Ferfecir (ZOR AŞKLAR SERİSİ...

By _mavipapatyaa_

2.9M 117K 21.4K

Aydeniz.. Annesinin ölümü ile kendini kaybeden babasının, şiddetine maruz kalan, okuduğu üniversiteyi bitirme... More

💜 TANITIM 💜
💜 BÖLÜM 1 💜
💜 BÖLÜM 2 💜
💜 BÖLÜM 3 💜
💜 BÖLÜM 4 💜
💜 BÖLÜM 5 💜
💜 BÖLÜM 6 💜
💜 BÖLÜM 7 💜
💜 BÖLÜM 8 💜 MARDİN
💜 BÖLÜM 9 💜
💜 BÖLÜM 10 💜
💜 BÖLÜM 11 💜
💜 BÖLÜM 12 💜
💜 BÖLÜM 13 💜
💜 BÖLÜM 14 💜
💜 BÖLÜM 15 💜
💜 BÖLÜM 16 💜
💜 BÖLÜM 17 💜
💜 BÖLÜM 18 💜
💜 BÖLÜM 19 💜
💜 BÖLÜM 20 💜
💜 BÖLÜM 21 💜
💜 BÖLÜM 22 💜
💜 BÖLÜM 23 💜
💜 BÖLÜM 24 💜
💜 BÖLÜM 25 💜
💜 BÖLÜM 26 💜
💜 BÖLÜM 27 💜
💜 BÖLÜM 28 💜
💜 BÖLÜM 29 💜
💜 BÖLÜM 31 💜
💜 BÖLÜM 32 💜
💜 BÖLÜM 33 💜
💜 BÖLÜM 34 💜
💜 BÖLÜM 35 💜
💜 BÖLÜM 36 💜 FİNAL
💜 SONSÖZ 💜
💜 TÜM HİKAYELERİM 💜
💜 SOSYAL MEDYA 💜

💜 BÖLÜM 30 💜

49.9K 2.2K 458
By _mavipapatyaa_

Anlamadığımız o kadar dil arasında, aynı dili bölüştük.

••

Güzel geçen gecenin ardından vedalaşarak bizim eve doğru yol almaya başlamıştık. Babam ile konuştuğumda bizi beklediğini söylemişti. Olanlardan ona bahsetmemiştim, üzülmesini istemiyordum. Araba ile ilgili sorun yaşadık diyerek kapatmıştım konuyu.

Eve vardığımızda babam ve Yaman abi neşe ile karşılamıştı hepimizi. Uzun zaman sonra babam ve Yavuz babam bir araya geliyordu. En son düğünde karşılaşmışlardı. Birbirlerini tanımak, vakit geçirmek için bir zamanları olmamıştı ne yazık ki. Buraya gelmişken birkaç gün kalmak ve onların vakit geçirmelerini istiyordum.
Başımı babamın göğsüne yaslamış, yanında otururken bir yandan da uyukluyordum. Sanıyorum ki saat 02.00'a geliyordu. Yorucu bir gündü ve dinlenmem gerekiyordu.

"Ayfer teyze hepinizin odalarını, yataklarını hazırladı. Kendi eviniz gibi rahat edin."

Neriman yenge ve Hulusi ağaya koridorun sonundaki odayı verirken, Naze annem ve Yavuz babama da hemen yanındaki odayı vermiştim. Konakta alışkın olsalar da merdiven onlar için yorucu bir detaydı. Barış ve Elif'i üst kattaki misafir odasına alarak bende Araf ile kendi odama geçmiştim.
Araf merakla odamı incelerken, bende bavuldaki giyeceklerimizi çıkarıyordum.

"İlk kez giriyorsun odama."

"Bu eve de ilk gelişim."

"Ayfer teyzeyi ve Yaman abiyi tanıyorsun ama.
Tabii, bir de Gökhan'ı."

