Ferfecir (ZOR AŞKLAR SERİSİ...

By _mavipapatyaa_

2.9M 116K 21.3K

Aydeniz.. Annesinin ölümü ile kendini kaybeden babasının, şiddetine maruz kalan, okuduğu üniversiteyi bitirme... More

💜 TANITIM 💜
💜 BÖLÜM 1 💜
💜 BÖLÜM 2 💜
💜 BÖLÜM 3 💜
💜 BÖLÜM 4 💜
💜 BÖLÜM 5 💜
💜 BÖLÜM 6 💜
💜 BÖLÜM 7 💜
💜 BÖLÜM 8 💜 MARDİN
💜 BÖLÜM 9 💜
💜 BÖLÜM 10 💜
💜 BÖLÜM 11 💜
💜 BÖLÜM 12 💜
💜 BÖLÜM 13 💜
💜 BÖLÜM 14 💜
💜 BÖLÜM 15 💜
💜 BÖLÜM 16 💜
💜 BÖLÜM 17 💜
💜 BÖLÜM 18 💜
💜 BÖLÜM 19 💜
💜 BÖLÜM 20 💜
💜 BÖLÜM 21 💜
💜 BÖLÜM 22 💜
💜 BÖLÜM 23 💜
💜 BÖLÜM 24 💜
💜 BÖLÜM 25 💜
💜 BÖLÜM 26 💜
💜 BÖLÜM 27 💜
💜 BÖLÜM 28 💜
💜 BÖLÜM 29 💜
💜 BÖLÜM 30 💜
💜 BÖLÜM 31 💜
💜 BÖLÜM 33 💜
💜 BÖLÜM 34 💜
💜 BÖLÜM 35 💜
💜 BÖLÜM 36 💜 FİNAL
💜 SONSÖZ 💜
💜 TÜM HİKAYELERİM 💜
💜 SOSYAL MEDYA 💜

💜 BÖLÜM 32 💜

43.4K 2.1K 300
By _mavipapatyaa_

İkizlerim günden güne büyüyüp serpilirken ne ara birinci yaş günlerine gelmişlerdi bilmiyorum. Zaman öyle hızlı akıp gidiyordu ki..

Elimdeki parti süslerini duvarlara asarken aynı zamanda 1 yıl öncesini düşünüyordum. Hastaneden çıkışımız, isimlerinin geç verilmesi..
Geçen bu bir yıllık süreçte, Araf iş konusunda daha titiz çalışır ve eve daha erken gelir olmuştu. Sabahın bir köründe işe gidiyor, tüm temposuyla çalışıyor ve hava kararmadan eve geliyordu. Yatana kadar tüm vaktini ikizlerime harcıyordu. Arada beni de ihmal etmiyordu elbette fakat pabucum çoktan dama atılmıştı.

Cihan ve Hesna'da gitmişlerdi bu zaman diliminde.
Araf her ne kadar yansıtmasa da Istanbul'daki şirkette bir sorun olduğu belliydi ve Cihan oradaki işin başına geçmek üzere temelli ayrılmıştı Mardin'den. Fırsat buldukça sırf Minel'i görmek için geliyordu. Bunu her ne kadar çaktırmamaya çalışsa da durumun herkes farkındaydı. Garip olan, amcası konağa girdiği andan itibaren sevgili kızım beni ve babasını tanımazdan gelip doğruca tüm ilgisini amcasına veriyordu.

İsmini koyduğundan mı bilmiyorum ama Cihan'ın Minel'e olan bağlılığı, onunla mutlu olması beni de çok mutlu ediyordu. Araf'ın söylediğine göre en son Berfu doğduğunda böyle olmuştu.
Evlilikleri 1.5 yıla yaklaştığı halde henüz çocukları yoktu. Sebebini elbette sormamıştım. Bir sorun varsa, sorduğum soru ancak Hesna'yı üzmekle kalırdı.

"Hanımım! Pasta geldi, mutfağa aldım.
Diğer hazırlıklar da tamam."

"Süpersin Gonca."

Her şeyin yetişmiş olmasıyla derin bir soluk vererek koltuğa atmıştım kendimi. Telefonumu alarak önce Hale'yi aramıştım.

"Ne zaman geleceksin?"

"Ya Aydenizzz! Her şey o kadar güzel ki, hepsini almak istiyorum bal böcüklerime."

