko'yu babana kızıp uçağa atlayıp Amerika'ya giderken uçakta doğurdum." Jess şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememişti.

"Sanırım 35 bin fit de atmosfer basıncının az olmasından kaynaklı problemli bir çocukluk, ergenlik ve tabi yetişkinlik ve muhtemelen yaşlılık geçirecek neyse önemli değil."

"Niko uçakta doğduğunu biliyor mu?"

"Ona söylemedik, daha doğru bunu sadece sen ben ve iki hostes ve tabi pilot biliyor"

"Anne sana inanmıyorum!"

"Tatlım babana Niko'yu havada doğurduğumu anlatamazdım.."

Jessica o an için annesini dikkatini dağıtmak için böylesine bir hikaye uydurduğunu umuyordu ama annesi oldukça ciddiydi. Niko'nun neden tuhaf olduğunu artık emindi. Yerinde duramayan abisi yerden 35 bin fit yukarıda keyfine göre doğmuştu.

Kate ona sakinleşmesi için sıcak süt getiren hemşireye teşekkür etmişti. Jess annesiyle konuşmasının üzerine sadece 10 dakika geçmemişti ki abisi hastane koridorunda düşman askerleri gibi bağırarak gelmişti. Sürekli endişeden yerinde durmuyor Jess ve Kate korkutuyordu.

"Karım nerde! Bebeğim! O doğdu mu!"

"Doğmamıştır yani o kadar hızlı olacağını sanmıyorum" dedi Jess. Hera iki elini havaya doğru kaldırıp oğlunu sakinleştirmeye çalıştı.

"Tatlım onu yalnız bırakma, doğuma her ne kadar senin girmeni istemese de yanında olduğunu hissetmeli.."

Chis küçük kızlarını büyük babanın kucağını bırakırken onun itirazlarına aldırmadı.

"Bende görmek istiyorum kardeşimi!"

"Olmaz bebeğim, sen büyük babanla bekle"

Küçük kız iki kolunu birbirine dolayıp sinirli bir şekilde oflarken aniden fark ettiği Pedro'yla heyecanlanmıştı.

"Ay, Pedro da buradaymış. Dede beni bıraksana.."

"Niye?" dedi Hector şaşkınlıkla, küçük kız büyük babasına doğru gülümseyip yanağını öptü.

"Birazcık da Pedro sevsin beni olmaz mı?" küçük kızın iki elini birleştirip masum masum yaşlı adama bakıyordu. Hector kahkaha atıp kızı usulca yere indirdi. Jessica Pedro'ya doğru koşup adamın bacağına asıldı.

"Biraz da sen sevsene beni, hem abla oluyorum ben.."

Pedro küçük kızın paçalarına asılı bir şekilde ona bakıyordu. Sıkıntıyla nefesini bırakırken Niko küçük kızı adamdan uzaklaştırdı.

"Gel Niko amcan sevsin seni, sevmesin o piç seni.."

"NİKO!" Dedi Hera.

"Niko özür dile hemen!" diye araya girdi Jess'i.

"Dilemem" dedi Niko. Cindy amcasının kucağında huzursuzlaştı.

"Ama çok tatlı ki amca"

"Ekşi bir elma o, hatta limon!" dedi Niko. Küçük kızı Pedro'yla paylaşmak falan istemiyordu. Jessica abisinin üzerinden öfkeli bakışlarını asla çekmiyordu. Aniden doğumhanenin kapısı açılıp Chis kıpkırmızı yüzüyle çıktı.

"Ne oldu?" dedi Ewan.

"Eğer onunla doğuma girersem beni boşamakla tehdit etti" öfkeyle bakışlarını yer zemininde gezindirdi. Hera büyük oğlunu kucaklayıp onu sakinleştirdi.

"Onu o halde görmeni istememiş olabilir tatlım"

"Sanırım doktora bağırdığım için sinirlendi, çocuğu doğurmamakla falan tehdit etti."

"Tanrı seni karının gazabından korusun evlat" dedi Hector.

"Hepimizi baba" dedi Dimitri. Hera adama doğru çemkirecekken durdu, şimdi yeri değil diyerek kendisini teselli edip geri adım attı.

8 saatlik bekleyişte Chistian sigaraya tekrar başlamıştı. Pedro'nun cebinde ki bütün paketi hastanenin bahçesinde bitirmişti.

"Uykum geldi" dedi Nil. Chis küçük kızını kucağında yatıştırırken mırıldandı.

"Anneye içtiğim şeyden bahsetmek yok bebeğim tamam mı?"

"Ben söylemesemde anlaması zor olmayacaktır babacım, çok kötü kokuyorsun.."

Chistian üzerine sinen sigara kokuysa sarsıldı ve üzerinde ki ceketi çıkarmak için hamle yaptı.

"Ewan eve gidip bana yeni takımlardan getir, birde duş alabileceğim bir oda ayarla."