Gökhan'ın isminin geçmesi ile tek kaşını kaldırarak bana bakan kocama, sevimli bir şekilde gülümseyerek işime dönmüştüm. Tanışmaları biraz garip olmuştu ve açıkçası Araf'ın onu kıskandığından emindim. Bu yüzden konuyu uzatmadan kapatmıştım. Pijamalarımı giydikten sonra kendimi yatağa bıraktığımda her bir kemiğim, eklem yerim ayrı ağrıyordu.

"Göbüşümden oluyor galiba bu ağrılar. Kilom da artıyor her geçen gün. Sanırım vücuduma ağır gelmeye başladım."

"Bence hala çok güzelsin."

"Doğumdan sonra da aynılarını söyleyecek misiniz acaba Araf bey?"

Sol dirseğinin üzerinde kalkarak sağ elini yanağıma koymuştu.

"Seni yalnızca bedenin için mi sevdiğimi sanıyorsun?
Hayır!
Gözlerinin renginden dolayı seviyorum. O gözlerdeki aşkı gördüğüm için seviyorum.
Gülüşün için seviyorum. O dudaklardaki gülüşün sebebi olduğum için seviyorum.
Güzel kalbin için seviyorum. O kalbin yalnızca bana ait olduğunu bildiğim için seviyorum."

Büyülenmiş gibi kocamın gözlerine bakarken, gözümden akan yaşı silene kadar fark etmemiştim.

"Senin kadar güzel cümleler kuramıyorum ben, hatta belli bile edemiyorum belki sevgimi. Belki belli edemediğimden de değil, senin aşkın yanında ben sönük kalıyorum.
Seni hak edecek ne yaptım ben?"

"Yanlış düşünüyorsun. Ne aşkın ne sevdan, asla sönük kalmıyor. Ben her gün o gözlerde defalarca şahit oluyorum bu duygulara.
Sana en başında ne söyledim ben, hatırlıyor musun?
'Bu güne kadar bu duyguya kapalıydım, izin ver ilk kez seninle tadayım. Bir kadın nasıl sevilir, seninle öğreneyim.'
Öğrenmeye devam ediyorum Aydeniz, daha yolun çok başındayız."

Uzanarak dudaklarına küçük bir öpücük bırakmış ve göğsüne kafamı koyarak uykuya dalmıştım.
Sabah burnuma gelen mis gibi kokular ile aralamıştım gözlerimi. Bebeklerim de kokuları almış olacak ki, hareketleri ile bir şeyler anlatmaya çalışıyorlardı. Araf'ı uyandırmadan usulca yataktan kalkarak üzerimi giyinmiştim. Yataktan çıkmak benim için çok zor bir işti artık. 7 ayın ortasında olan karnım ve içindeki iki çocuğumla resmen operasyonda gibi hissediyorum kendimi her sabah.

Aşağı inmeden önce babamın odasına doğru yönelmiştim. Kapının kulpunu tutup açacağım sırada duraksamıştım bir an. Bu odaya en son Istanbul'a kaçmadan önce girmiştim. O günleri yeniden aklıma getirmemeye çalışarak kendimi toparlamış ve kapıyı açmıştım. Babam aynanın önünde kravatını yapıyordu. Yanına giderek yardımcı olmuş ve beğendiğimi belli eden bir bakış göndermiştim.

"Takım elbise sana çok yakışıyor."

"Teşekkür ederim prensesim."

Birlikte odadan çıkıp aşağı inmeye başladığımızda koluma girerek yardımcı olmuştu bana.
Babam salona yöneldiğinde bende Ayfer teyzeyi görmek için mutfağa geçmiştim. Beni gördüğünde heyecandan eli ayağı birbirine dolanmıştı.

"Dün gece seni göremedim diye nasıl dert oldu içime güzel gözlüm. Keşke bekleseydim de görüp gitseydim dedim.
Ohh kuzum, nasıl da özlemişim."

Hem sarılıyor hem saçlarıma, yanaklarıma öpücükler bırakıyordu.

"Bende özledim seni Ayfer teyzem."

Birlikte hasret giderdikten sonra elime aldığım tabağı içeri götürmek istemiştim fakat izin vermemişti. Salona geçtiğimde Yavuz babam, Hulusi ağa, Barış ve Araf şöminenin önüne geçmiş sohbet ediyorlardı. Ben onları izlerken Naze annem, Neriman yenge ve Elif'te salona gelmişlerdi.