"Abartma Hale, rica ediyorum. Gelin artık. Herkes toplanacak az sonra."

Telefonu kapattıktan sonra Hesna'yı tuşlamıştım bu defa.

"Yaklaştınız mı Hesna?"

"Az kaldı yenge, geldik sayılır."

Hazırlıklara son kez göz gezdirip odama çıkmış ve bebeklerimi giydirmeye başlamıştım. Bu günün prens ve prensesi onlardı, en güzeli onlar olmalıydı.
Karan'a siyah, askılı pantolonunu giydirip üzerine de bebe mavisi gömleğini geçirmiştim. Minik siyah papyonunu takıp, hırkasını da giydirdiğimde uzaktan şöyle bir göz atmıştım.
Minel'e ise pembe tütü eteğini giydirip, üzerine pembe beyaz desenli kazağını geçirmiştim. Ikisi de çok tatlı olmuşlardı.

Son olarak kendim de hazırlandığımda odamın kapısı açılmış ve içeriye tüm enerjisiyle kocam girmişti. Aynanın önünde makyajimı yaparken yanıma gelmesini beklemek elbette büyük aptallıktı!
Göz ucuyla bile bana bakmadan bebeklerimizin yanına giden kocam, kırılan kalbimin elbette farkında değildi.

"Ben kimim ki zaten?
Doğurdum bitti, değil mi?"

Bakışlarını bir süre bebeklerimde sabit tutup ağır ağır bana çevirmişti. Daha sonra ayağa kalkarak yanıma gelmiş ve beni bedenine yaslamıştı.

"Hayır güzelim, ne alakası var?"

"Araf günden güne üzerimdeki ilgin eksiliyor. Elbette evlatlarımızı kıskanmıyorum ama eski hallerimizi özlüyorum. İşten çıkınca koşa koşa bana gelmeni özlüyorum. Gün içerisinde yaptığın sürprizleri özlüyorum. Bir anda yaptığımız tatil kaçamaklarını özlüyorum."

Gözlerimin dolmasına engel olamadığım gibi titreyen sesime de bir sey yapamamıştım.

"Güzelim, ben..
Ben seni bu kadar ihmal ettiğimi düşünmemiştim. Özür dilerim."

Baş parmaklarıyla yanaklarımdan süzülen yaşları sildikten sonra üzüntüyle bakmıştı gözlerime.

"Uzun zamandır iş yoğunluğumuz var biliyorsun. Haliyle tatil kaçamakları biraz uzak kalıyor. Yoğunluktan dolayı sürprizler de gelmiyor aklıma. Evet ihmal ettiğimin bende farkındayım ama bu derece olduğunu bilmiyordum. Söz veriyorum telafi edeceğim."

Başımı usulca salladıktan sonra bir şey söylemeden bebeklerimi alarak battaniyeye sarmış ve birini babasına verdikten sonra aşağı inmiştim.
Salona girdiğimizde herkes gelmişti neyse ki. Karan kimseyi yabancılamadan gülücükler saçarken Minel, Cihan'ı görür görmez kucağına gitmek için ağlamaya başlamıştı. Bir ara ilk kelimesi 'amca' olacak diye öyle korkmuştum ki.
Neyse ki korktuğum gelmemişti başıma.

Masa, hazırlanan tüm ikramlarla donatılırken bizde hep birlikte sohbet ediyorduk. Nihayet her şey hazır olduğunda Gonca, son olarak pastayı getirmişti.
Hep birlikte masaya geçtiğimizde pastanın mumlarını yakarak bebeklerimizin şaşkın bakışlarını yakalamaya çalışıyordum. Üflemeyi başaramadıkları için komik görüntüler çıkıyordu ortaya.

Hep birlikte birkaç poz çekildikten sonra pastayı keserek herkese ikram etmiştik. Keyifli geçen dakikaların ardından sıra hediyelere gelmişti.
Önce Yavuz babam ve Naze annem vermişlerdi hediyelerini. İkisine de birer künye yaptırmışlardı. Onlara teşekkür ettikten sonra Hale ve Barış uzatmıştı ellerindeki paketleri. O kadar çoktu ki, hangi birini açacağımı şaşırmıştım.