"Hasta odalarından mı?"

"İsterse doktorun odasında olsun, duş almam lazım. Karımdan ayrı kalmamak içinde ona en yakın yerde olsun."

"Anlaşıldı dostum" dedi Ewan. Jess'i oturduğu sert yerde rahatsız şekilde kıpırdanıyordu. Suskunluk yemini ettiklerinden asla kendi aralarında konuşmuyorlardı sadece birbirine dolanmış parmakları konuşuyordu. Niko küçük kardeşinin fırsattan istifade Pedro'yla daha da yakınlaşmasına delirerek izliyor babası ve diğerleri yüzünden bir hamle yapamıyordu. Sadece aralarda Pedro'yu deli edecek birkaç şey. Aldığı sıcak kahveyi onun üzerine döktüğünde adamın çığlık atıp kalkacağını düşünmüştü ama adamın cildi sanki çeliktenmiş gibi yerinden bile kıpırdamadı sadece kahvenin bıraktığı koyu kahve kısma gözlerini dikti.

"Bilerek yaptı!" dedi Jessica. Niko sinsi bir şekilde gülümseyip yerine geçtiğinde içinde hala amacına ulaşamadığı için öfke vardı.

"Abin sadece senin yanından kalkmam için yaptı" dedi Pedro.

"Çocukken çok oyuncağın var mıydı Pedro?" dedi Niko. Jessica artık yerinde durmayacak noktaya gelmiş gibi aniden ayağa kalkıp abisinin karşısına dikildi.

"Amacın ne Niko! Onu rahatsız etmek mi? Geçmişini yüzüne vurmak mı!"

"Jessica" dedi Pedro kızın kolunu tutarak. Pedro işte tam da bu yüzden geçmişinden kaçmıştı, insanların zayıf noktalarıyla olan zaaflarını biliyordu.

"Her şeyi biliyorlar" dedi Pedro sakin bir ses tonuyla.

"Bende biliyorum, bunu değiştiremeyiz" diye devam etti.

"Pedro'dan özür dile Niko, yaptığın şey çok fazlaydı." Dedi Dimitri, sesi soğuk hastane koridorunda yankılanmıştı. Niko elinde ki telefonu sert bir şekilde yanına bırakıp ayağa kalktı. Jessica burun buruna gelen ikiliye endişeyle bakıyordu.

"Senden asla hoşlanmadım, hala da hoşlanmıyorum. Geçmişin yada bugünün umurumda değil. Sende ki kir fazlası var, kardeşimi de o pisliğe bulaştıracaksın"

"Niko, lütfen" dedi Hera.

Niko ağır ağır sol tarafında kalan küçük kardeşine döndü.

"Sadece bir kere onun canını yakarsan olacakları tahmin bile edemezsin"

Jessica sanki hissetmiş gibi yarasını üzerinde ki cekete rağmen kapatma isteğinde bulundu. Her şey düzelmişken tekrar bozulmasını istemiyordu.

Pedro o an için kızın yarasını hatırladı ve geri adım attı, haklı olduğunu biliyordu. Niko sonuna kadar haklı değil miydi?

Aniden iki kanatlı kapılar açılıp tekerlekli bir küvetle beraber çıkan hemşire herkesin dikkatini dağıtmıştı.

"Kız mı?" dedi Chis heyecanla. Hemşire adama gülerek küçük oğlunun haberini vermişti.

"TANRIM! Tanrım oğlum oldu!" Chis heyecanla önce Pedro'ya hemen ardından Niko ve babasına sarıldı.

"Biliyordum! En başında hissetmiştim" dedi aynı heyecanla. Alex abisini tebrik eder gibi sırtına vurmuştu.

"Bir Atos erkeği daha" dedi keyifle Hector.

Bütün Atoslar yeni doğan bebeğin peşinde ilerleyip onu bebeklerin olduğu kısma kadar takip etmişti. Niko heyecanla telefonu çıkarıp küçük Atos'un fotoğraflarını çekiyor Alex ve Kate ise bebeklerinin heyecanını daha yakından hissetmiş gibi birbirlerine sarılı şekilde duruyorlardı.

"Ay aşkım ben öyle 10 saatte çocuk falan doğuramam ki, Hilal hazır doğurmuşken bizimkisini de doğursa mı ki acaba?"

"Kızıl delirdiğine artık eminim"

"Sezaryen olmam ben, normal de çok zor nasıl olacak şimdi bu?" dedi korkuyla.

Alex küçük kızlarını okşuyormuş gibi karnına ellerini yerleştirdi.

"Kızımızı istersen Paris de doğur ama içinde tutma hayalin olmasın Hilal gibi."

"Yok tutma ben, zaten aldığım kilolar yüzünden onunla ayrıca konuşmam gerekiyor"

Alex kızı susturmak için dudaklarına yöneldi. Niko ikilinin yakın pozunu daha çekip güldü.