"Rahat uyudunuz mu?"

"Uyuduk güzel kızım. Sağ olasınız."

Kahvaltının hazır olmasıyla hep birlikte masaya geçmiştik. Neşeli, bol sohbetli geçen bir kahvaltının ardından babam tüm erkekleri alarak evden çıkmıştı. Özellikle Yavuz babam ile vakit geçirmek istediğini biliyordum. Tüm gününü onlara ayıracaktı anladığım kadarıyla.

"Onlar gittiler, biz de Yasemin hanımlara bir gidelim Aydeniz. Hale kızımıza alacaklarımızı alalım birlikte. Bir eksik kalmasın. Buradan beğenmediklerini de Mardin'den tamamlarız."

Muğla'nın her karışını bildiğimiz için Hale'ye kolaylık olsun diye alışverişi burada düşünmüştü Neriman yenge. İyi de yapmıştı. Kaç aydır orada olduğum halde ben bile çoğu yerini bilmiyordum. Babam misafirlerini kendi aracına alarak gitmişti evden. Yaman abi bize kalmıştı neyse ki..
Herkesin hazırlanmasıyla çıktığımızda aklıma son anda gelen şeyle durmuştum.

"Yasemin teyze ve Hale'yi alacağız. Arabaya nasıl sığacağız?"

"Gökhan çalışmasıydı çağırırdım onu ama gelemez şimdi."

Gözüme takılan dün kiraladığımız araçlar bana karşıdan göz kırpıyorlardı. Eve dönerek bir tanesinin anahtarını almış ve Elif'i de çağırarak araca yönelmiştim.

"Kızım gebe halinle kullanma."

"Bir şey olmaz anne. Hemen arkanızda olacağım."

Hasret kaldığım sürücü koltuğuna oturduğumda o kadar mutlu olmuştum ki. Aracı çalıştırarak hemen önündeki Yaman abinin aracının peşine takılmıştım.
Hale'nin evine vardığımızda hazır bir halde bizi bekliyorlardı. Yasemin teyze çok düşünceli bir kadındı. Dünürlerini bekletmek istememişti.
Hale benim aracıma binerken, Yasemin teyze diğer araca geçmişti ve alışverişe doğru yol almaya başlamıştık.

"Hale kızım, ne istersen beğen alalım."

Hale ile Barış konağın biraz uzağında, Cihan'ın evine yakın bir evde yaşayacaklardı. Aynı yerde olamayacak olmamız beni üzse de bir yandan onlara iyi olacağını biliyordum. İki çatlak birbirlerini yiyeceklerdi ama olsun, bir şekilde idare edeceklerdi artık.
Alışverişin daha yarısında yorulan bedenim, bir yerlere oturmak için çırpınıyordu.

"Bence siz yorulmuşsunuzdur. Gelin size sıcak bir şeyler ısmarlayım."

Hepsi aynı anda karnıma bakarak gülmeye başladıklarında masumca gülümsemiştim bende. Açıkça yüzlerine 'yeter bu kadar yorulduğumuz, mola verelim' diyemezdim ya.
Girdiğimiz bir kafede siparişlerimizi verip beklemeye başlamıştık. Bu sırada Neriman yenge ve Yasemin teyze detayları konuşuyorlardı.

"Birbirlerini tanımışlar zaten gençler. Düğünü uzatmayalım diyoruz.
Evleri eşyalı ama Hale kızım beğenmezse gördüğünde, değişiriz. Alışverişin çoğunu hallettik. Gelinlik ve bindallı kaldı. Onu da ister buradan, ister Mardin'den bakalım. Ne dersiniz?"

"Düğün için ne desem bilemedim. Burada olsa yaza kadar bekleyelim derdim ama adetlerimize saygı duymak gerekiyor. Biraz siz zaman verin biraz biz, ortasını bulalım en iyisi."