İkisine de hem kıyafet hem oyuncak almışlardı. Hale'nin teyzelik duygularını anlıyordum fakat Barış'ın da bu kadar heves etmesi beni çok duygulandırmıştı. Onlara da teşekkür ettikten sonra sıra Hesna ve Cihan'a gelmişti.
Elinde küçük iki kumanda vardı yalnızca ve ne işe yaradıklarını çözebilmiş sayılmazdım.

"Nedir bunlar?"

"Avluda sürprizlerim."

Merakla ayaklanarak avluya çıktığımızda önümüzde iki adet jeep tarzı mini araçlar duruyordu. Biri pembe, diğeri maviydi.

"Cihan bunlar.."

"Büyüyene kadar kumandayla siz idare edersiniz. Bir süre sonra kendileri kullanmaya başlarlar zaten."

"Çok teşekkür ederiz amcası." demişti Araf içtenlikle.

Gece yarısına kadar oturup sohbet etmiştik birlikte. Cihan aslında yine aynı Cihan'dı, sert ve dik.
Fakat içinde yeni filizlenen Cihan'ı bizlere göstermekten biraz çekinse de saklamıyordu. Eskisi kadar mimiksiz değildi mesela, gülüyordu. Sözlerimize katılıyor, sohbete karışıyordu.

Hemen hemen 1.5 sene olmuştu evleneli ve bu zaman dilimi aslında uzun bir süreçti. Bunca zamanın üzerine daha yeni yeni bir umut filizleniyordu fakat kim bilir nereye kadar sürecekti?

Müsaade isteyip yukarı çekildiğimizde önce çocuklarımı uyutmuş, sonra odama geçmiştim. Büyüdükleri için odaları ayrılmıştı. Araf'ın, doğdukları günlerde dekore ettiği odalarına kavuşmuşlardı kısa bir süre önce. Ben her ne kadar yanımızda kalmalarını istesem de Araf, hazırladığı odayı çocuklarımızın varlığının doldurmasını istemişti.

Pijamalarımı giyip yatağa girdiğimde gözlerimi kapatmış ve uyku pozisyonumu almıştım. Araf'a hala biraz kırgındım.
Yatağın sağ tarafında hissettiğim hareketlilik ile onun da yattığını anlamıştım. Bir süre sonra belime dolanan güçlü kolları ile kendine çekmişti beni.

"İnan bana öyle yoğun şeyler yaşıyorum ki..
Anlatsam halime acırsın."

"Anlat o zaman. Bir şey gelmese bile elimden karınım ben senin, dinlerim."

Sırtım göğsüne yaslanmış bir halde duruyordum. Yüzümü görmüyordu fakat sesimden anlayabiliyordu birçok şeyi.

"Canını sıkmak istemiyorum."

Söylediklerine sinirlenerek yüzümü ona dönmüş ve yatakta oturur pozisyon almıştım.

"Canımı sıkmak, öyle mi? Biz ne ara bu hale geldik Araf? Derdi her ne olursa olsun bana anlatan kocam, işten gelir gelmez biraz bebekleriyle oyalanan daha sonra yatıp uyuyan bir adama dönüştü!
Araf biz konuşurduk hatırlıyor musun? Dertleşirdik. Bir şey gelmese bile elimizden içimizi dökmek rahatlatırdı.
Ne değişti?"

"Bir şey değişmedi güzelim, inan bana. Her şey aynı.
Sevgim aynı, aşkım aynı fakat şimdilik sana anlatamadığım şeyler var. Anla ne olur."

"Başka biri mi var Araf?"

Söylediğim karşısında bakışları donuklaşmıştı bir anda. Az önceden beri kendini ifade etmeye çalışan adam gitmiş, yerine kırgın bir adam gelmişti. Gözleri dudaklarımda gezinirken, o cümlenin benden çıkıp çıkmadığını düşünüyordu sanırım.

"Gerçekten böyle düşünmene mi sebep oldum?"

"Ben..
Daha fazla konuşmak istemiyorum. İyi geceler."

Arkamı dönüp yattığımda hazırda bekleyen gözyaşlarım usulca akmaya başlamıştı.
Bebeklerimizin ilk doğduğu zamanlar hiçbir sorun yoktu fakat özellikle son birkaç aydır öyle işine yoğunlaşmış bir haldeydi ki.
Daha yoğun çalıştığı zamanlara şahit olmuştum halbuki. Öyle zamanlarda bile beni asla ihmal etmeyen adam, iki kelam etmekten aciz kalır olmuştu.