"Ailede ki en öpüşen çift sizsiziniz"

"Belki de bizizdir" dedi Pedro. Sadece az evvel ki acısını alamadığı şeyin şimdi acısını alma gayesindeydi. Niko endişeyle ikiliye döndüğünde Jess yüzünü adamın kolunun arkasına saklamıştı.

"Jessica?" dedi Dimitri endişeyle.

"Hayatım onlar genç elbette ki öpüşecekler"

"Öpüşemezler! Ben onlara sadece kardeş kardeş takılın dedim! Kızımı öpemez Hera!"

"Ay sen sanki biz evlenmeden beni öpmemişsin gibi davranma lütfen, ikimizde biliyoruz gerçeği" dedi öfkeyle. Dimitri kısa süreli. Bir öksürük krizine girerken fırsattan istifade eden Hera eğlenceli bir konuyu anlatır gibi devam etti.

"Dimitri benimle ilk tanıştığında nişanlı olduğunu söylememişti, ah tabi benim o zamanlar güzelliğim Atina sınırlarını aşmıştı, neyse ki acıdım da evlendim onunla. Yoksa aşkından ölecekti.."

Alex ve Niko kahkahalarla gülüyor, Chistian küçük oğlunun annesinin peşine düşmüştü.

"Benim Hilal'i görmem lazım"

"Odasına aldık Bayan Atos'u, beni takip edin" dedi Hemşire.

***

Ewan'ın getirdiği takım elbiseyi ve ıslak saçlarıyla karısının en sevdiği çiçeklerle donattığı odaya giriş yapmıştı. Hilal Chis'i göremediği için endişelenmişti ama onu sakinleştiren şey Hera'nın tesellisi olmuştu.

Kucağında ki küçük oğlunu seyrediyor onun daha açılmamış gözlerine heyecanla takip ediyordu.

"Çok küçük" dedi Nil endişeyle. Hilal kızının elini tutup gülümsedi.

"Evet tatlım ama büyücek ve seninle oyunlar oynayacak"

"Canın çok yandı mı?" dedi Chistian. Tam karşısında kucağından bir dünya papatyayla sevdiği kadına odaklanmış bakıyordu. Hilal gülümseyip hayır der gibi başını salladı.

"Güçlü karım benim" dedi Chistian gururla. Kızın yanına kadar gelip onu alnından öptü, bebeği nasıl tutacağını Alex yüzünden gittikleri anne baba eğitiminde öğrenmişti.

"Ah en önemli şeyi unuttuk, isim?" dedi Hector. Hilal elini havaya doğru kaldırıp gülümsedi.

"Gelenek bozulmasın aşkım önce ben sonra sen.."

Nil'in ismini Hilal koymuştu, diğer adını ise Niko. Niko hızlıca atladı.

"O halde ben koymalıyım ikinci ismi"

"Asla olmaz" dedi Chis.

"Tuna, ismi Nil nehrinin erkek kardeşinin adı olsun, her ikisi de farklı yerle de akan iki nehir."

"Tuna Atos, güzel oldu" dedi heyecanla Hera.

"İkinci ismi unutun, sadece Tuna kalsın Niko'nun bir çocuğuma daha isim vermesine kalbim dayanmayabilir" dedi Chistian. Hilal kahkaha atarken aniden gözlerini açan oğluna kaydı.

"Aman Allah'ım, oğlum sonunda uyandın.."

"Ağlaması gerekmiyor mu?" dedi Ewan.

"Benim oğlum çok uslu olacak bir kere" dedi Hilal.

"Belki babası gibi çapkın olur" dedi Niko. Hilal öfkeli bakışlarını kocasına doğru yöneltti.

"Ben bir şey demedim!" dedi adam.

"O zamanda onu annesi gibi bir Türk kızıyla evlendiririm" dedi keyifle.

*-*

Minik Tuna fazla uykucu olabilir :)

Ben ayrı kalmalarına dayanamıyorum ama Pedro'nunda öyle kolay kolay işten sıyırmasına da göz yummam, korkmayın o adam pişmanlıktan ölecek :) 👫

Bol bol yorum ve vote bekliyorum, sınır 490 :) 😻

İnstagram : betuleldgn beni bu adresten takip edip dmden mesaj da atabilirsiniz :)

Son olarak Hicran 1. bölümü paylaştım okumak için profilimden bulabilirsiniz, keyifli okumalar :)

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 78.6K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
HAWAR By Milyakettt

General Fiction

215K 12.1K 19
Bir çığlıktı Hawar... Bir haykırış, bir yürek yangını... Bir feryat. Bir direniş. ... Bir kadın olmak... ... Bir kadın, hiç çocuğu olmadığı için suçl...
3.8K 418 45
Beyaz köpek balıkları görmek için o kadar yol katederken hiç beklenmedik anda bindikleri gemi dev dalgaların arasında batmıştı. Çok sayıda kişi ölüp...
2M 88.4K 68
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...