"Barış ne der bilmem, gençlere de sormak gerek. Doğru dedin dünürüm, adetlerimize saygı duymamız lazım. Yoksa nasıl anlaşalım?"

"Gelinlik için sen ne düşünüyorsun Hale?"

Hale bana baktığında Mardin için fikrimi sorduğunu anlamıştım.

"Mardin'de burada bulabileceğin her model gelinlik var, için rahat olsun. Karar senin."

"Barış ile konuşayım o zaman. O nereden bakalım derse, bakarız."

İçeceklerimizin gelmesi ile yorgunluğum biraz olsun azalmıştı. Kalkacağımız esnada çalan telefonuma odaklanmıştım. Araf arıyordu.

"Nerdesiniz güzelim?"

"Alışverişten sonra bir şeyler içelim diye bir kafeye girdik. Kalkıyorduk tam bizde."

"Tamam, eve geçiyoruz bizde. Görüşürüz."

Araçlara binip evin yoluna koyulduğunuzda tek istediğim ayaklarımı uzatıp yatmaktı. Bebeklerim beni oldukça yoruyolardı. İlk hamilelik deneyimimin ikiz olması değişik bir tecrübe olacaktı bende.
Öyle büyük bir heyecanla bekliyordum ki yavrularımı, zaman hızlı geçse de hamileliğim yavaş ilerliyordu sanki.

Eve vardığımızda burnuma gelen kokular ile adımlarımı doğruca mutfağa yönlendirmiştim. Ayfer teyze döktürmüştü yine. Yaprak sarmaları, mantılar, içli köfteler ve daha nicesi gözüme öyle güzel görünüyordu ki.
Dayanamayıp her birinin azar azar tadına bakmıştım.
Hazırlanmış olan masaya geçtiğimizde Neriman yenge düğün konusunu açmıştı.

"Biz düğün tarihi için konuştuk fakat bir tarih belirleyemedik oğlum. Sen ne düşünürsün?"

"Haftaya yapalım!"

Hale bir anda öksürük krizine girip kıpkırmızı olurken önünde duran su bardağını uzatmıştım arkadaşıma. Elbette böyle bir şey beklemiyordu, şok olmuştu.

"Ne diyorsun sen Barış? Ne haftası?
Saçmalama!"

"Neden?" diyerek yönünü Hale'ye dönmüş ve bir elini çenesine dayayarak mantıklı bir açıklama bekleme pozisyonuna girmişti Barış.

"Sen beni tanıyorsun, ben seni. Alışveriş desen çoğu gitmiş azı kalmış. Ev hazır, eşyalar hazır. Bir söylesene neyi bekleyelim?"

Hale kaşlarını çatıp bir süre düşünmüştü.

"Kışın straplez gelinlik ile donarım ben. Aralık ayındayız!"

Masadaki herkes bulduğu bahaneye gülmeye başlarken, Hale oldukça ciddi olan surat ifadesini korumaya devam ediyordu.

"Sana öyle bir gelinlik giydireceğimi düşünmüyorsun, değil mi?"

"Yoo, düşünüyorum."

"Barış, Halee! Bu konuyu kendi aranızda halletseniz daha iyi olur bence. Önce düğün tarihini netleştirelim." demiştim masadakileri işaret ederek.

Herkes masadaydı ve bu iki çatlak oturmuş gelinlik modeli için tartışıyorlardı.

"Haftaya iyi bence." diyerek son sözünü söylemişti Barış.

Yasemin teyzeye baktığımda şaşkın şaşkın bizlere bakıyordu. Onun için önemli olan Hale'nin ne karar verecek olmasıydı. Barış'ın da dediği gibi gelinlik ve bindalli hariç, her şey hazırdı zaten.
Barış'tan sonra kimseden ses çıkmayınca düğün haftaya olarak belirlenmişti fakat Hale'nin bu sessizliğinden bir şey çıkacağına adım gibi emindim. Arkadaşım asla kolay teslim olmazdı.