Bir derdi vardı, farkındaydım fakat bunu benimle paylaşmıyordu.
'Başka biri mi var' diye sorduğumda içimde kopan fırtınanın tarifi yoktu. Cevabını bildiğim halde sormuştum bu soruyu.
Neden peki? Sorular arasına öyle sıkışmış bir haldeydim ki, bir çıkış bulamazsam aklımı yitirecektim.
Bana anlatmadığı bir şey vardı ve bunu kesinlikle öğrenecektim.

Sabah uyandığımda yatak boştu. İçimden bugün yataktan çıkmak gelmese de bebeklerim için çıkmıştım. Elimi yüzümü yıkayıp karşımda duran aynaya baktığımda istemsizce kendimi incelerken bulmuştum.
Doğumdan sonra hızla giden kilolarım, bana büyük kolaylık sağlamıştı. Elimden geldiğince iki bebeğime rağmen bakımlarımı ihmal etmiyordum.
O halde neydi kocamı benden uzaklaştıran?

Minel'in ağlama sesiyle bebefonu alıp odalarına geçmiştim. Kenarlara tutunarak ayağa kalktığı beşikten, dudağını büzmüş bir halde bana bakıyordu.

"Annem!" diyerek kızımı kucakladığımda Karan, yeni yeni uyanıyordu.

İkisini de giydirip odadan çıktığımda tam Gonca'ya seslenecek iken Hesna çıkmıştı karşıma.

"Günaydın yenge."

"Günaydın Hesna. Bende tam Gonca'ya seslenecektim. Gel sen yardım et bari."

Yeniden odaya girdiğimizde kapıyı kapatmıştım.
Ayrı kalmıştık. Onunla konuşup dertleşmeye hiç vaktim olmamıştı.

"Nasıl gidiyor evlilik Hesna?"

"Güzel yenge."

"Cihan, aynı sert adam mı hala?"

Bir anda yanakları pembeleşmeye başlamıştı. Neye utandığını kestiremesem de fazla üzerine gitmemiştim. Minel'i kucağına alması ile bende oğlumu almış ve odadan çıkmıştım.

Gün oldukça sıkıcı geçerken havanın soğukluğundan dışarı da çıkamıyorduk. Dün gece Araf ile konuştuklarım aklımı kurcalamaya devam ediyordu.
Düşüncelerimle boğuşurken Hale girmişti salona.

"Ne ara geldin? Duymadım."

Kucaklaştıktan sonra geçip oturmuştu. Ondan kopmamış olmak beni öyle mutlu ediyordu ki. Küçükken kurduğumuz hayallerimiz vardı bizim.
Evlenmeyecek ve birlikte yaşlanacaktık. Tabii küçüklük aklı, kimin aklına gelirdi ki?
Birgün aşık olacağız, sevdiğimiz adamlar kuzen olacak ve biz aynı yere gelin olacağız.

"Nereye daldın Aydeniz Hanım?"

"Küçüklük hayallerimizi düşünüyordum. Evlenmeyip birlikte yaşlanacaktık."

"Ay evet ya. Senin karşına Araf enişteciğim, benim karşıma da şu muşmula suratlı çıkmasaydı kesinlikle gerçekleştirebilirdik bu hayalimizi."

Cümlesinin ardından ilk adımlarıyla kendisine doğru gelen oğlumu gördüğünde devam etmişti.

"Ama o zaman bu bal böcüklerim olmazdı."

"Hale!"

"Ne?

"Yürüyor!"

"Evet."

Birkaç saniye yüzüme garip garip bakan arkadaşımın jetonu geç düşmüştü. Karan ilk adımlarını atıyordu. Minel ise oturduğu yerden 'ne yapıyor bu çocuk?' bakışı atmak ile meşguldü kardeşine.
İlk adımların verdiği paytaklık ile öyle şirindi ki oğlum.

"Anne! Karan yürüyor!"

Salondan Naze anneme seslendiğimde koşa koşa gelmişti yanımıza.

"Oy maşallah torunuma. Rabbim nazarlardan korusun."

Tüm dikkatlerin Karan'a yönelmesiyle birlikte huysuzlaşan kızım, koltuğun kenarına tutunarak ayağa kalmış ve desteksiz yürümek istemişti kardeşi gibi. Ne yazık ki ilk deneyimi başarısız olmuş ve poposunun üzerine oturmuştu.
Tabi o esnada kimse onu görmüyordu. Ben ise yapabileceğinden emin olarak izliyordum kızımı. Karan'a göre Minel, daha hareketliydi. Ben ilk olarak kızımın yürümesini beklerken oğlum almıştı zirveyi.

Birkaç denemenin sonunda desteksiz ayakta kalan kızım, ilk adımını atmıştı. Biraz sendeleyip ikinci adımını da attığında zorlu evreyi atlattığından emindim artık. Çifte mutluluk yaşarken hemen telefonumu almış ve videolarını çekerek Araf'a göndermiştim. Her ne kadar konuşmasam da görmeye hakkı vardı bunu.

Uzun süre açık ekranda mesajı görmesini beklemiştim fakat görmemişti. Bende ekranı kilitleyerek telefonu koltuğa bırakmış ve tüm ilgimi çocuklarıma yoğunlaştırmıştım.

Akşama kadar nasıl geçtiğini anlayamadığım vaktin erkeklerin gelmesiyle farkına varmıştım. Geldiği andan beri beni izleyen kocamı görmezden gelerek masanın kurulmasına yardım etmiştim. Hazır olan masaya geçtiğimizde gündemde ikizlerim vardı.
Herkeste büyük mutluluk oluşturmuştu yürümeleri.

Yemeğin ardından müsade isteyip kalkan Hale ve Barış'ı geçirdikten sonra avludaki masaya geçip oturmuştum. Biraz soğuk hava belki iyi gelirdi.
Ne kadar süre oturduğumun farkında değilken omuzlarıma bırakılan battaniye ile irkilmiştim.

"Üşüteceksin."

"Üzülür müsün?"

"Yapma Aydeniz. Ne olur yapma!"

"Anlatamadığın o şey her neyse bize zarar veriyor farkında mısın? Günden güne seni benden alıyor!"

"Anlatacağım. Söz veriyorum."

"Ne zaman? Birimizin başına bir şey geldiğinde mi?"

Bir süre sessizlik oluşmuştu aramızda. İkimizden de tek kelime çıkmıyordu.
Sessizliği bozan ben olmuştum.

"Çalışmak istiyorum."

Bir anda kaşları çatılmıştı.

"Nereden çıktı bu?"

"Evlenmeden önce çok aktif bir hayatım vardı benim Araf, biliyorsun.
Evlendim, hamile kaldım. Bebeklerim doğdu ve büyüdüler artık. Yeniden çalışmak istiyorum. Tüm gün konakta durmak canımı çok sıkıyor. Evlenmeden önce bunun sözünü vermiştin bana, unutma.
Otellerde çalışmama izin vermeyeceğini biliyorum ama Hale ile birlikte küçük bir kafe açmak istiyorum."

Itiraz kabul etmeyen, net bir tavır ile söylemiştim isteğimi. Gerçekten tüm günümü evde geçirmek beni delirtmeye başlamıştı artık.

"Bebeklerimiz ne olacak?"

"Gonca onlara bakabilir. Yeterince yardımcımız var. Bazı günler işe de götürürüm."

"Bunu düşünmem gerek." derken yüz hatları yine gergindi.
"Yarın akşamüstü gelip alacağım seni. Bir yerlere gider, bu konuyu konuşuruz."

Yalnızca başımı sallayarak masadan kalktığımda salona geçmiştim yeniden. Amcasının kucağında huysuzlanan kızımın uykusu geldiği besbelliydi. Karan'ın da ondan aşağı kalır yanı yoktu.
Araf ile birlikte çocuklarımızı alıp iyi geceler dilemiş ve merdivenlere yönelmiştik. O esnada konağın kapısı açılmış ve içeri Barış girmişti.
Kucağında yastığı ile!

"Barış! Bu halin ne oğlum?"

Araf'ın sorusunu bakışlarını masumlaştırarak yanıtlamıştı.

"Ben çatlak diyorum ama inanmıyorsunuz bana. Evden attı beni!"

"Vallahi evden atıldığına sesin çıkmadığına göre kesin damarına bastın arkadaşımın!" dedim tutmadığım kahkahalarım arasında.