Muğla'daki üçüncü günümüzde gelinlik bakmaya başlamıştık. Hale giydiği hiçbir modeli beğenmiyor ve her mağazaya giriyordu. Bunu bilerek yaptığını biliyordum. Amacı, Barış'ı burnundan getirmekti.
Arada kaynayan ben ve bebeklerim günah keçisi olarak oradan oraya koşturmaktan başka bir şey yapamıyorduk. Arada isyana kalkıştığımda ise tek bir bakışıyla susturuyordu beni. Tüm bunlardan habersiz olan zavallı kocam ise gönül rahatlığı ile vaktini babamın yanında geçiriyordu.

Hummalı geçen bir günü daha geride bıraktığımızda ayakta duracak dermanım kalmamıştı. Tam tamına 3 gündür gelinlik bakıyorduk. Ilk günlerde Neriman yenge gelse de bugün gelmemeyi tercih etmişti. Yalnızca Barış ve ben vardım yanında.

"Hale! Bana da yazık günah arkadaşım. Anlıyorum, Barış'ın burnundan getirmek istiyorsun ama benim günahım ne?
İlişkinizi sakladığınız için benim sana eziyet etmem gerekirken sen bana eziyet ediyorsun."

"Aşk olsun Aydeniz. Eziyet olarak mı görüyorsun bunu?"

"Hale benim içimde bir değil iki bebiş var ve bu yüzden iki katı yoruluyorum."

"Acaba Mardin'e gidip oradan da mı model baksak?"

Barış daha fazla suskunluğunu koruyamayıp girmişti araya.

"Allah cezamı mı versin Hale, ne istiyorsun? Lan her şey hazır diye dedim ki düğünü yapalım. Sanki başka bir suç işlemişim gibi 3 gündür etmediğin eziyet kalmadı be yavrum!
Seviyorum lan seni, kavuşmak istiyorum bir an önce. Anlasana!"

Hale şaşkın şaşkın Barış'a bakarken bu halleriyle öyle sevimliydiler ki.

"Haksızlık ettim, özür dilerim." demişti dudaklarını büzerek.

Barış ise onun bu haline gülümsemiş ve sarılmıştı.

"Ee, söyle bakalım. Hangisini alacağız?"

"Ben zaten gelinliğimi çoktan beğendim ama gıcıklık olsun diye demedim. İlk gün denediğim ilk gelinliği beğendim."

Barış bir anda kıpkırmızı olmuştu ve sol gözü seyiriyordu.

"Dalga mı geçiyorsun lan? 3 gündür boşuna mı dolaştık o kadar?"

Hale sinsi bakışlarını bir süre Barış'ın üzerinde tuttuktan sonra kabine dönerek gelinliğini çıkarmaya gitmişti.

"Allah yardımcımız olsun. Mardin sallanacak, bak buraya yazıyorum." demiştim küçük bir kahkaha atarak.

Bindallıyı da alıp alışverişin ardından eve döndüğümüzde bitik bir haldeydim. Barış her şeyi hallettiklerini söylediğinde kına için konuşulmaya başlanmıştı. Tüm çevremiz buradaydı ve Hale burada olmasını istiyordu. Kimseden itiraz çıkmayınca karar onaylanmış ve hazırlıklara başlanmıştı.

Ağrılarım o kadar fazlaydı ki hiçbir işe elimi süremiyordum. Her bir ayrıntıda fikrim alınıyordu ama birebir ilgilenmek elbette ayrı bir şeydi. Bu durum fazlasıyla üzmüştü beni. Naze annem, Neriman yenge ve Elif kına için kendilerine bir şeyler almaya gittiklerinde bile evde kalmıştım. Belimdeki ağrı yerimden kaldırmıyordu beni.

Giyeceğim elbiseyi almak için çıkmak zorundaydım elbette. Bu konuda da Araf yardımcı olmuştu. Kendimi iyi hissettiğim bir gün beni çıkarmış ve girdiğim her mağazada beni bir yere oturtarak tüm elbiseleri ayağıma kadar getirmişti.

Kına günü geldiginde ağır ağır hazırlanmış ve Hale'nin yanında olmuştum. Neyse ki bebeklerim teyzelerine torpil geçmişlerdi ve bugün beni zorlamayacak gibi duruyorlardı.