"Ben bir şey yapmadım!" diyerek haykırdığında aslında 'yaptım' demek istediğini hepimiz gayet iyi biliyorduk.

"Ben eski odamda kalırım, siz hiç rahatsız olmayın!" diyerek merdivenlere yöneldiğinde herkesin onu izlediğini yeni fark etmiş ve usulca odasına kaçmıştı.

Önce bebeklerimi yatırıp sonra odama geçtiğimde Araf'a iyi geceler dileyerek uykuya teslim etmiştim gözlerimi.

Merakla geçen ve kafamda yüzlerce soru oluşturduğum günün sonunda Araf nihayet gelmiş ve beni almıştı. Bebeklerimi evdekilere emanet edip araca bindiğimde ikimizde suskunduk. Yağan karın ön cama vurup hızla erimesini izliyordum öylece. Tüm yol boyunca bunu yaptığımın araç durduğunda farkına varmıştım. Etrafa göz gezdirdiğimde nezih bir yer olduğunu görmüştüm.

Karşımda yalnızca küçük bir klube vardı.
Araf araçtan indiğinde peşinden bende ilerlemeye başlamıştım. Burasının neresi olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu.
İçeriye girdiğimizde oldukça karanlıktı. Araf'ın ışıkları açmasını beklerken elimden tutarak içeriye yönlendirmişti beni. Küçük bir odaya girdiğimizde yemeklerle donatılmış masa çekmişti dikkatimi.
Masanın üzerinde ve odanın çeşitli yerlerindeki mumlar, odayı aydınlatan tek ışık kaynaklarıydı.

Hiçbir şey söylemeden beni masaya götürüp sandalyemi çekmiş ve oturmama yardım etmişti. Daha sonra kendi yerine geçtiğinde bir süre yüzüme öylece bakmış ve ellerimi tutarak konuşmaya başlamıştı.

"Aklında yüzlerce soru olduğunu biliyorum ve söz veriyorum hepsini anlatacağım sana. Önce buranın tadını çıkaralım ama olur mu?
Beğendin mi?"

"Evet, güzel düşünmüşsün. Teşekkür ederim."

Sessiz geçen yemeğin ardından suyundan bir yudum almış ve arkasına yaslanmıştı.

"Nasıl anlatacağım, nereden başlayacağım bilmiyorum.
Başımızda bir bela var ve son birkaç aydır bununla uğraşıyorum. Elimden geldiğince seni, çocuklarımızı ve ailemi korumaya çalışıyorum. Tüm ihmallerimin sebebi bu."

"Sorun ne peki?"

"20 senelik bir kan davası!"

Bir anda vücudumdaki tüm kanın çekildiğini hissetmiştim. Aklıma gelen tek şey evlatlarım olmuştu o an. Daha sonra gördüğüm kabus..

Korku dolu gözlerle kocama bakarken yerinden kalkıp gelip sarılmıştı bana.
Şimdi sığındığım, güven bulduğum göğsü, çocuklarımızı korumaya da yetebilecek miydi peki?


----------

Ben dedim.
Bu sakin bölümlerin sonu gelir dedim.
Bakın geldi 😀

Eveettt, şunu belirteyim ki aklımda bin tilki dolaşıyor.

Sizce Haşmet ağanın intikamı nasıl olacak?

En sevdiğiniz kısım neresiydi?

Continue Reading

You'll Also Like

1.1K 83 38
Ankara'nın en ünlü ailesi olan Kırımlı'ların küçük kızı Yasemin, saplantılı bir aşk yüzünden delirir ve hastaneye kaldırılır. Bu sırada Kırımlı'ların...
329K 20.5K 23
Pembe, uzun straplez elbisesinin içinde, narin boynundaki hediye edilmiş inci kolyesiyle indi merdivenlerden. Merdivenlerin aşağısında, elini korkulu...
Mehpâre By Burcu🌙

Mystery / Thriller

6.5K 182 4
Mehpâre! Tanıdık sesi duymasıyla başını kaldırdı baktı. Kehribar rengi gözleri vardı adamın. Ay ışığıyla aydınlanan yüzüne baktı Hazar kadının. Dolan...
1.8K 87 7
Genç kadın hızla Arkasını döndü ve adamın yüzüne en sert darbesini indirdi. "Ordu hem sana hem bana küçük Çınar Karaman! Yıllar önce ben gittim. Şimd...