"Vay bee..
Daha 1 yıl öncesinde bu sıralar ben Araf ile konuşuyordum. Sürekli Mardin - İstanbul arası gidip geliyordu. Şimdi ise seni gelin alıyoruz. Kaderimiz ne güzel yazılmış."

Bana baktığında burukça gülümsemişti fakat sebebini anlamamıştım.

"Ne oldu?"

"Hiç. Hep çok mutlu olalım ve kötülüklerin bize yaklaşmasına asla izin vermeyelim. Tamam mı?"

"Tüm dünya çıksa karşıma, yanımda senin gibi bir kardeşim olduktan sonra bize bir şey olmaz."

Birbirimize sıkıca sarıldığımızda dolan gözlerimize engel olamamıştık.
Hazırlıkların bitmesi ile odadan çıkıp misafirlerin geldiği salona girmiştik müzik eşliğinde. Tutulan mekan tam Hale'nin istediği gibiydi. Çalan hareketli müzikler eşliğinde kendimizi ritme kaptırmış ve dans etmeye başlamıştık. Kına sırası geldiğinde ise getirilen tahta oturan arkadaşımın yüzünde biraz olsun hüzün yoktu.

Avuçlarını sımsıkı sıkmış, inatla açmıyordu.

"Gelin avcunu açmıyor Neriman yenge."

Kınasını ben yakıyordum Hale'nin.
Canımın, kardeşimin, çocukluğumun kınasını yakmak bana nasip olmuştu. Öyle güzel bir duyguydu ki bu. Neriman yenge uzattığı tam altını Hale'nin avcuna koyduğunda bende kınasını koymuş ve eldivenini takmıştım. Onu tebrik ettikten sonra Yasemin Teyze gelerek kızına sarıldığı an film kopmuştu. Hale ve Yasemin teyze orada ağlarken bende masama geçmiş, gözyaşlarımı döküyordum usulca. Fazla duygusal bir andı ve kendimi tutamıyordum.

Neyse ki bu anı daha fazla sürdürmeyip hareketli şarkılar açılmış ve oynanmaya devam edilmişti. Biraz daha devam etmiş olsalardı, çocuklarım bu hüznü kaldıramayıp dışarı çıkacaklardı.

Kınanın ertesi günü Hale'nin çeyizleri Mardin'e yola çıkmıştı. Hemen ardından bizde yola koyulmuştuk. Buraya gelirken her şeyin bu denli hızlı gelişeceğini bilmiyorduk elbette. Araf aracı olabildiğince dikkatli kullanırken, bende koltuğumu biraz geriye yatırmış dinleniyordum.

"Her şey bir anda gelişti ama iyi oldu."

"Aynen. Zaten birbirlerine zaman verip anlaşmışlar ki, evlenmeye karar vermişler. En iyisi oldu bu."

Korktuğum gibi olmayan uçak yolculuğumuz Mardin'e sağsağlim inmemiz ile son bulmuştu.
Koşuşturmaca burada da devam ediyordu fakat.

Yarın için ayarlanan nikaha yetişebilmek için herkes yoğun bir telaşa girmişti. Bir yandan hazırlık yapılıyor, diğer yandan Barış'a kızılıyordu. Herkesi bu duruma sokan Barış'tı. Sanki kız kaçıyormuş gibi herkesten gizli gidip nikah tarihini almış ve pat diye söylemişti. Kimseye itiraz etme hakkı bırakmamıştı.
Ağrılarımla geçirdiğim gecenin ardından giyinerek Hale'nin yanına inmiştim. Odaya girdiğimde oldukça heyecanlı olduğu belliydi. Elleri titriyordu ve buz gebi olmuştu.

"Aydeniz! Bugün evleniyorum. Bu gerçek, değil mi?"

"Gerçek güzel arkadaşım, gerçek. Bir ömür mutlu olun inşallah."

Birbirimize sımsıkı sarıldığımızda akan yaşlarımıza engel olamamıştık. Kuaförün gelmesi ile toparlamıştık neyseki kendimizi.
Saçı, makyajı sırayla yapılan arkadaşım, gitgide daha güzelleşmişti. Gelinlik ile tam bir bütün olacağını biliyordum. Giymesine yardımcı olduktan sonra uzaktan hazırlanmış haline bakmış ve ağlamaya başlamıştım.

"Makyajımı bozma benim Aydeniz. Düğünden sonra hatırlatırım, bol bol ağlarız." demişti beni güldürmek icin.

Hormonlarımı dizginleyerek kasvetli havadan kurtulmuş ve odadan avluya çıkmıştım. O esnada Barış, hazırlanmış bir halde merdivenlerden çıkıyordu.

"Hazır mı?" demişti titremesini engelleyemediği sesiyle.

Başımla onayladıktan sonra odaya girmesini beklemiş ve bende yavaş adımlar ile merdivenlerden inmeye başlamıştım. Yarı merdivende Araf yardımıma koşmuş ve inmeme yardımcı olmuştu.

Bedenim değişik tepkiler veriyordu bugün. Arada kasılmalarım oluyor ama hemen geçiyordu. Ayrıca doktor yalancı sancılarımın olabileceğini söylemişti. Bazen soğuk terler döküyordum. Son zamanlardaki, özellikle alışveriş dönemindeki yorgunluğuma veriyordum tüm bunları. Avluya indiğimizde salona geçerek boş bulduğum bir yere atmıştım bedenimi hemen.
Nikah memurunun gelmesine az kalmıştı. Barış'ın şahidi Cihan, Hale'nin şahidi ben olacaktım.

Cihan diğer merasimlere Hesna'yı getirmemişti fakat düğüne gelmişlerdi neyse ki. Bundan da mahrum kalmasını istemiyordum Hesna'nın. Kalabalıktan çekindiği için bir an olsun yanımdan ayrılmıyordu. Ayrıca hamile olduğumdan daha fazla titriyordu üzerime.

"Aranız nasıl Hesna? Hala sert bir adam mı?"

Bir süre gözlerime bakıp ne diyeceğini düşünmüştü. Yalan söylemek istemiyor ama mecbur gibi duruyordu karşımda.

"Yok yenge." demişti yalnızca. Devamı yoktu, detayı yoktu, ucu yoktu. Bu kadarı ile suskunluğuna dönmüştü yine.

Nikah memurunun gelmesi ile Araf yanıma gelerek koluma girmiş ve yürümeme yardımcı olmuştu.

"Bakıyorum da itiraz etmiyorsun."

Başka zaman olsa yardımcı olmasına sinir olacağımı biliyordu fakat bugün itiraz edecek halde değildim. Telaş yapmaması için kocama bir şey söylememiştim fakat düğünün sonu hastanede bitecek gibi hissediyordum.

"Yakışıklı bir kocam var, neye itiraz edebilirim ki?"

Dudağını çarpıtarak gülümsedikten sonra nikah masasına oturmama yardım etmiş ve yerine geçmişti. İçeride oluşan sessizlik ise Hale ve Barış'ın gelişi ile son bulmuştu nihayet. Alkışlar eşliğinde masaya geçtiklerinde Cihan'da masada yerini almıştı.

"Siz Halil kızı Hale, Hulusi oğlu Barış ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?"

"Eveeettt!"

Hale'nin cevabı ile salonu alkış sesleri doldurmuştu yeniden. Barış'ın yanıtı da Hale'den aşağı kalır değildi. O da oldukça gür sesle yanıtlamıştı.

"Sizler şahitlik ediyor musunuz?"

Cihan önce kendisine uzatılan mikrofona daha sonra Barış'a bakmıştı.

"Hayır, etmiyorum."

Herkes sessizliğe gömülürken nikah memurunun kaşları çatılmıştı.

"Emin misiniz beyefendi?"

"Evet, etmiyorum!"

"Bu ne saçmalık!" diyerek sinirlenen nikah memuru defteri alarak masadan kalkmıştı. Barış yaşadığı ilk şoku atlattıktan sonra yerinden kalkarak nikah memurunu kolundan yakalamış ve Cihan'a dönmüştü.

"Abi, ne diyorsun? Ne demek şahitlik etmiyorum? Bak gidiyor memur, bir şey söylesene."

"Sen bana o tuzlu kahveyi içirdiğinde karşılığı olmayacak mı sandın Barış efendi? Gel Osman, gel. Bu kadar korku ona yeter."

Cihan'ı ilk kez gülerken görüyordum. Dişleri görünecek kadar olmasa da gülüyordu işte. İsteme gecemde Barış'ın ona yaptığını unutmamış ve böyle bir şey ayarlamıştı. Anladığım kadarıyla nikah memuru onun arkadaşıydı.
O anlarda Barış ve Hale'nin surat ifadesi görülmeye değerdi. Neyse ki kameralar kayıttaydı ve ileride izleyip çok eğlenecektik.

Cihan'ın şahitlik etmesi ile bana uzatılan mikrofona evet demek için ağzımı açtığımda küçük bir inleme çıkmıştı elimde olmadan. Kasıklarıma baskı yapan bir şeyler vardı. Gözlerim Hale ile buluştuğunda endişeyle bana bakıyordu. Araf ise tetikteydi ve her an yanıma gelmeye hazırdı.

"Gözünüzü seveyim, kim 'ah' etti söylesin! Ben neden evlenemiyorum?"

Barış'ın tatlı yakarışı ile gülümsemiştim. Neyse ki anlık bir kasılmaydı. Olaylı geçen nikahın ardından imzaları attığımızda Araf gelerek Cihan'ın kulağına bir şeyler söylemişti, yüz hatları gergindi.
Daha sonra benim yanıma gelerek önemli bir işi çıktığını ve yarım saate geleceğini söyleyerek çıkmıştı konaktan.

O esnada bacaklarımdan sızan bir şeyler vardı ve ne olduğuna anlam veremiyordum. Aslında sebebini bilsem de kabul etmek istemiyordum. Daha erkendi, vakitleri vardı. Zoraki uzandığım Cihan'ın kolunu kavradığımda gözleri bana odaklanmıştı. Konuşacak dermanım yoktu ne yazık ki. Kesik kesik nefesler alıp vermekten başka bir şey yapamıyorum.
Cihan olayın gerçekliğine vardığında bir anda beni kucaklamış ve araca taşımaya başlamıştı.
Ağlamaktan başka bir şey gelmiyordu elimden.

"Araf nerede? O gelsin Cihan, ne olur!"

"Tamam sakin ol, getireceğim onu ama önce hastaneye gitmemiz gerek! Dayanabilecek misin?"

Beni aracın koltuğuna yavaşça bırakırken bir yandan da durumumu soruyordu.

"Sanırım!"

Yan tarafıma baktığımda Hale'nin geldiğini görmüştüm.

"Sakın korkma, yanındayım. Araf'ta gelecek az sonra." dedikten sonra araca binmişti.

Bebeklerim bu defa gerçekten geliyordu. Henüz vakitleri vardı ama hayat, kucak açmış onları bekliyordu. Artık dönüşümüz yoktu.


-----------



En sevdiğiniz kısım neresiydi?

Bebekleri hastaneye yetiştiren amcaları olacak sanırım. Cihan bu defa iyi bir şey yapıyor.

Continue Reading

You'll Also Like

171K 9.8K 10
Aşık olduğu adamın gözlerinin içine bakarak "Ben...ben seninle evlenemem" dedi. Adam artık kızın diretmesinden sıkılarak "Evlenmek zorunda olduğumuz...
759K 31.7K 43
BERDEL. . . hikayede cinsel ve yetişkin içerik, küfür, dövüş ve bol bol klişe sahneleri vardır. Bunu bilerek okuyun lütfen, sebebsiz linç yemek iste...
11.6K 1.4K 25
Lilium 19 yaşındadır ve daha önce hiç sevgilisi olmamıştır. Üniversite öğrencisi olmakla birlikte amatör olarak oyunculuk da yapmaktadır. Lilium'un h...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

3.7M 174K 9
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...